Twitter önceki günden beri yine çalkalanıyor çünkü adalet artık sanki oradan sağlanıyor. Yine tüyleri diken diken eden bir haber yüzünden, bir suçlu cezasını çeksin diye insanlar Twitter’dan ses çıkarıyor. Olay şu: Adamın adı Musa Orhan. Bir uzman çavuş. Bir kadını kaçırıp günlerce tecavüz ediyor ama ne hikmetse tutuklanmıyor. Yaşadıklarına dayanamayıp intihar ediyor kadın. İnsanlar da, bir tecavüzcü katilin tutuklanması için devlete sesleniyor. ‘Musa Orhan tutuklansın’ diye hashtagler açıp Twitter üzerinden adalet aranıyor.
Yüzbinlerce ses birleşince, adam tutuklanıyor sonunda. Yani rica minnet derler ya, o hesap. Olacak şey mi? Bir adam bir kadına tecavüz ediyor, insanlar da ‘o adam hapse girsin’ demek zorunda kalıyor!!! Var mı böyle bir saçmalık? Yuh artık! Çok acı. Çok yazık. Çok adaletsiz. Adam tutuklansa da sevinemiyorsun çünkü Twitter aracılığıyla kamuoyu oluşturmak ve yargı kararlarının değiştirilmesini sağlamak, yargının işlevinin kalmadığını gösteriyor aslında.
Adaleti artık sosyal medyada mı arayalım? Yasama, yürütme, Twitter... Böyle mi olacak artık? Sistemi düzeltmek için hiçbir şey yapılmayacak mı? Bu ülkede tecavüzcülere ceza vermeyen sisteme mahkum mu olacağız? Başka önemli bir şey daha: Bu haberi yapan gazeteci neden tutuklandı? Hesabını verecek olan var mı? ‘Adaletin bu mu dünya’ deyip geçilecek mi?
Bir tek uçaktan mı korkuyorsunuz?
Bodrum Havalimanı’ndan bildiriyorum sayın okur! Durum şu: Herkes maskeli, herkes sosyal mesafe kurallarına uymaya çalışıyor. Çünkü bekleme koltukları, TAV salonundaki oturma yerlerinde “Sosyal mesafeye uyun, bu koltuğa oturmayın” ilanları var. Daha önce de yazdığım gibi, görevliler asla kimliklerinize, biletlerinize, eşyalarınıza dokunmuyor. Her şey çalışıyor, bir tek Bodrum CIP salonu kapalı, nedenini anlamış değilim.
Niye yazıyorum bunları? Zira bir iki ay içinde birden fazla uçtuğumu duyan herkes ‘uçaktan korkmuyor musun?’ diye sorup duruyor. Kimi diyor ki, uçaklar çok güvenli, özel havalandırma sistemleri var. Kimi diyor ki, hayır, belli bir yükseklikten sonra hava yenilenmiyor! Herkes uzman maşallah! Yapacak bir şey yok; iki maskeyi üstü üste takıp bir güzel uçuyorum. Uçakta asla bir şey yiyip içmiyorum, tuvaleti kullanmıyorum, her yere dokunmamaya çalışıyorum.
Yani kendimce önlemlerimi alıyorum ve şunu hiç ama hiç anlamıyorum: Bodrum-Çeşme beach’lerinde dip dibe oturup, herkesle sosyalleşince korkmak yok, uçağa binmekten mi korkuyorsunuz? Daha dün Selimiye’de bir balıkçıda dip dibe oturanlar arasındaydım... Mümkün olduğunca izole olmaya çalıştık çünkü kimsede ne maske var, ne mesafe! Ama uçak tehlikeli, öyle mi? Ben de bu hikayede bir tek bunu anlamıyorum valla.
Otizmliler için dijitale
Otizmli bireylerin yararına her yıl geleneksel olarak düzenlenen ‘Tohum Otizm Vakfı Alışveriş Festivali’ malum gündemden dolayı ilk kez dijital ortama taşınıyor. Türkiye’nin en büyük e-ticaret platformu Trendyol’da 15 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek online festivalde seçkin markalar otizmli bireyler yararına bir araya gelecek.
Tohum Otizm Vakfı’nın otizmli bireylerin yararına yaptığı çalışmaları desteklemek, tanıtmak, farkındalık ve kaynak yaratmak amacıyla 2006 yılından beri hayata geçirdiği festival kapsamında elde edilen gelirin tamamı otizmli alanında yürütülen projelere ve eğitim bursuna ihtiyaç duyan otizmli çocuklara aktarılacak. Desteklemek isteyenlere buradan duyurulur.
Dan Brown hem yazdı hem besteledi
‘Da Vinci Şifresi’ gibi dünyanın en çok satan gerilim romanlarına imza atan Dan Brown; bu kez ters köşe yaptı ve bir çocuk kitabı çıkardı. Malum kendisi New York Times’ın en çok satanlar listesinin bir numaralı yazarı ve kitaplarındaki şifreleri çözmek müthiş heyecanlı. Bu kez çocukları bu heyecana ortak ediyor ve Maestro Fare ve müzisyen arkadaşlarının eğlenceli, gizemli ve müzikli maceralarının anlatıldığı ilk resimli kitabı ‘Hayvanlar Senfonisi’ ile karşımıza çıkıyor.
Brown; ipuçları veren karışık harfler ve çözülmesi gereken şifreli mesajlarla hazırladığı kitabı hem yazdı, hem besteledi. Sayfalardaki QR kodları telefona okutularak ücretsiz olarak dinlenebiliyor. Besteler de ünlü yazara ait. Kitap, 1 Eylül’de kitapçılarda.
Restoranlar evde
Çok güzel bir bağış kampanyası var; bir kitapla, zor günler geçiren yeme içme sektörüne büyük miktarda yardım sağlanıyor. Adı ‘Restoranlar Evde’. Cemre Torun tarafından hazırlandı. İstanbul’un geleneksel ve yeni nesil restoranlarının tariflerinin paylaşıldığı ve satıştan elde edilecek gelirin sektör çalışanlarına aktarıldığı kitap, birçok marka tarafından toplu satın alınıyor. Ve TURYİD liderliğinde belirlenen ihtiyaç sahiplerine yardım ediliyor. Siz de sevdiğiniz restoranların çalışanlarına destek olmak isterseniz, hepsiburada.com’dan kitabı edinebilirsiniz.