Şirin SeverAşk mı bunun adı, şov mu?

HABERİ PAYLAŞ

Aşk mı bunun adı, şov mu?

Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları demişler madem... Hakkını verelim, aşktan meşkten bahsedelim biraz. O zaman kendime kurban olarak Victoria-David Beckham çiftini seçiyor ve başlıyorum sevgili okurlar... Ünlü çiftimiz, geçenlerde Victoria Beckham’ın doğum günü partisinde görüntülendi malum; David Beckham spor salonunda ayağını sakatlayan eşini sırtına almış ve arabaya taşımış çıkışta.

Aşk mı bunun adı, şov mu

Ben de o kareleri görünce şöyle yazdım: “Ne kadar ünlü olursan ol, yine de haber olmak istiyorsun, görülmek/ konuşulmak istiyorsun. Pardon ama bunların bu habere ihtiyacı mı var artık? Hiç samimi gelmedi bana, gören söylesin bi’ zahmet!” Bir dostum da bana dedi ki cevaben, “Aşk o, aşk!” Ben de ona dedim ki, “Aşk olsa duramazdık!” Evet duramazdık, geçerdi bize o duygu; bir like, bir kalp, bir alkış emojisi atardık, o kadar da duyarsız değiliz! Sonra yorumlara baktım; çoğuna göre ‘ne kadar da romantik bir hareket, David adamın dibi, erkeğin hası’ vs. Ne çabuk kanıyorsunuz yahu! Kadın partiye koltuk değneğiyle giriyor, bütün gece ayakta şarkı söylediği görüntüler var ama çıkarken bir tekerlekli sandalye, bir değnek bulunamıyor nedense! Bakın, Victoria- David Beckham dünyanın en ünlü çiftlerinden biri, aşkları da herkesin malumu ama hala bu kareyi vermek için çırpınıyorlar. Hanımcılık mı dersiniz, adamlık mı dersiniz sizi bilmem ama buram buram şov kokuyor. Bunu kimsenin olmadığı yerde yapsalar, kendi hallerindeyken mesela; dünyanın en romantik hareketi olur ama işte kapıda onlarca gazeteci beklerken yapıyorsanız, pek samimi durmuyor. Bu çiftin derdi beni germiş falan değil, sadece kimse kendi halinde kalmayı sevmiyor, herkes görünmek/konuşulmak istiyor, en ünlüsü bile. Tam buraya parmak basıyorum ve şaşırdığımı söylüyorum. Etrafınıza bakın, herkes böyle, en yakın dostlarınız bile. Daha çok görünmek, daha çok konuşulmak derdinde herkes. Söylesenize takriben ne zaman biter bu kaygı?

Haberin Devamı

Bir bankın lafı mı olur?

Alın size başka bir aşk muhabbeti... Eskişehir Tepebeşı Belediyesi’nin bankını çalmış bir vatandaş ve X’te paylaşıp altına şöyle yazmış: “Beraber oturduk diye bankı çaldım, ben mi sevmedim?!!” Belediyenin hesabından vatandaşa cevap gecikmemiş: “Aşka ve aşk acısına saygımız sonsuz da olsa, lütfen bankı aldığınız yere bırakınız.” Tatlı bir haber, her şeye rağmen aşka inanan birilerinin var olduğunu bilmek insanı gülümsetiyor. Ama işte, paylaşımı yapan makara peşinde olduğunu, bankı çalmadığını yazdı ve aşka inancımız da orada sıfırlandı anında. Zaten paylaşımın altına yazılan yorumlara bakınca aşkla ilgili kafalar ne kadar karışık görmek mümkün. Bakın neler yazmışlar:

Haberin Devamı

* Aşka inanan var mı hala ya?
* Erkekler sevmeyi bilmiyor diyen kızlar utanır mı?
* Şayet işlem yapmıyorsanız, ben de bir tane çalacağım.
* İnsan der ki, düğün hediyemiz olsun!
* Belediye dediğin böyle olacak hem aşk acısından anlayacak hem de bankına sahip çıkacak.
* Belediye şöyle bir cevap verebilirdi: “Bankımızı çalmak için çaldığınız enerjiyi, o kişinin kalbini çalmak için harcasaydınız keşke!” İşte ben buna alkış yaparım!

Haberin Devamı

Tuhaf tuhaf hikayeler...

Müge Anlı’nın programında işlenen konuya bakın... Bir kadın elleriyle büyüttüğü 19 yaşındaki üvey oğluyla kaçmış. Bir de programa bağlanıp göğsünü gere gere bu ilişkiyi savunmuş. Bence insanlar çıldırdı artık, başka açıklaması yok! Dahası, dizilerde olan bitenlere tepki gösterenlerin, gerçek hayatta olan bu tuhaf olaylara hiç tepki göstermemesi. Hoş, tepki gösterecek bir durumumuz da yok, bize ne? Ama işte insanlar bunları izledikçe kafalarından geçen tuhaflıkların aslında normal olduğunu, yapılabilir olduğunu düşünüyor ve yapıveriyor. Şeytana uyuyor sözüm ona ama yapıyor! Biz gülüyoruz, dalga geçiyoruz ama nasıl bir çürümüşlük yaşadığımızın göstergesi aslında tüm izlediklerimiz. Bakalım, daha neler göreceğiz.

Aşk mı bunun adı, şov mu

Bir yaşına daha girdi Yasemin!

Ünlü komedyen Yasemin Sakallıoğlu 36 yaşına girmiş. Bir pasta yapmışlar kendisine. Sosyal medyada ‘Bir şey olsa da saldırsak’ diye hazır kıta bekleyenler de coşmuş anında, ‘O nasıl pasta’, ‘YPG bayrağı’ diye. Kızın burnundan getirdiler doğum gününü. “Bu pastayı bilerek mi yaptı yoksa bir kumpasa mı geldi?” diye soruyorlar bir de! O kadar netler ve eminler. Sapla samanı ayırt edemeyecek kadar şuursuz bir kitlenin esiri olmuş durumdayız. Onlara laf anlatmakla, onları ikna etmekle geçiyor ömrümüz! Ne münasebet ya? Önce bir bakacaksın bu kızın o ima ettiğiniz taraklarda bezi var mı diye. Bu kız politik bir kimlik mi diye? Tatlı tatlı poz verirken bize gizli gizli mesaj verecek bir yapıda mı diye? Kaldı ki Allah’ın kırmızısı yeşili yahu! Bunları herhangi bir yerde bir arada kullanmak için 40 kere düşünecek miyiz? Bu saçma insanlara dert anlatarak mı ömrümüzü geçireceğiz Allah aşkına? Cevap vermek bile abes. Vakit kaybı. Ama Yasemin bir açıklama yaptı hemen; “Açık yeşil üzerinde neon pembesi yıldız var. Eşim kendimi star gibi hissedeyim diye yaptırmış. Ama ne doğum günümden bir şey anladım, ne de pastadan. Sayenizde 36 yaşıma yanlış anlaşılarak girdim” diye. Ne kadar ayıp ya! Ne boş beleş insanlarsınız ya! Geçmiş olsun ve iyi ki doğdun Yasemin; dilerim ki yeni yaşında şuursuz insanlar senden ve hepimizden uzak olsunlar.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder