Geçtiğimiz günlerde yolum Bodrum’a düştü... Kiminle bir araya gelsem ve konuşsam; herkes Bodrum’un dolup taştığını, ünlü restoran ve markaların Bodrum’a çıkarma yaptığını ama çoğunun batacağını, plajların fahiş giriş ücretlerinden yakınıyordu. Evet, Bodrum bu yaz sezonuna sıkı başlayacak belli ki... İddialı işbirlikleri yapıldı, İstanbul’un en ünlü markaları ve yabancı pek çok marka Bodrum’a yaptı yatırımını.
İyi de, bu mekanlar iş yapacak mı? Geçen sene dünyaya açılamayan turistler Türkiye’ye gelmişti ama bu sene turist yok! Üstelik yasaklar var. Malum, insanlar pandemi sonrası ekonomik olarak da zorda. Bodrum’a gidebilen kesim kaç mekanı doyurabilecek? O zaman bu kadar mekan ne demeye Bodrum’a yığıldı? İstanbul’un Lucca, Inari, Paper Moon, Sunset, Blue Topaz, gibi en meşhur mekanları bu sene Bodrum’da olacak.
Bunların dışında yeni açılacak olan yabancı markalar var. Geçen seneden devam eden Loft Elia, Frankie Beach Club gibi diğer lüks mekanlar var. Yani en az 20’ye yakın lüks ve iddialı mekan Bodrum’da olacak bu yaz! Bu restoranlardaki yemeklerin/içkilerin fiyatı da belli. Matematik ortadayken, bu mekan sahipleri bizim bilmediğimiz ne biliyor acaba?
★ ★ ★
Minik bir de not… Bodrum Editon Hotel’in güvenli turizm sertifikasının iptal edildiğini duydum geçtiğimiz gün. Nedeni kurallara uymamak, gece 21’den sonra canlı müziğe devam etmek! Yani şu an için müzik ve eğlence yasağı varken, bu olağanüstü hal devam ederken nasıl hiçbir şey olmamış gibi yatırımlara devam ediliyor? Yatırımcılara sordum, onlar da durumu anlattılar…
‘Bunun adı, zar atmak!’
İşletmeci/yatırımcı Kaya Demirer, İstanbul’daki gece kulübü Frankie’yi geçen sene Bodrum Susona Hotel’in içinde plaj ve bar konseptiyle açmıştı, bu sene de mekanının açılışını aynı yerde yaptı. Aradım, yekten şunu söyledi: “Kapılar açılmazsa ve yabancı turist gelmezse, bu mekanlar patlar!” Onlarca yeni mekanın sezona hazır olduğunu söyleyip devam etti: “Mesela Yalıkavak Marina bir Rus adası oldu. Fiyat olarak öyle uçtu ki, neredeyse Türk tekneleri giremez halde!
Bu mekanların iş yapması, Bodrum’daki lüks otellerin dolu olması için zengin turistin gelmesi lazım. Sağlık Bakanı’nın aşılama ile ilgili son açıklamalarına bakılırsa, bu durumun değişmesi an meselesi. Bir de Türkler Yunanistan kıyılarına gitmezse, kurtuluş olabilir...” Yani varsayımlarla mı yapılıyor bütün bu yatırımlar? Sadece ümit mi ediyor bu yatırımcılar? “Evet büyük zar atıldı. Ama İstanbul ölü, başka şansı da yoktu kimsenin” diyor Demirer ve ekliyor: “İnsanların parasının olmadığı doğru ama olmayan parayı harcayacak, borçlanacak kadar da sıkıldı herkes...”
Temmuzda çoğu batacak
Bugüne dek Bodrum’da pek çok mekan açan ve işleten yatırımcı Tayfun Topal, bu sene gece kulübü yatırımı yapmayı tercih etmedi. Bozukbağ isimli kahvaltı mekanıyla mutlu, bunun da şu ortamda en sağlıklısı olduğunu düşünüyor. “Her yerin kapasitesi vardır. Hastalık ve ekonomik kriz yokken Bodrum’un sandalye kapasitesi 20 bindi. Bu sene ise 100 bin sandalye var! Şu ortamda olabilir mi böyle bir şey?
Herkes temmuzda patlayacak çünkü bu işin matematiği yok” diyor. Peki nasıl oldu bu? Topal “Herkes birbirini kandırdı, gaza getirdi, işbirliği yaptı” diyor ve ekliyor: “Geçen yılı baz almak doğru değil. Dünyanın her yeri kapalıydı, Türkiye sınırları açıktı bir tek. O yüzden zengin Azeriler, Ruslar akın akın geldi. Geçen sene en büyük, en lüks tekneleri gördük Bodrum’da. Bu sene böyle bir turist yok.
Belli ki herkes kendine şans tanıyor ama gerçekçi değil.” Bodrum’daki yatırımların karşılığını bu yıl kimsenin alamayacağını söyleyen Topal, şu detayın da altını çizdi: “Alkol tüketiminde ciro yapılan saat gece 24.00 ile 02.00’dir. Saat kısıtlaması varken nasıl ciro yapılacak? Bir tek balıkçılar iş yapacaktır, çünkü insanlar saat 9-10’da masasına gidip oturup içmeye başlayacak. O kadar!”
Ezberleri bozan Uraz
Uraz Kaygılaroğlu, kızına klasik masalları okurken… Ancak prenses isterse prensin onu öpeceğini öğretmişti. Bu haberi okuduğum günden beri, ona başka gözle bakıyorum. Bu kez de, bugüne dek kadın oyuncuların veryansın ettiği sorunları, kendisinin de birebir yaşadığını söyleyerek kalbimi fethetti. Oyunculuk yaptığı ilk yıllarda 140 kilo olduğunu ve kendisine fiziksel ayrımcılık yapıldığı söyledi.
“Kiloluysan, başrol oyuncusunun en yakın arkadaşı olup onun yaşadığı aşka seyirci kalıyorsun. Niye? Kilolu insanlar aşık olamaz mı?” Gayet yerinde bir soru değil mi? Bugüne kadar kadınlardan duyduğumuz bir serzenişti bu. Kadınlar belli yaştan sonra anne rolü oynayabilir, belli yaştan sonra ilişki yaşayamaz, aşık olamaz gibi saçma fikirlerle rol dağıtanlar vardı.
Eğer kadın güzel değilse başrol oynayamaz gibi gerçekler söz konusuydu. Üzücü ama sadece kadınlar bunları yaşıyor sanılıyordu. Uraz Kaygılaroğlu, erkek oyuncuların da fiziksel ayrımcılığa uğradığını söyleyip resmen ezberleri bozdu. Yani konuşacaksak, cins ayırmadan eşitsizlikleri konuşacağız artık. Durum bu.