Bartın’ın Amasra ilçesinde, maden ocağında gerçekleşen patlama sonucu 40 maden işçimiz hayatını kaybetti. Çok üzgünüm. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum. Daha önce de defalarca yaşadığımız bu acının artık son bulması en büyük dileğimdir.
TOKAT’IN TANITIMI BU TARLADAN GEÇEBİLİR…
Eylül sonu Katar’daydım ve Doha’nın dışında bir çiftliğe götürdüler beni… Katarlı, zengin bir aileye ait bu çiftlik, ‘farm to table’ yani ‘tarladan sofraya’ yaklaşımıyla işletiliyordu. Orada yetiştirilen ürünlerle Katar’ın yöresel lezzetlerini yapıp enfes masalar kuruyorlardı. Bunu da turizmi geliştirmek, üretimi desteklemek, aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi olarak yapıyorlardı.
Zaten dünyada giderek yayılan bir akım bu; üretime, iyi besine, iyi tarım uygulamalarına örnek olması açısından da önemli. Bu ziyaretin üzerinden çok geçmeden kendimi Tokat’ta benzer bir yerde buldum. Endiz köyündeki uçsuz bucaksız domates ve mısır tarlalarının içinde! Geleneksel Tokat mutfağının benzeri bir düzenek kurulmuş burada; taş fırınlar, işlevsel bir mutfak.
Tarladan taze taze toplanan sebzelerle enfes Tokat yemekleri yapıyorlar. Yani ‘tarladan tabağa’ konsepti hayata geçiriliyor burada da. İşte bu ortamı ve vizyonu tanıtmak isteyen Tokat Belediye Başkanı Avukat Eyüp Eroğlu’nun misafiri olduk. Tarladan içeri ilerlediğinizde öyle bir manzara var ki, Toskana’da sanabilirsiniz kendinizi, o kadar büyüleyici. Böyle bir ortamda yemek yemek da inanın paha biçilmez bir keyif.
Maalesef şimdilik pop up bir gastronomi alanı burası. Belli aralıklarla ünlü şefler gelip Tokat’ın yerel lezzetlerini modernize ederek pişiriyor ve özel misafirleri ağırlıyorlar. Ben bu buluşmaların üçüncüsüne gittim. Mersinli şef Ali Dövenci’nin Tokat domateslerinden yapılan çökelekli salatasını yedim. Salatanın en altında ekşi maya ekmek kıtırları vardı ve o domateslerin kokusunu ve tadını size anlatmama imkan yok.
Tokat kebabının, ‘taco’ şeklindeki sunumu ise enfesti. Ali Dövenci, oldukça pahalı bu kebabı, ulaşılabilir kılmak adına minik lavaşlarla dürüm şeklinde servis etti. ‘Toko’ adını verdiği bu dürümü alkışladık çünkü ekonomik sıkıntıların arttığı bir dönemde zamanın ruhuna uygun hareket etmek bir şefi her zaman öne geçirir. Tarladan ayrılırken hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk... Burası neden 12 ay yaşayan bir yer olmasın?
Tokat’a gelen turistler için bir gastronomi alanı olarak kalmasın? Bu tarlanın ruhu ve yapılan o kadar değerli ki; Tokat Belediyesi ve Başkan Eyüp Eroğlu burayı tanıtım aracı olarak kullanmalı mutlaka. Zira her şehirde birkaç günlüğüne yapılan ve büyük israfın yaşandığı yemek festivallerinden çok daha iyi bir ‘vizyon’ yakalanmış burada. Tokat bunun kıymetini bilmeli.
Diyarbakır’da festival coşkusu
Geçtiğimiz yıl Beyoğlu’nda başlayıp Ankara’ya da taşınan Kültür Yolu Festivalleri, bu yıl 5 ilde düzenlendi malum. Festival yapılan illerden biri de Diyarbakır’dı. Ne yazık ki Diyarbakır’daki festivalin kapanışına yetişebildim ama öyle güzel şeyler olmuş, öyle büyük coşku yaşanmış ki şehirde; iki gün boyunca insanların yüzünde bunu gördüm, herkesten bunu dinledim. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla start almış Diyarbakır Sur Kültür Yolu Festivali ve bir çok etkinlik ve serginin açılışı yapılmış.
İlk günün finalinde yapılan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konseri de büyük ilgi görmüş. 13 yıl sonra ilk kez gelmiş senfoni orkestrası düşünün... Tiyatrolar, konserler, sergiler, çocuk etkinlikleri dışında Diyarbakır’ın tarihi yerlerinden yöresel yemeklerine kadar çok şey tanıtılmış. Bunlar arasında, ünlü iş insanı Hikmet Eraslan’ın özel koleksiyonunda yer alan eserlerden oluşan ‘İtalyan Ressamlar Diyarbakır’da’ sergisi, İsmail Acar’ın Keldani Kilisesi’ndeki sergisi en beğenilenler arasında.
Dengbejlerden senfoniye, Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkılardan sıra gecelerine yok yokmuş… 2 binden fazla sanatçı ve 500 etkinlik az şey mi? Zeynep Bastık konserini 70 bin kişi izlemiş mesela. Yılmaz Erdoğan’ın gösterisi için 2 bin bilet satılmış. 9 gün boyunca festivali takip eden kişi sayısı 1 milyonu bulmuş, zira çevre illerden de insanlar akın akın gelip festivali takip etmiş. 9 bin yatak kapasiteli şehirde, otellerde yer kalmamış.
Çevredeki illere gidip kalanlar, etkinlikler için günübirlik gelip dönmüş. Bu da demek oluyor ki, Diyarbakır önümüzdeki yıllarda turizmiyle de adını duyacağımız bir yer halini alabilir. İyi düzenlenen bir festivalin bir şehirde neleri değiştirip dönüştüreceğini göstermeye yetmez mi bütün bu olanlar?
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u tebrik ediyorum, gerçekten sanatı ve kültürü ulaşılabilir kılmak adına şahane işler başarıyor. Biz de bazı sergileri ve tarihi yerleri gezerek başladık festival turuna ama Bartın’daki üzücü haberi aldık maalesef. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile festivalin kapanışını yapıp dönecektik ancak program değişti. Bir kez daha başın sağolsun Bartın.
Bodrum’da sanat ve yemek buluştu
Anadolu’dan, Doğu’dan bahsettik, oradan Bodrum’a geçelim. Bodrum artık sadece yazın gidilecek bir tatil bölgesi değil, kabul edelim. Otel ve restoranların 12 ay boyunca açık kalabileceği bir potansiyeli var. O yüzden 12 ay açık otellerin sayısı giderek artıyor. İşte böyle bir otel keşfettim geçen haftalarda Bodrum’da.
Yalıkavak’ın en yeni adreslerinden Birdcage 33; 12 ay boyunca gidilebilecek bir kaçış noktası. Yalıkavak’ın sırtlarında. Hem eğlence hayatına çok yakın, hem kuru kalabalıktan uzakta. Müthiş bir deniz manzarası, ağaçların arasında tam bir huzur yuvası. Temmuz ayında açılmış. 11 odası var ve dekorasyonları şahane. Uzun yıllar üst düzey yönetici olarak çalışan Kıral ve Tülin Karabük çiftinin sahibi olduğu otelde amaç, keyifli buluşmaların gerçekleşmesi. Bunun için ilk adım da atıldı; sanat ve yemeği buluşturan müthiş bir gece yaşandı.
Ben de böyle bir akşam tanıştım kendileriyle. Türk çağdaş sanatının önemli isimlerinden ressam Mustafa Horasan’ın Birdcage 33’ün mutfağına girdiği ve nefis yemeklere imza attığı gecede, Bodrum sanat camiası bir araya geldi, bol bol sanat ve yemek konuşuldu. Menüde yer alan ve sanatçının yorumu ile resmedilen ‘Gevrek Levrek’ misafirlerden büyük ilgi gördü. Belli ki bu buluşmalar sık sık yapılacak ve Bodrum’u hareketlendirecek. Bodrum’un ihtiyacı olan da buydu.