Şirin SeverBaşımızı döndüren müthiş bir oyun: Saatleri ayarlama enstitüsü

HABERİ PAYLAŞ

Başımızı döndüren müthiş bir oyun: Saatleri ayarlama enstitüsü

Bazı oyunlar vardır; izlerken oyuncuları sizi o kadar büyüler ki, konunun pek bir önemi kalmaz bir noktadan sonra. Bu yılın merakla beklenen oyunu ‘Kel Diva’ onlardan biriydi mesela. Tam bir performans şovu diyebilirim. İkincisi de ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ oldu. Yıl bitmeden izlediğim için de mutluyum, gururluyum. Ama ‘konunun önemi yok’ derken, ne demek istediğimi açıklayayım...

Konu hayli önemli ve derin aslında. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1961 yılında yayımlanan ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ isimli kült romanının sahneye taşınmış hali. Romandaki ‘Hayri İrdal’ karakteri üzerinden toplumdaki değişimi, sancıları, değişen değer yargılarını, çalışmadan kazanmayı, ‘benim memurum işini bilir’ inancının yaygınlaşmasını irdeleyen, özetle sistem eleştirisi yapan bir eser. Şimdi yaşadıklarımızın, 50’li yıllardaki versiyonu yani. Tanpınar’ın eserinin neden hala bu kadar makbul olduğunun nedeni işte! Konumuza dönersek... Bir romanı, böyle bir edebiyat eserini sahnede anlatmak ne kadar mümkün olabilir, sormak isterim. Üstelik tek kişilik bir oyunla? İşte bu noktada etkileniyorsunuz tam olarak.

Haberin Devamı

Başımızı döndüren müthiş bir oyun: Saatleri ayarlama enstitüsü

Serkan Keskin’in 2 saat boyunca metni görselleştirmesi, o müthiş performansı ve oyunun rejisi mest ediyor izleyenleri. ‘Vay be’ diyorsunuz, dolayısıyla konu ikinci planda kalıyor. Çünkü ‘Hayri İrdal’ çocukluk hikayelerini, karşılaştığı insanları anlattıkça, Serkan Keskin her birinin kılığına girerek canlandırıyor onları. Metnin içindeki onlarca karakteri anlatmak için de teknolojiden yararlanılıyor. Sahnedeki elips şeklindeki ayna, bir ekran aynı zamanda. Hayri’nin kafasının içindekileri yansıtıyor bir nevi.

Anlattığı kişileri o ekranda görüyorsunuz. Arada da onların kılığına girerek, onları canlandırarak bir diyalog da sürdürüyor. Serkan Keskin, tam olarak kaç kişi oldu sayamadım! Hele ekrandaki suretiyle pinpon oynadığı sahne, inanılmazdı. Her karakter değişiminde, başka bir dekoru ve aksesuarı ise sahneye raylı bir sistem taşıyor. İnanılmaz bir reji, inanılmaz bir kurgu. Sinema ve tiyatronun iç içe geçtiği bir iş. Hatta buna ‘hibrid oyun’ diyenler de var, ki bayıldım bu tanıma. Oyunda emeği geçen herkesi, bu kadar etkili, bu kadar büyülü bir dünya yarattıkları için tebrik ederim. Ama en büyük tebrik Serkan Keskin’e elbette. Bize başımızı döndüren iki saat yaşattığı için. Müthişti.

Haberin Devamı

Bir roman ancak bu kadar etkili anlatılabilirdi.

Lopez’in kaderi mi bu?

Gündem her zaman olduğu gibi acı, dert, elem, mutsuzluk dolu. Ne desen birileri çemkireceği için ya da işine gelmeyen linç etmeye çalışacağı için, geri kalanlar da muhtemelen ‘hıyarım var diyene tuzlukla koşanlar’ misali onlara katılacağı için...

Biz magazinin güvenli koylarında dolaşalım en iyisi! Jennifer Lopez, kocası Ben Affleck ile öpüşürken görüntülenmiş (Eski de olabilir ben yeni gördüm) ama gel gör ki adamın umrunda bile değil. Olay yerine, geçerken uğramış gibi! Daha önce de nişanlısı Alex Rodrigez ile öpüşürken adamın gözü etraftaydı. Hem de kaç kez aynı pozisyonda yakalandılar.

Başımızı döndüren müthiş bir oyun: Saatleri ayarlama enstitüsü

O öpüşmeden sonra, adamın notunu vermiştim, nitekim ayrıldılar. Şimdi de kocası aynı lakayıtlıkta. Bu kadının kaderi niye böyle? Acaba Lopez bunları çok mu darlıyor, adamlar da usanıyor? Yoksa hayırsız, sevmeyen adamları mı seçiyor garibim? Çünkü öpüşmek özel bir eylemdir, sevginin göstergesidir.

Haberin Devamı

Öpüştüğünde karşındakine konsantre olman da sevginin gösterilme halidir. Biri gözünü açıp öpüşüyorsa (bence kadın ve erkek fark etmez), ona güvenilmez! Hatta birisi gözü açık öpüşüyorsa sevmiyor demektir. Lopez bacım uza ordan bence!

Türk toplumuyla örtüşmüyor mu?

Hollywood yıldızı Cameron Diaz, mutlu evliliğin formülünü ‘ayrı yataklarda uyumak’ şeklinde açıkladı ya, canım yurdum insanı da bu formülü tartışıyor o günden beri. Bizim ünlülere de sorulmuş; herkesten farklı yorumlar gelmiş. Bu noktada isim önemli değil; kimi “Kültürümüze çok uzak ama doğru” demiş, kimi de “Bazen ayrı yataklarda uyumak güzel yöntem çünkü uyku çok önemli’ diye açıklama yapmış. Kimi de “Türk toplumuyla örtüşmüyor” ifadesini kullanmış.

Başımızı döndüren müthiş bir oyun: Saatleri ayarlama enstitüsü

Örtüşmeyen ne anlamadım ben! Evliliğini nasıl sürdüreceğin, nasıl uyuyacağın konusunda topluma izahat vermek de ancak bize mahsus olabilirdi zaten! Boşuna coğrafya kaderdir denilmemiş. Kimse demiyor mu yahu ‘böyle konularda genelleme olmaz’ diye? Kimi birine değdiğinde uyuyamaz, kodu öyledir, kimi sarılmadan uyuyamaz. Kimi değil yatağını evini bile ayırarak evlilik sürdürmeye çalışır ama olmaz (bakınız Fazıl Say- Ece Dağıstan) kimi dip dipe yaşar ama birbirinden asla bıkmaz.

Bunun matematiği kuralı kaidesi yoktur ki. Yeter ki insanların geçinmeye gönlü olsun. Ben bunu bilir bunu söylerim. Her şeyin adeti, geleneği, göreneği de olmasın be kardeşim; uykumdan önemli mi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder