İşte size bu haftanın tartışma konusu: “Bir anne çocuğunu nasıl bırakabilir?” Bence güzel tartışma. Tartışmayı gündeme taşıyan da Demet Akbağ ve Evrim Alasya’nın oynadığı ‘Akrep’ dizisi. Senaryo deyip burun kıvırmayın; daha perşembe günü POSTA’nın birinci sayfasında bebeğini bıçaklayan, çöpe atan annelerin haberleri vardı. Çok acı ama oluyor demek ki! Nasıl oluyor, neden oluyor hepsi ayrı hikaye. Dizide olansa yürek yakıcıydı gerçekten. Bilmeyenler için özet: Demet Akbağ’ın oynadığı ‘Peri’ karakteri doğum yaptıktan sonra kızını terketmiş bir anne.
Dizinin son bölümünde ise; yıllar sonra kızının “Beni neden bıraktın anne?” sorusuna cevap veriyor. İşte anlattıkları: “Çünkü içimdeyken de, seni kucağıma verdiklerinde de senden nefret ettim. Çok gençtim baban olacak o iğrenç yaratık bana zorla sahip olduğunda... Akşam eve gelme saati yaklaştıkça, korkudan kalbim küt küt atardı. Elim ayağım boşalırdı. Hemen hemen her gece döverdi, hali kalmayana kadar. O kadar zayıftım ki, inceciktim. Her seferinde bütün kemiklerim kırıldı sanırdım.
Tek bir isteğim vardı, kafama koymuştum: Oradan kaçmak! Ama işte, sonra sen doğdun... Ayağıma bir pranga gibi. Senin varlığın, eziyetin işkencenin sürmesi demekti. Hayatımın sonuna kadar orada kalacağımı sandım seni kucağıma verdiklerinde. Baban gibi senden de nefret ettim. Kaçtım...” Kızı soruyor: “Daha ben küçücük bebeğim. Beni niye bırakıp kaçtın anne? Niye o cehennemde bırakıp kaçtın? Niye beni almadın?” Annenin cevabı: “Çünkü sana her baktığımda, bana onu hatırlatacaktın. Yüzünü bile görmek istemiyordum...”
Doğurmak sevmeye yeter mi?
‘Peri’ haklı mıydı kaçmakta? Yoksa ne olursa olsun evladının yanında mı kalmalıydı? Öyle zor soru ki. Evet ‘anne olan çocuğunu bırakamaz!’ diye biliyoruz da… Yeter mi? Biyolojik olarak doğurabilmek, insanı psikolojik olarak anne yapmaya yeter mi? İstemeden evlendirilen, tecavüze uğrayıp çocuk doğurmak zorunda kalan kadınların çocuklarını sevmesini beklemek gerçekçi mi sahi? Kolay mı bu şekilde anne olmak, o çocuğu sevebilmek? O kadınların içlerinde neler yaşadıklarını biliyor muyuz? Kolay değildir eminim.
Kimsenin kimsenin yargılayacağı bir konu da değil. Dizinin youtube sayfasına çok şey yazmışlar... ‘İnsan evladı için yaşar’ diyen... ‘Kızın ne suçu var ki’ diyen... ‘Ne olursa olsun o senin bir parçan’ diyen... ‘İkisi de haklı, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin’ diyen.. Kendi başına gelmeyen şeye yorum yapmak kolay, ezbere cümleleri hayatımızda uygulamak ise ne zor oysa. Şöyle kapatayım konuyu en iyisi: Kimseyi kararlarından dolayı yargılamamak gerek, ne yaşadığını bilmiyoruz çünkü. Bu iki dev oyuncuya da alkışlar. Öyle müthişlerdi ki, ağlata ağlata mahvettiler bizi.
Şiddet haberlerine şiddetli yaklaşımlar
Şiddetten ortalık kaynıyor yine... Bir taraftan Ozan Güven-Deniz Bulutsuz davası görülüyor, diğer yandan Özcan Deniz’in eski eşine şiddet haberleri gündemde.. Olanlar, bu naif ‘sandığımız’ adamlara ne oluyor dedirtiyor haliyle. Özcan Deniz bildiğim kadarıyla efendi, kibar bir adamdır. Hoş Ozan Güven de öyleydi.
Basınla ilişkisi ‘şiddetli’ idiyse de; keyifli, kendiyle barışık bir adamdı. Ama işte, kimsenin özel yaşamında nasıl olduğunu, ne yaşadığını bilemiyorsun, kefil de olamıyorsun. Ne yaşıyorlar da zıvanadan çıkıyorlar, nasıl bu hale geliyorlar bilmiyorsun. Boşandığı eşi Feyza Aktan’ın anlattıkları, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığını iddia etmesi yenilir yutulur cinsten değil maalesef.
Kim haklı kim haksız tartışması da şu an imkansız. Çünkü böyle meselelerde haklı haksız yok. Tek gerçek şu; şiddet gösteren kimse, haksız da odur! Yaşanan ne olursa olsun şiddete başvurmak erkekliğe sığmaz; bu nettir, değişmez tek gerçektir.
Bir arkadaşımın başına gelenlerden sonra ‘kadının beyanı esastır’ noktasından da uzaklaşmış durumdayım, onu de net söylemem lazım. Şu anda yapılacak en iyi şey, susmak. Bilip bilmeden konuşmamak, taraf tutmamak. sonucu görmek. Herkese tavsiyem budur.
Diziden çıkarılacak mı?
Tabii işin bir de mesleki tarafı var... Ozan Güven’in davası henüz başlamadan, oynadığı ‘Babil’ dizisinden çıkarıldı. Çünkü yüzü gözü morarmış bir kadın vardı ve buna duyarsız kalmak ayıptı. Üstelik diziye de zarar verecek bir durumdu. Öte yandan Özcan Deniz de yeni bir diziye başladı, hatta fragmanları dönüyor. İki dizinin de yapım şirketi aynı; Ay Yapım. Acaba her iki oyuncu için de aynı kararları alacaklar mı? Herkes merakla bekliyor.
Delirenler TikTok’ta buluşuyor!
Bu TikTok’taki yemek terörünün durumu nedir bilen var mı acaba? Önce salçaları ayaklarıyla ezip, matah bir şeymiş gibi TikTok videosu çekenler, ardından süt işletmesinde süt banyosu yapıp video çekenler… Şimdi de hazır döner paketlemesi yapan iki kişinin maskesiz ve hijyene aykırı şekilde vidolarını çekip TikTok’a yüklemesi!
TikTok çıktığından beri herkesin ayarları mı bozuldu? Yoksa kafayı halihazırda yemiştik, TikTok sayesinde bir güzel şahit mi oluyoruz? Sorunun cevabını bilmiyorum ama şu gıda teröristlerini tetikleyen bir şey var. O da sosyal medyada gıdalarla yapılan şovlar bence. Artık kimi taklit ediyorlar, cevabı size bırakıyorum.