COVID hasta sayısı hızla yükseliyor. Yeniden kapanma ihtimali gündemde. Ve durum böyleyken Türkiye’de halihazırda 22.2 milyon kişi aşı sırası geldiği halde aşı olmamış görünüyor. Eylül-ekimde yeniden kapanmamak için tek çare aşıyken, insanların aşı olmamak için öne sürdüğü gerekçeler gerçekten akıl alır gibi değil. O yüzden geriye tek çare kalıyor: Aşı olanlara pozitif ayrımcılık! Aşı olmayana kısıtlama! Tüm dünya bunu konuşuyor çünkü uzmanlara göre bundan başka yol yok!
Türkiye’de de karar şu anda Hükümet’in masasında. Ama bazı iller kendi uygulamalarını başlattı bile. Mesela Diyarbakır’da yetkililer, aşı olmayanların düğünlere alınmaması yönünde tavsiye kararı verdi. Şanlıurfa’da aşı olanlara teşvik hediyeleri dağıtılıyormuş. Trabzon’da turistik tesislerde aşılılara indirim yapılıyormuş. Bence şahane uygulamalar bunlar. Bu pilot uygulamalarla olayın faydasını test edebilir, olanı biteni görebilir ve kamuoyu ile sonuçları paylaşabilirler.
Üçüncü kapanmaya var mısın? Ben yokum!
İşin en önemli kısmı ise yeme içme ve eğlence sektörü. Vaka sayılarının artmasıyla birlikte sektörde yeniden panik başladı. Çok da haklılar. TURYİD (Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği) “Restoran, kafe, gece kulübü, spor salonu, sinema, konser ve düğün salonu gibi yerlere girenlere 2 doz aşı zorunluluğu getirilsin” önerisini yaşama geçirmeye çalışıyor.
Yüzde yüz destekliyorum. Bu sektörlerin bir daha aynı şeyi yaşayıp ayakta kalma şansı yok. Çökerler. Peki biz yaşayabilir miyiz? Biz de çökeriz! Kendi adıma söylüyorum, en basitinden bir kafede oturma özgürlüğüm, aşı olmayanlar yüzünden ortadan kalksın istemiyorum. Etrafımdaki kimsenin de psikolojik olarak üçüncü bir kapanmaya mecali kalmadı.
O yüzden aşıya pozitif ayrımcılık şart! AVM’lere nasıl HES koduyla giriliyorsa, öyle bir sistem hayata geçirilmeli. Birilerinin kişisel tavrı aşı olmamak diye... Ben normal hayatıma son vereceğim, öyle mi? Siz gerçekten buna saygı duymamı mı bekliyorsunuz?
Korkuyorsan evinde otur!
Peki aşı karşıtlarının argümanları ne? Genel olarak biliyoruz ama geçen gün sosyal medya hesabımda “aşı olanlara pozitif ayrımcılığı destekliyorum” dediğimde, suratıma suratıma (bi nevi öyle) söylenenler ilginçti. İşte o mesajlardan bazıları:
- “Aşı istemeyenlerin özgürlüğü ne olacak peki?
Aşının sadece yüzde 0.09 koruduğunu biliyor musunuz?”
- “Sanırım aşı olanların taşıyıcı olabileceğini, enfekte olabildiğini ve aşının mutasyondan korumadığını bilmiyorsunuz.
Bahsetmiş olduğunuz ‘tüm’ riskleri aşı olanlar da taşıyor...”
- “Hâlâ bu varyantların, dayatmaların, kısıtlamaların küresel oyunlar olduğuna inanmıyor musunuz?
Evet virüs var ama aşı savaşları da var...”
- “Aşı olmak istemeyenlere de saygı duymak zorundayız. Çok korkuyorsanız evinizden çıkmayın, oturun evinizde!”
***
Aşılama sonrası ölümlerin azalması da hiçbir şey ifade etmiyorsa, ne demek lazım bu insanlara bilemiyorum. Üstelik büyük küstahlıkla ‘korkuyorsan evinde otur’ diyebiliyorlar. Aşı olmak istemiyor ama ben evden çıkmamalıyım ona göre! Durumlar böyleyken, bizi bu kış ne bekliyor gerçekten meraktayım. Tek bildiğimse, aşısızlarla aynı ortamda olmak istemediğim; bu net!
Bir reklamın anlattığı: ‘Bize yakışan budur!’
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın yeni tanıtım filmi büyük ilgi çekti! Pek olumlu manada değil tabii.. Sosyal medyada eleştiriler aldı başını gidiyor.
- ‘Bahsi geçen İstanbul’da yaşamak harika olmalı.’
- ‘Hangi İstanbul bura?’
- ‘Böyle bir hayat kaldı mı?’ tadında pek çok paylaşım. Eğlencesini kaybeden bir ülkeye dönüştüğümüz için tepkiler normal. Ama ben bu filmin umut etmek için gerekli olduğunu düşünüyorum. Demek ki böyle bir şehir arzusu taşıyanlar var hala! Aslında bize yakışanın bu olduğunu düşünenler, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır bir ülke hayali var. Bu reklam filmine sahip çıkalım, ‘biz buyuz’ diyelim. Belki bu bize daha iyi gelir, böyle bir İstanbul oluşur? Çünkü bu İstanbul harika.
Yakıştı mı şimdi bu sana?
- Selda Bağcan gibi büyük bir ustanın “Bütün dünyada şarkıları bilinen bir tek ben varım” diyerek Tarkan’ı silip atması ona hiç yakışmadı…
- 67 yaşındaki komşusunu darp ettiği için hapis yatan Halil Sezai’nin çıktığı konserde, “Gerektiği şekilde dövemedim, bir dahaki sefere” demesi ona hiç yakışmadı… İnsan sanatçılığından utanır!
- Konserde bu sözleri duyan seyircinin Halil Sezai’yi alkışlaması da onlara yakışmadı.
- Serdar Ortaç’ın nafaka yüzünden davalık olduğu eski eşi Chloe Loughnan hakkında “Şeytan görsün yüzünü” demesi ona hiç yakışmadı… Ama… “Boşanınca erkeğin anası ağlıyor. Kadına borcu bitmiyor. 50 yıl sonra evlilik müessesesi kalkar” demesi kesinlikle tartışılır. Not düşün!
- “Kahvaltıda 8 simit yerim” diyen Burcu Esmersoy’a bu sözler hiç yakışmadı… Biz ondan feyz alıp ‘yemem’ derken, oldu mu şimdi?