Haberiniz vardır olaydan… “Gecelik ilişkilerden hoşlanmam. Hoşlansaydım, İstanbul’da kadın kalmazdı” diyen işadamı Ali Ağaoğlu hakkında, ‘cinsiyetçi aşağılama’dan soruşturma açıldı. Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturma gerekçesi, ‘halkın bir kesimini cinsiyet farklılığına dayanarak alenen aşağılama’ suçu. Savcılığa da bakın siz! Cinsiyetçi, aşağılayıcı laflara karşı ne kadar da duyarlılar! Adamın biri, halkın bir kesimini aşağıladı diye tak diye soruşturmayı açıyorlar. Bravo! Dalga geçmiyorum, çok ironik buluyorum… Hem onca kadın aşağılanırken, dayak yerken, taciz edilirken, öldürülürken kimsenin umursamaması ama hadsiz bir işadamının lafının bu kadar ciddiye alınması yüzünden.
Hem de sırf parası var diye, bütün kadınların ona evet diyeceğine inanacak kadar şımarmış, bilmem kaç yaşındaki adamın kendine bu kadar güvenmesi yüzünden. “O ne özgüven o” demek istiyorum kendisine ve soruyorum: Hayırdır Ali Bey, kendinizi ne sanıyorsunuz? Niye İstanbul’daki bütün kadınlardan bu kadar eminsiniz? Bu konudaki densizliğinizi tam olarak neye borçlusunuz? Sözlerimi şöyle bağlıyorum: Allah kimseyi parayla şaşırtmasın, bir. Savcılar her ayıba, haksızlığa böyle duyarlı olsun, iki.
Makara
Depresyona gir çık üşenirim diye hiç çıkmıyorum!
Kafamda deli sorular
- AK Parti ve dahası memleketteki her şeyle ilgili kararlar zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki dudağı arasındaydı. Başbakan’ı o seçmişti, şimdi “Bitti” dedi. Neden buna darbe deniliyor?
- Türkiye’yi uzun zamandır tek kişi yönetiyor. Buna ister başkanlık deyin, ister fiili başkanlık, ister başka şey. Bunu Başbakan Davutoğlu ‘kovulunca’ dillendirmek komik olmuyor mu?
-Başbakan Davutoğlu’nun gidişine üzülenler var. “Kimseye kırgın değilim, Cumhurbaşkanı’yla dostluğum her şeyin önündedir” diyerek kaderine razı olmuş. Neyin üzüntüsü bu?
- Muhalefet zaten yok da… Bütün bu yaşananların olağan karşılanması, kimsenin sesini dahi çıkarmaması acı değil mi?
Ikea’ya pazar günü gidilir mi?
Evet ‘yapma’ denilen şeyi yaptım ve bir pazar günü IKEA’ya gitme gafletinde bulundum; hayatım karardı! Biliyorum pazarları IKEA’ya gidilmez ama işim acildi ve az daha mağazanın içinde ciyak ciyak bağıracaktım. Çocukları geçtim, koca koca adamların acil çıkış kapılarını açıp alarmları öttürmeleri mi... Mağazayı oyun bahçesi sanıp çocuklarını ortalık yere salan ve onlar dünyayı yıksalar dönüp bakmayan ebeveynleri mi... Alışverişten çok, ucuz diye yiyecek içecek bölümünü talan edenleri mi? Sınırsız çay kahve ve soğuk içecek hakkı var diye, işin cılkını çıkaranları mı anlatayım? Evet IKEA’nın varlık sebebi ailelerin zevkli zaman geçirmeleri ve rahat rahat alışveriş yapılmasını sağlamak. Hatta koltuklara, yataklara yayılın, deneyin isterler. Ama bizim eğitimsiz, çocuk terbiyesi bilmeyen ebeveynlerimiz gerçekten alışverişi eziyete dönüştürüyor. Bi yavaş yahu, ayıp.
Çiğ beslenme, bol su, hareket
Geçen gün bütün gazetelerde, incecik haliyle Gupse Özay vardı. “21 kilo verdiğini” söylemiş. Gerçekten de ‘Deliha’ filminden yadigar tombiş yanakları gitmiş, yerine ince, uzun, fit bir kız gelmiş. Şahane olmuş. Tabii hemen diyet listesinin peşine düştüm. İşte kendi sözleriyle Gupse’nin zayıflama hikayesi:
- Yeni filmimde kupkuru bir kızı oynacağım için kilo vermek istedim. Hemen her şeyi, mezoterapiyi bile denedim ama senaryo yazdığım için diyet yapamadım.
- O arada kedilerimden biri hastalandı, “Ölecek” dediler. O yemek yiyemeyince ben de yiyemedim; baktım 4 kilo vermişim üzüntüden! Sonra kedim iyileşti, ben kilo vermiş oldum. “Bari devam edeyim” dedim.
- Ben bir anda kilo alıp verebilen biriyim. Diyet listem de yoktur. Hikaye şu: Ekmek, tuz, şeker, alkol yok. Deli gibi su içtim. Raw food yani çiğ beslendim ve koştum.
- Mesela sabah mutlaka ılık, limonlu su içtim. Kuru üzümlü, cevizli yulaf yedim. Öğlen ve akşamları salata ile çiğ besinler. Koştuktan sonra üstüne yürüdüm. Bir baktım, erimişim!
- ‘Deliha’ zamanı 75 kiloydum, şimdi 54. Ama o günden bugüne bir yıl geçti. Yani son zamanlarda maksimum on kilo vermişimdir. Bu arada yeni senaryo bitmemiş; belki yaz sonu çekilecekmiş. ‘Deliha 2’ ise belki seneye. Gupse’den haberler böyle…Ben çoktan gaza geldim bile.
Yerçekimidir sakin olun!
Aşırı dinci IŞİD’in Kilis’e roket atmadığı gün neredeyse yok. Buna karşılık yapılan bir şey de yok! Dahası, bu olaya o kadar sıradan bir şey gibi bakılıyor ki; yetkili kurumlar ‘Halkın Roket Mermisi Düşmelerine Karşı Alacağı Tedbirler’ başlığıyla broşür basıp sözümona vatandaşı bilinçlendiriyor.
“Roket mermisi düşmeleri”! Böyle de yeni bir dil. “Yer çekimidir o, roket düşmesi olsa duramazsın” esprisi yapılmıştı Twitter’da; durum tam da bu! Bilinçlendirme broşürünün ilk maddesi şu: “Sakin olun!” İnsanların psikolojisi sıfırlanmış, korku içindeler, bodrumlardan çıkamıyor, seslerini duyuramıyorlar. Senin önerin bu mu? İkinci madde: “Roket mermisinin düşeceğini önceden fark ettiğinizde çukur yere saklanın.” Yani önceden fark etmezseniz, Allah rahmet eylesin. Gerisine devam etmeyeyim çünkü sinirim bozuluyor!
07 Mayıs 2016, Cumartesi 19:00
Haberin Devamı