Bir mahkeme salonu... Dünyanın en hüzünlü suratına sahip, ağlamaklı, hayattan bıkmış gözlerle etrafına bakan, kelepçeli bir çocuk getiriliyor.
Hakim soruyor; “Neden annene-babana dava açtın?” 12 yaşındaki çocuk cevap veriyor: “Beni dünyaya getirdikleri için!” ‘Kefernahum’ filmi böyle başlıyor. Sonra geriye gidip olan biteni izliyorsunuz...
‘Hayat berbat’ diyen bir çocuk! Küçücük boyuyla çalışıyor, tüp taşıyor, aç kalıyor, okumak isteyince dayak yiyor, evden kaçıyor, resmen sürünüyor. Ağlamaktan gözlerim, üzülmekten içim şişe şişe izledim.
Kefernahum Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki’nin Cannes’da jüri ödülü alan, Oscar’da yarışan filmi. Beyrut’taki göçmenleri, sefaleti, onları sömürenleri anlatırken… Eksenine de 12 yaşındaki Zain’i koymuş.
Zain insanı sarsacak kadar başarılı, inandırıcı. Sokaktan geldiği için belki de. Gerçek adı Zain Al Rafeea. Beyrut’ta yaşayan yoksul bir ailenin çocuğu. Mahvetti beni. Filmin ana fikri de mahkeme salonunda söyleniyor. “Neden?” diye soran hakime; “Başka çocuklar dünyaya getirmesinler” diyor Zain.
Bütün dünyaya haykırılmış bir cümle bu bence! “Bakamayacağınız çocuğu doğurmayın; onları sefaletin ortasına bırakmayın, çocuklara yazık etmeyin” diyor özetle. Son zamanlarda izlediğim en etkileyici filmlerden biri.
Gerçi eleştirmenler ikiye bölünmüş; beğenip alkışlayanlar ve ‘fazla sömürü’ diyenler var. Gerçeklerin sömürü sayılması entellerin yeni moda bakışı bence. O fakirliği, o çaresizliği yok saymak daha kolay geliyor. ‘Hadi ordan’ deyip geçmek geliyor insanın içinden!
BÖYLE BİLİRKİŞİ RAPORUNA "ÇÜŞ" DENİR!
Biz istediğimiz kadar söyleyelim, konuşalım... Kadın cinayetlerinde, tacizlerinde, tecavüzlerinde kullanılan dilin değişmesi için dil dökelim, yazalım çizelim... Değişmiyor arkadaş! Her şey daha da kötüye gidiyor.
Buyrun, olaya bakın… Bir plazanın 20. katından düştüğü iddia edilen 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Şule Çet’in ölümüyle ilgili bilirkişi raporu hazırlandı ve içinde dehşet cümleler var.
“Olağan koşullarda, yetişkin bir kız ve kadının rızası olmadan, zorla ırzına geçilmesi mümkün değildir” deniliyor. “Bir kadın bir erkekle tenha bir yerde alkol içmeyi kabul etmiş ve hele erkeğin yalnız yaşadığı evine, odasına giderek birlikte içmiş olursa, cinsel ilişkiye rıza göstermiş sayılır!”
İnsanın ağzı açık kalıyor.. Özür dilerim ama ‘çüüşş’ diyesi geliyor! Rezalet bir bakış açısı. Parayla yazdırılsa ancak bu kadar olur! Pes. Şule Çet’in duruşması 6 Şubat’ta ya...
Davanın hakimi bu rapora gülüp geçer, hatta yırtıp atar, ‘böyle şey mi olur’ diye haykırır belki diye umut ederek yazdım bu yazıyı. Keşke birileri de duysa, ‘yeter’ dese, kulak verse...
Bİ BİTMEDİNİZ EDEPSİZ ADAMLAR!
Alın size üstteki hikayenin bir başka versiyonu… Akademisyen, Psikolog Murat Paker, bir danışanını taciz etti, hapis cezası aldı. Onu savunmak da, daha önce eşinin başından aşağı dışkısını döken Sevan Nişanyan’a kaldı!
Şöyle demiş: “Sekiz yıl ‘terapi’ adı verilen iç dökme seanslarına gidip mahreminizi paylaştığınız birinin; faraza, size ‘yürümesi’ öpmeye kalkması, yahut ç...nü çıkarıp göstermesinin vereceği net zarar nedir?
Bir kariyer ve saygınlık için kırk küsür yıl emek vermiş birinin işini, hayatını, ailesini, itibarını bile isteye ısrarla mahvetmenin vereceği zarar nedir? İlkinin cezası 4 yıl ise, ikincisinin cezası idam olmalı...” Tabii tepkiler yağdı…
En güzeli şuydu: “Bir kariyer için kırk küsur yıl emek vermiş biri, kıytırık ç...ne sahip çıkamıyorsa beter olsun bence. O kadar kariyerli ve saygın değilmiş…”
Nişanyan da, bu yoruma karşılık “Ç...n görevi bulduğu her deliğe girmektir” diye leş bir yanıt verdi. En entel geçineni bile böyleyse, gerisine ne anlatacaksın ki?
Ç...n böyle bir eğilimi olabilir de… Adalet de tam bu yüzden var, ahlak, vicdan, terbiye bu yüzden var” diyeceksin de… Kafası başka yerinde, anlamayacak nasıl olsa!!
BAZI İNSANLAR NE GÜZEL
■ Hazal Kaya… Evinde yaptığı kına gecesinde havalı catering servisleri yerine engelli evlatları için mücadele eden annelerin hazırladığı yiyecekleri sipariş etmiş. Helal olsun şu hayatta bir duruşu olan insanlara...
■ Gülşah Tunca Eren… Aldığı ilk yardım eğitimi sayesinde sokakta kalp krizi geçirip yere yığılan adama kalp masajı yapmak için koştu; baş örtüsüne aldırmadan suni teneffüs yaptı. İnsan hayatı önceliği olduğu için bravo ona.
■ Burhan Öçal… ‘Soğuk havalarda kaputunuza vurun ki, oraya sığınan hayvanlar ölmesin” demek için otomobilciler bir kamu spotu çekti. Ünlü perküsyoncu Burhan Öçal da o hünerli parmaklarıyla rol almış. Çok eğlenceli, #kaputavur yazın, sosyal medyadan bulun izleyin.