“Güzellik faşizmi yalnız bizim sektörde bu kadar baskın sanıyordum” demiş oyuncu Nihal Yalçın. Konu ne? Birkaç gündür gündemden düşmeyen Bilecik Belediye Başkan Vekili Melek Mızrak Subaşı. Yalçın’ın yazdığına cevaben bir başkası şöyle demiş; “Ben hakikaten bu meselede bir kez daha anladım ki, bu ülkenin ciddi sorunlarından biri de özgüvensiz bir tapınma hali. Sarışına tapınır, konuşana tapınır, emredene tapınır. Bu ne rezilliktir yahu…” Ben de diyorum ki, ne rezilliği?!! Mesele sadece sarışınlığa tapınmak değildir belki de!
***
Başka yoruma geçeyim hemen… Bir başkası diyor ki; “Olum sizin bu IQ seviyeniz halis mi lan? Birisi sadece güzel ya da şık diye başkan olarak seçilir mi?” Bu laf da “Melek Mızrak Subaşı başkan olsun, oy verelim” diyenlere. Ben de diyorum ki, halk sadece güzel diye başkanlık teklif etmiyordur belki de!
***
Peki tüm bunlar güzellik faşizmi midir? Olabilir, güzel her zaman dikkat çeker. Her zaman 1-0 önde başlar. Ama bu olayda sadece güzellikten havadan civadan bahsederek olayı küçümsemeyelim derim. Millet o platin saçlara, o şıklığa, o duruşa bayılmadı sadece...
Siyasetin içinde erkekleşmeden duran bir kadına da hayran olduk hepimiz bence. Subaşı’nın kıyafetleri, saçının rengi, kıkırdağına kadar taktığı küpeleri; sıkıcı ve sevimsiz siyaset dünyasıyla mecbur ilgilenenlere ‘oh be’ dedirtti, nefes aldırdı, çok da içimize sindi. Çok beğendik, yalan mı söyleyelim yani?! Vizyonsuz, basiretsiz, duruşu olmayan, kendi varlığını ortaya koyamayan kadınlardan yılmışlığımıza olamaz mı bu ilgi?
Şortuna, gülüşüne, duruşuna, cesaretine, gece dışarı çıkışına bile dil uzatılan kadınlara bir moral olamaz mı? Evet abartılı tepkiler ama nereden/ neden çıktığına bir bakmak gerekmez mi? Onca şey yazılmışsa; bir tepki, bir umut, bir arzu ortaya konulmuştur belki de. Bunu gerçekten anlayamıyor musunuz? Yoksa anlamazlıktan mı geliyorsunuz?
Kazak alabilmeyi tartışsak?!
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ın 1.500 TL’lik Amerikan markası Tommy Hilfiger kazağı sosyal medyada gündem malum... Birkaç gün önce de aynı partiden Barış Atay’ın kullandığı kıyafetler ve kulaklık ‘büyük bir yolsuzluk ortaya çıkmışçasına’ tartışıldı. Neden peki? Sosyalist vekillerin ‘emperyalizme karşıyım’ deyip emperyalizmin beşiği ABD malı ürünleri tercih etmesi yüzünden! Kavramsal olarak doğru olabilir ama kavramların pek de anlamının olmadığı günlerde yaşıyoruz açıkçası.
Bazı şeylere düz mantıkla baktığınızda çuvallıyorsunuz! Ben şöyle bakıyorum o yüzden: İnsanların tümü iyi şeylere ulaşabilsin, kaliteli ürün giyebilsin, herkes dünyanın nimetlerinden eşit şekilde yararlansın. Kaldı ki alt orta sınıfın giydiği bir Amerikan markasından bahsediyoruz burada, ayıp be! O kadar şey yazıldı ki sosyal medyada… “Erkan Baş ve Barış Atay LC Waikiki’den giyinse memlekette hiçbir sorun kalmayacak aslında” diyen birine şöyle cevap gelmiş: “Paçalardan akan tutarsızlığı, sosyalizm türküsü çığırıp kapitalist yaşamayı böyle espriyle falan kapatamazsınız…
” E paçalardan akan tutarsızlığa bakacaksak, konu çok uzar burada! Bu insanları tanımam etmem, beğenip giymişler üzerlerindekini belli ki. Sosyalizm de artık bir kazak üzerinden yapılmasın bi’ zahmet ya! Erkan Baş cevap vermiş zaten; “Kazak yeni değil. Uzun zaman önce almıştım. O kazak eskiden kaç liraydı, kaç lira arttı bunun sorgulanmasını da isterdim...” Evet, ben de tam onu diyorum işte. Keşke bu ‘yolsuzluğu’ dillerine dolayanlar, o orta sınıf malı bile alamaz hale gelmemizi de tartışsa biraz.
Vedat Milor teslim oldu!
Kazak tartışmasına ünlü yemek yazarı Vedat Milor da katıldı. Twitter’da bir fotoğrafını paylaşıp altına şu notu düştü: “Siyasi görüşüm nedeniyle, yakalanmadan bizzat kendim teslim oluyorum. Paul&Shark. Aldığımda o kadar değildi ama şimdi 1000 lira vardır.” Yani adam diyor ki, dalga geçilecek haldesiniz. En azından ben öyle anladım!
Hava bedava nasılsa doktor!
Sosyal medyada artık bırakın Tommy marka kazak giyeni; yemek yiyeni, kahve içeni bile azarlıyorlar. Prof. Dr. Güner Sönmez geçen gün sosyal medyada sağlıklı beslenme ile ilgili paylaşımlar yapınca tepki gelmiş, sonunda isyan edip şöyle yazmış: “Sağlıklı beslenme ilgili her tweet’imin altına, ‘sütün fiyatından haberiniz var mı?’, ‘yumurtanın fiyatını biliyor musunuz?’ gibi mesajlar geliyor.
Sevgili arkadaşlar, haberim var ve üzülüyorum. Fiyata göre yazacak olursam, suyun faydalarını yazabilirim sadece…” Belli ki yine tatmin edememiş vatandaşı, şunu eklemiş: “Tamam arkadaşlar, bundan sonra sadece nefes egzersizlerinin faydasını yazayım. Nasıl olsa hava bedava!” Allah herkese sabır ve dayanma gücü versin, ne diyeyim.
‘Antidepresan’ kararnamesi şart
Mabel Matiz ve Mert Demir şarkısı ‘Antidepresan’ çıktığı gün yazdım; “Bu kışın şarkısı budur!” Yanılmadım, öyle de bilirkişi bir insanım! Ama vay arkadaş, nerden bilebilirdim herkesin bu şarkıyı söyleyeceğini ve kulaklarımızı kanatacağını!
En son Nihat Doğan söyledi ve bayrağı zirveye taşıdı. Lütfen şarkının sahipleri bir şeyler yapsın, ‘şarkımızı bizim dışımızda kimse söyleyemez’ tadında kanun hükmünde kararname falan çıkarsınlar. Bakın, rica ediyoruz, konu acil.