Deniz Akkaya’nın paylaşımlarını izlemişsinizdir mutlaka... 16 yaşındaki kızından dayak yediğini ve kızının kendisini 1.5 saat balkona kilitlediğini yazdı. 112’yi arayarak kurtarıldığını açıkladı, kızını ihbar etti ve ardından onu Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderdi.
Dehşet içinde kaldım izlerken. Bir annenin bu hale gelmesi, bir genç kızın bunları yapıyor olması, gelinen durum çok üzücü. Yanlış anlaşılmasın; yargılamıyorum hiçbir şeyi. Olumlu ya da olumsuz hiçbir şey söylemiyorum. Böyle bir şeye hakkımız olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü konu hassas. Çünkü konu çocuk. Çünkü konu annelik. Evet keşke bir anne çocuğunu böyle afişe etmese ama o evin içinde neler yaşandığını, hangi yollardan geçilerek buralara gelindiğini biliyor muyuz? Babayla büyümediği, baba tarafından istenmediği için ayarları bozulmuş, hayata küsmüş, üstelik ergen bir çocuğu olan anlayabilir ancak bu annenin yaşadıklarını. O genç kızı da suçlayamam; kendi içinde ne yaşıyor bilemeyiz ama olanlar annenin dediği gibiyse tedavi şart kesinlikle. Öte yandan herkes o kadar ailenin içindeymiş, bu insanları bilirmiş gibi yorumlar yapıyor ki; okurken şaşakalıyorum resmen. Biri diyor ki; “Deniz Akkaya’yı kınıyorum, bir anne çocuğuna bu travmayı yaşatmaz. Yaşatırsa anne olmaz.” Bir başkası diyor ki, “Annesinin canı burnuna gelmiş paylaşmış, neyi eleştiriyorsunuz? Annesinden daha çok mu düşüneceksin çocuğunu? Kaldı ki çocuk diye her yapılana göz mü yummak gerekiyor?” Yüzlerce böyle yorum. Herkes sussun biraz; bu kadın çıkıp olanları anlatmasa, herkes daha beterini yazacaktı. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ diyenler, yorumlarını yazarken daha da iştahlanacaktı. Nasılsa bedava oturduğun yerden çekirdek çitleyerek yazmak, değil mi? Ben ‘oh iyi ki çıktı anlattı’ demiyorum ama başka çaresi kalmayan bir anne yapar bunu ancak! O yüzden eleştirmeyin, bilip bilmeden konuşmayın, taraf olmayın, anlamaya çalışın. O kadar çok travmatik çocuk var ki etrafımızda; babasızlık, annesizlik, ilgisizlik, şımarıklık ya da sadece parayla doyurulan çocuklar... Bu önemli bir hikayedir; magazin diye bakıp geçmeyin, ders çıkarın.
FESTİVAL İNSANLARI CAPPADOX’TA
Bilen bilir, Kapadokya’nın hastasıyım... Çünkü bana sorarsanız, bölge tam anlamıyla uzaylıların eseri ve bu yüzden çok da büyüleyici. İşte bu olağanüstü coğrafyada 5’inci kez yapılan Cappadox Festivali’nin tadını çıkarmak için yollardaydık geçen hafta. Müzik, dans, sanat, açık hava etkinlikleri ve şahane yemek deneyimleri ile doluydu program. Gerçi yağmur üç gün durmadı ama festivale gelen insanlar her anın tadını itinayla çıkarmaktan vazgeçmedi. İşte festival ruhu da böyle bir şey zaten! Kapadokya’nın eşsiz vadilerinde gerçekleşen etkinliklerde; yaklaşık 500 müzisyen, 80’den fazla konser gerçekleştirdi. Mercan Dede’nin gündoğumu konseri, Teoman, Gevende, Büyük Ev Ablukada, Lalalar gibi pek çok isimden müzik şöleni, yoga ve meditasyon etkinlikleri, bisiklet turları, doğayla içiçe sanat ve tadım etkinlikleri ile dolu, eşsiz bir program vardı Cappadox’ta. Bozcaada Caz Festivali’nin de destekçilerinden olan Volkswagen’in ana sponsorluğunda gerçekleşen Cappadox’ta; markanın yenilenen SUV modeli Tiguan’ın üçüncü nesli ile de tanıştık. Volkswagen Binek Araç Pazarlama Müdürü Tilbe Polat, ‘Love Brand’ adını verdikleri stratejilerinden bahsetti, bunun ana unsurunun da samimi ve ilham veren bir marka yaratmak olduğunun altını çizdi ve ekledi: “İnsanların kalbine dokunabildiğimiz, onlara farklı deneyimler yaşattığımız ve müşterilerimizle bağ kurabildiğimiz sponsorlukların içinde yer almayı önemsiyoruz. Cappadox da insanların farklı duygularına hitap eden bir festival.” Gerçekten de enerjisi yüksek ve samimi bir festival Cappadox. Müzik hep olsun, festivaller hep olsun, destek verenler çok yaşasın.
SEN BAŞKASIN TEOMAN!
Cappadox’un en coşkulu anlarından biri Teoman konseriydi. Bütün gün yağan yağmura ve soğuğa rağmen herkes konser alanındaydı. Çok Teoman konseri izlemiş biri olarak söylüyorum; canı istemediğinde gayet sıkıcı konser verebilir Teoman, öyle bir yeteneği vardır. Ama bu kez sahnede efsane bir Teoman vardı. Bütün şarkıları hep bir ağızdan söyleyen seyirciyle öyle gaza geldi ki, eşsiz bir performanstı. Hepimiz sıçana dönmüştük açıkçası ama mest olduk! Bir ara ‘Zamparanın Ölümü’ şarkısını söyledi; hani vokalistinin söylediği şu sözler var ya; “Galiba kendinizi pek enteresan sanıyorsunuz, Büyümeyen adam sendromu bu ama yaşlanıyorsunuz, Küstah taklidi yapan erkek familyasından, Milyarlarca zavallı adam midemi kaldıran...” İşte bütün kadınlar coştukça coştu ve öyle bağıra bağıra söyledi ki şarkıyı; Teoman “Bayılıyorum kadınların erkekleri aşağıladığı şarkı sözleri yazmaya” diyerek yine farkını koydu ortaya. Teoman bu işte. İçinden geleni söyleyebilen, kendini de ti’ye alabilen, özgür ruh. İyi ki varsın Teoman ve emekli olsan da, tembellik hakkını kullansan da uzun süre seni dinlemekten vazgeçmeyeceğiz, orası çok net.
* * * * *
Bu arada Teoman’ın ‘Sayın Bay Rock Yıldızı’ isimli kitabı 29 Mayıs’ta kitapçılarda. Şu sözlerle tanıtıyor hesabında: “Timur 46 yaşında neredeyse mizantrop bir rock yıldızı. Alkolle, hayatla, depresyonla, manasızlık hisleriyle, orta yaş ve yaratıcılık krizleriyle savaşırken bir yandan da 4 yaşındaki kızına baba, annesine oğul olmaya çalışıyor. En çok zorlandığı konuysa kendine katlanmak...”
Şu sözlere bakın; okunmaz mı şimdi bu kitap?