Şirin SeverAyvalık'a yerleşme fikri, çık aklımdan!

HABERİ PAYLAŞ

Ayvalık'a yerleşme fikri, çık aklımdan!

Evet ‘Zeytin Ağacı’ dizisini izledim ve bende böyle bir etkisi oldu. Hikayesi, sadece Ayvalık’a gitme fikri yaratmıyor, hayatla ilgili çokça düşünmeye de itiyor insanı. Bayılarak izledim açıkçası. Konusu, oyunculuklar, çekildiği yerler, kurulan dünya, şahane arkadaşlığın ipuçları, her şey o kadar iyi geldi ki, hiç bitmesin istedim. Niye sevdim size de anlatayım madde madde…

Bir kere, klişe aşklardan, sulu zırtlak komedilerden, ağalı paşalı hikayelerden fazlası anlatılabilir, onun altını çiziyor.

Merak uyandıran bir konu söz konusu; ‘kök aile açılımı’. Bazıları ‘aile dizilimi’ de diyor. İnsan psikolojisini merkeze koyan bir işi senaryolaştırmak çok güzel.

Haberin Devamı

“Geçmişi hatırlasak da hatırlamasak da bir yerlerde kayıtlı olabilir mi? Nasıl ki bir kara kutu ne kadar darbe alırsa alsın, içindeki bilgiler kaybolmaz; geçmişimiz de öyledir. Ve geçmiş, biz unutsak bile bizi etkilemeye devam eder mi?” Bu cümlelerle başlayan dizide; filmin kahramanları bir sebeple nesillerden aktarılan blokajları çözmek için bu çalışmayı deniyor. Gerçekte de var böyle bir çalışma, bilmeyen öğrenmiş oldu. Rasyonel insanlar bu çalışmaya genelde inanmasa da, inanan ve faydasını gören bol.

Ben de deneyenlerdenim. Hayatın bir noktasında ‘Neden aynı hikayeleri yaşıyorum?’ sorgusuna girince, deniyorsun. Dizideki gibi hızlı ve mucizevi sonuçlar almadım gerçi, belki grup terapisi almadığım için, belki iyi adrese gitmediğim için, bilemem. İyi araştırıp denemek lazım demek ki. Ne kaybederiz ki?

Dizide kanser hastasının hemen iyileşmesi, ilaçlarını bırakması gibi durumlar yaşanıyor, bunlar tehlikeli tabii. Bunun bir senaryo olduğunu akıldan çıkarmadan izlemek en iyisi.

Ayvalıka yerleşme fikri, çık aklımdan

LEYLA GİBİ ARKADAŞIM OLSA…

Dizinin beni en çok tavlayan yanı, Tuba Büyüküstün, Boncuk Yılmaz ve Seda Bakan’ın arkadaşlığıydı. Birbirlerini yargılamadan, yaftalamadan, ihtiyacı olanın anında yanına koşarak bir arkadaşlık ne güzelmiş dedirtti bana sık sık. En çok da ‘İnsanın Seda Bakan’ın oynadığı Leyla gibi bir arkadaşı olmalı şu hayatta’ dedim.

‘Kızlar bir araya gelince aynı muhabetleri yapıyor demek ki, hiç değişmiyormuş’ dedim.

Haberin Devamı

‘Tuba Büyüküstün bile iyi oynamış’ diyenleri ve bu tespiti düşündüm… Kadın o kadar güzel ki, kötü oyunculuğu bile rahatsız etmiyor diyelim biz ona!

Yukarıda da dediğim gibi; bu dizi insanın aklına fena şekilde alıp başını gitme, Ayvalık’ta iki oda bir balkona yerleşme fikri sokuyor. ‘Rakı balık Ayvalık’ derken yakaladım kendimi sık sık.

Murat Boz’a uzun saç hiç yakışmamış, sakın denemesin!

Bu diziyle bir kez daha gördük ki, ekranda psikodramalara büyük ihtiyaç var. Psikoloğa gitmeye çekinmek kadar, işin bütçesi de (terapi fiyatları uçmuş gitmiş durumda) insanları durduruyor çoğu zaman. Bu hikayelerle farkındalık da artmış oluyor.

Son olarak, emeği geçenlerin eline sağlık, bu dizi bize çok iyi geldi.

Ayvalıka yerleşme fikri, çık aklımdan

Sevgilinin yanında eski aşk sorulmaz!

Soru sormayı bilmiyoruz kabul edelim. Hele sokakta mikrofon uzatılan ünlülere sorulan sorular o kadar saçma bir hal alıyor ki, ‘nezaket öldü mü?’ diyorsun. Nereden geldi aklıma bu mesele peki? Merve Boluğur’u AVM çıkışı yakalayan muhabirler, yanında sevgilisi varken eski eşi Murat Dalkılıç’ın evlilikleri hakkında yaptığı açıklamaları sormuş. O da çıldırmış, “Yanımda sevgilim var, ne sorduğunun farkında mısın?” demiş, arkasını dönmüş.

Haberin Devamı

Yüzde yüz haklı! Merve Boluğur’u sık sık eleştirdiğimi bu köşeyi okuyanlar bilir ama kimse kusura bakmasın bu kez yüzde yüz haklı. Birinin yanında sevgilisi varken, eski ilişkisini sormayacaksın! Kimsenin çocuğunun yanında onun özel hayatını kurcalamayacaksın! Yazılmamış bir kuraldır bu. Magazincilerin raconudur ama görüyoruz ki unutulmuş. Kuralı delersen, ne sorarsan sor haksızsın arkadaşım! ‘Gündem olmak için yapıyor’ dersen yine haksızsın, o zaman o gündemi yaratması için pası sen atmayacaksın.

‘Atıksız mutfak’ farkındalığı

Dünya kaynakları maalesef sınırlı ve büyük bir hızla tükeniyor. Eğer bunları doğru kullanmazsak, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmakta çok zorlanacağız. 2019 senesinde Birleşmiş Milletler’in yaptığı bir çalışmaya göre; tüm dünyadaki gıda atığı 931 milyon ton! Muazzam bir rakam. Türkiye’ye baktığımızda da rakamlar farklı değil. 2019 yılı itibariyle 3.3 milyon ton! Bu atığın yüzde 26’sı da yeme içme sektöründe üretiliyor. Dolayısıyla müşteriler de, yeme içme sektöründe çalışanlar da daha hassas, daha bilinçli olmalı.

Gıda atığıyla mücadele, işletmelerin ekonomisine de büyük katkı sunan bir çaba aslında. Ürünler maksimum düzeyde kullanılıp atık azaltıldığında, tasarruf yapabilmek de mümkün. İşte bu konuda eğitim ve farkındalık yaratmak için çalışan markalardan biri Metro grubu. 1964 yılında Almanya’da kurulan ve bugün 30’dan fazla ülkede hizmet veren uluslararası perakende şirketi Metro, sürdürülebilirlik konusunda sistemli şekilde çalışıyor. Bu çalışmaların bir ayağı olarak, mayıs ayında bir Restoran Haftası düzenlediler. Burada yapılan ‘35 Yaş Altı 3 Şef’ Yarışması, genç şeflerin sürdürülebilir ve atıksız tabaklar yaratması için hayata geçirildi. Sürdürülebilirlik, yerel ürünlerin kullanımı, kullanılan teknikler açısından değerlendirilen yemekler, 4 şefin (iki şef aynı puanı aldığı için) Türk mutfağının sürdürülebilirlik elçisi olmasını sağladı.

Ayvalıka yerleşme fikri, çık aklımdan

VE GENÇ ŞEFLER PRAG’DAYDI

İşte ‘35 Yaş Altı 3 Şef’ yarışmasında finale kalan şefler Bahtiyar Büyükduman, Şafak Erten, Efe Arslangiray ve Selim Özgür ile iki günlüğüne Prag’daydım geçenlerde. Metro’nun Prag şubesindeki eğitmenlerle bütün bir gün çalışarak, atıksız mutfak bilgilerini geliştirdiler ve yeni ‘atıksız tabaklar’ hazırladılar. Metro’nun Prag’da bulunan gastronomi platformu Makro Akademi’de şef Petr Stadnik liderliğinde gerçekleşen eğitimlerde; balığın tütsülenerek tamamen atıksız kullanımı, sezbelerin koçanlarından köklerine kadar tamamen atıksız kullanımı öğrenildi denendi. Bütün bir gün çalışıp yarattıkları tabakları tatmak, çok keyifliydi. İşte bu gençler ve onlar gibi bu meseleye inananlar, hem mutfaklarımızı hem geleceğimizi kurtarabilir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder