Yasağı, yasaklamayı hiçbir zaman savunmam ama bu kez gerekiyordu, geç bile kalındı.
Sosyal medyada ünlüler tarafından reklamı yapılan çaya gelen yasaktan bahsediyorum...
Yüz binlerce takipçisi olan ünlü isimler, sosyal medyada bir zayıflama çayı tanıtıyordu.
“Ben kullandım, çok memnunum” diyerek kullanımı teşvik ediyor, karşılığında da büyük paralar kazanıyordu.
Takipçi sayısına ve şöhretin çapına göre 10 bin lira alan da vardı, 50 bin lira alan da!
Üstelik bu ürünü tanıtan hiç kimse kullanmıyor; reklamını yaparken içer gibi görünüp döküyordu. Ve bu reklamlar sosyal medyada aylarca sürdü.
Sonunda şikayetler üzerine Sağlık Bakanlığı devreye girdi ve içinde zehirli bir madde olan çayı yasakladı.
Karaciğer, kalp yetmezliği gibi ciddi hastalıklara neden olan bu maddenin, uzun süreli kullanımlarda ölümcül bile olabildiğine dikkat çekildi.
Şimdi sormak lazım…
Bu çayın reklamını yapanlar ne düşünüyor acaba?
Onca insanın sağlığını riske edecek kadar mı paraya ihtiyacınız vardı ya?
Git, kıyafet tanıt, mücevher tanıt, makyaj malzemesi tanıt, mekan tanıt, neyse ne...
Ama uzmanlık gerektiren, sağlıkla ilgili konularda bu nasıl bir cesaret arkadaş?
Hem reklamı yapanlara, hem ünlü tanıtıyor diye gaza gelip kullananlara da sormak lazım: Bu nasıl bir cahilliktir?
Hiç unutmam; leke kremi tanıtan tanıdığım bir ünlüye DM’den sormuştum; krem gerçekten iyiyse alayım diye…
“Tamamen duygusal bebeğim, hiç denemedim ki” dedi. E soramayan ya da cevap alamayana yazık değil mi?
Bu da herkese ders olsun, ünlü tanıtıyor diye her şeyi şahane sanmayın, araştırın.
Kitap izdihamının açıklaması ne?
37. Uluslararası Kitap Fuarı, geçtiğimiz pazar bitti ama geriye fuarın izdiham fotoğrafları kaldı... Geçen yıl da aynı şey oldu; fuar alanına gitmek için kullanılan üst geçitteki o muazzam kalabalığa bakıp, ‘okuma aşkımız müthiş’ diye sevindik, umutlandık.
Gerçekten öyle mi peki? Yani bu kalabalık, kitap okuduğumuzun göstergesi mi?
Gelin, fuara katılımın nedenlerine bakalım hemen:
■ Fuara özel yapılan indirimler (Muhtemelen de gerçek okuyan kitle budur)
■ Ders kitaplarında indirim
■ Ünlü yazarların imza günleri... Bazen de yazarların ünlü dostlarınının görülme ihtimali. (Mesela Sibel Can, çalıştığı mimar kitap çıkardı diye fuara katıldı, herkes Sibel Can’la selfie kuyruğuna girdi.)
■ 15 milyonluk İstanbul’a civar şehirden gelenleri ekleyin.
■ Okulların turları
■ ‘AVM’leri gezdik, biraz da fuarda sosyalleşelim’ diyenler... Şimdi söyleyin, bu kalabalık okuyoruz anlamına gelir mi? Hayır yani, kitap okuma oranı en düşük ülkelerden biriyiz de, ondan soruyorum! (DESAM-Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin raporu diyor ki; Türkiye 0.1’lik kitap okuma oranıyla dünyada 86'ncı sırada. Bu okurların, yüzde 45’i de aşk kitabı okuyor...)
#kitapchallenge akımına buyrun
Kitap demişken; Twitter’da yeni bir akım başladı: #kitapchallenge etiketiyle kitap paylaşmak. Kullanıcı en beğendiği kitabın fotoğrafını paylaşıyor ve hakkında hiç yorum yapmıyor. Sonra başka bir kullanıcıyı davet ediyor ve ondan en beğendiği kitabı paylaşmasını istiyor. Derken acayip bir zincir oluşuyor. Arabadan atlayıp şarkı söylemekten, yere düşmüş gibi poz vermekten daha iyi bir akım. Ne okuyacağını bilemeyen insanlara da güzel hizmet! Var mısınız?
MUTLAKA YAPILACAKLAR!
■ İstanbul Tiyatro Festivali başladı; 4 Aralık tarihine kadar da sürecek. Hemen zaman yaratılsın, oyunlar seçilsin.
■ Ozan Güven 14 yıl aradan sonra ‘Don Kişot’um Ben’ oyunuyla sahneye dönüyor. 1 Aralık’ta Baba Sahne’de görücüye çıkacak oyuna yer bakılsın...
■ Kıvanç Tatlıtuğ yeni dizisi ‘Çarpışma’ ile perşembe akşamları ekranda olacak. Kadro da sağlam. Bu akşam hemen boşaltılsın…
■ Gazeteci Demet Cengiz; yeni kitabı ‘Aşk Olsun’da ‘Aşk engel tanır mı, aşktan güçlü duygu var mı, aşk cennete mi götürür, cehenneme mi?’ sorularını soruyor ve sorgulatıyor. Hemen başlansın…
Whitney’in ACI HAYATI
Şöhret neden bazılarını yutup yok ediyor da, bazıları ona direnip güçlü ve dimdik ayakta durabiliyor acaba?
‘Whitney’ belgeselini izlerken bunu düşündüm... Sonra Freddie Mercury, Amy Winehouse belgeselleri geçti gözümün önünden. Hikayeler benzer: Aslında onları yok eden şöhret değil; bir şekilde doyurulamayan sevgi ihtiyaçları, baş edemedikleri bazı duyguları, kullanılmak, derin bir yalnızlık.
20. yüzyılın en büyük kadın şarkıcısı olarak gösterilen Whitney Houston’ın yaşadığı da tam olarak bu. Onun ailesi, yakın arkadaşları ve çalıştığı insanlarla konuşulan yapımda; bu denli başarılı bir kadının uyuşturucu bağımlısı olacak, sonunda da kendini öldürecek kadar baş edemediği duygu neydi sorusu soruluyor.
Whitney Houston’ın fırtınalı hayatını anlatan ‘Whitney’ tam bir televizyon belgeseli ama bir an bile gözümü kırpmadan izledim. Acı dolu ama müthiş bir hikaye... İzleyin mutlaka.