Şarkıcı, oyuncu Şevval Sam demiş ki..
“Bodrum’un en sevdiğim tarafı sınıf farkı çok az. İster zengin ol, ister orta halli, ister fakir, herkesin burada eğer başını soktuğu bir evi varsa, mutlaka bahçesi var iki katlı. Büyük apartmanlar gökdelenler olmadığı için herkes 3 aşağı 5 yukarı yakın koşullarda yaşıyor. Bunu çok seviyorum...”
Evet böyle demiş. Okurken diyorsun ki, başka bir Bodrum herhalde! ‘Sınıf farkı çok az’ derken, ‘herkes eşit koşullarda’ derken dili sürçtü herhalde! Belli ki Bodrum’da başını soktuğu bir evi ve bahçesi var, oradan da pek çıkmıyor; sosyal medya, gazete falan bakmıyor. Olabilir, tane tane açıklayalım o halde, görevimiz! Öncelikle Bodrum’da 900 TL’ye lahmacun satılıyor Şevval Hanım, hiç duymamış olamazsınız diye düşünüyorum. Üç top dondurma 525 TL, ünlü plajlara giriş ücretleri de en az 1000 TL’den başlıyor. İyi bir otelin gecelik konaklama fiyatını hiç söylemeyeyim moraller bozulmasın boşuna. Evet daha ucuza lahmacun, daha ucuza dondurma, daha ucuza otel (belki pansiyon) yok mu? Elbette var. Hatta pazar esnafı bu fahiş fiyatları duyup dalga geçiyor; “Biz 30- 40 liraya sebze meyve satıyoruz, enayi misiniz siz?” diye... Bu durumda ne diyebiliriz? Bodrum’da bal gibi sınıf farkı var! Hatta sınıflar arasında büyük uçurum var, durumlar öyle sizin bildiğiniz gibi değil. Öte yandan, herkesin orada başını soktuğu bir evi yok! Parası olan fahiş otellerde kalıyor, parasız olan pansiyon ayarı yerlerde. Dahası kredi çekip tatil yapan bile var orada. Çalışan, ter dökene hiç girmiyorum bile. Eşit koşulları bozan da gökdelenler değil zaten! İnanır mısınız bilmem; yatay yapılaşmada da koşullar çok farklılaşabiliyor Şevval Hanım. Özetle... Herkes 3 aşağı 5 yukarı yakın koşullarda yaşamıyor, yani açıklamanız nerden tutsak elimizde kalıyor. Daha yaz başlamadan lahmacun fiyatlarıyla dosta düşmana korku salan uçuk kaçık bir beldeden bahsediyoruz... Dolayısıyla dalga mı geçtiniz, başınıza güneş mi geçti anlayamadık tam olarak. Elbette parası olan gidip ezsin Bodrum’da ama hayat birileri için bu kadar zorken de, ağzımızdan çıkanlara biraz dikkat değil mi ama?
Ortaya karışık sayıklamalar
* Türk sinemasının efsanesi Yılmaz Güney’in hayatı film oluyor... Yüksel Aksu’nun yönetmen koltuğuna oturacağı filmde ‘Çirkin Kral’ı İsmail Hacıoğlu oynayacakmış. En son Cem Karaca’yı oynadı ve şahane performans sergiledi bence. Hacıoğlu’nun bu rolün hakkını da vereceğini düşünüyorum çünkü müthiş bir oyuncu.
* Barış Arduç ve Hande Erçel, ‘Rüzgara Bırak’ isimli romantik film için sete çıkmış. İnşallah eli yüzü düzgün bir film geliyordur. Zira o kadar uzun zamandır, iyi bir aşk filmi çekilmiyor ki! Ya yabancı filmlerin sahneleri birebir kopyalanıyor ya da senaryo aşırı dandik oluyor. Yakışıklı/kaslı bir erkekle, şık kıyafetlere bürünmüş güzel kızı oynatınca, aşka inandıracaklarını sanıyor yapımcılar. Hadi yapımcı yaptı diyelim, oyuncular nasıl ‘evet’ diyor bu senaryolara, hiç anlamıyorum. Neyse, bu iyi çıksın bari.
* ‘Taş Kağıt Makas’ dizisine sardım bu ara... Sezon finali yaptıktan sonra izlemeye başladım ve asla bırakamadım. Bir Kore dizisinden uyarlanan dizide hikayeler nefes kesici. Düşünün dizide bir katil var, kim olduğu da belli ama o kişi bir türlü suçlanamıyor. Her bölümde başka bir gelişme oluyor ve ben ekrana ‘aaa’ diye bakarken buluyorum kendimi. Bence izlemeyenler çok şanslı; bu yaz şahane vakit geçirirsiniz başlarsanız.
Festival yazı başlıyor
* İstanbul Caz Festivali’ne geri sayım başladı… İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) tarafından bu yıl 31’incisi düzenlenen festival; 3-18 Temmuz tarihleri arasında, İstanbul’un en özel mekanlarında, aralarında güncel müzik ve cazın önde gelen isimlerinin yer aldığı programıyla başlıyor. İlk konser, 3 Temmuz’da. Avusturyalı grup Saint Privat, Avusturya Konsolosluğu Avusturya Kültür Ofisi bahçesinde sahne alacak.
* Maslak Park Orman yeniden açılıyor... İstanbul’un kalbindeki bu eşsiz orman alanı, Doğuş Grubu ve Garanti BBVA iş birliğiyle yenilendi; kültür, sanat, gastronomi ve sporla dolu bir sosyal yaşam alanı olarak dizayn edildi. ‘Ormanın İzin Verdiği Kadar Park’ felsefesiyle açılan alan, 5 yıllık isim sponsorluğu anlaşması sonrası ‘Bonus Parkorman’ adını aldı. 29-30 Haziran’da gerçekleşecek İKSV Gezgin Salon etkinliğinin ardından yaz boyunca büyük etkinliklerle cazibe merkezi olacak.
En alakasız çifti seçtim!
Bir dönem sevgililerin ya da eşlerin bir örnek giyinme modası vardı. Çiftlerden biri jean üzeri beyaz tişört giydi diyelim, diğeri de aynı model giyerdi. Baştan aşağı siyah mı giyinildi; ikisi de aynı model olur, ele güne karşı “bakınız ne kadar da uyumluyuz” havası atılırdı. İşte bu moda ne kadar gülünçse (şükür bitti), birbirinden alakasız giyinen çiftler de o kadar gülünç bence! Ortası yok mu bunun kardeşim? Hailey Bieber ile biricik kocişi Justin Bieber mesela... İki gündür uyumsuzluklarından gözlerim kanıyor! Hamile Hailey ne kadar şıksa, ne kadar özenliyse, Justin de inadına o kadar salaş, o kadar pejmürde. Terlikler, popodan düşen pantolonlar, eşofmanlar falan. Biri gece kıyafetiyle dolaşmasa, diğerinin evsiz tadında dolaşması da umrumuzda olmayacak ama işte, ‘ne alaka’ diyorsun bu çifti gördükçe! Herhalde şey diyor içinden çocuk; “Bu güzelliğin yanında ne giysem silik kalacağım, en iyisi evsiz gibi dolaşayım, daha çok dikkat çekerim!” Bence kesin böyle, bu ‘tarzsızlığın’ başka açıklaması olamaz.