Bizim gazetenin arka sayfasında gördüm haberi… Bir İngiliz sağlıklı gıda markası ‘çikolata kaplı menopoz bademi’ etiketiyle ürün çıkarmış. Bir kadının günlük yağ ihtiyacının tamamını içeren bu tatlı atıştırmalığın menopoz semptomlarını yatıştırdığı ve ruh hali desteği sağladığı iddia ediliyormuş. Baktığınızda, çok mantıklı ve gerekli. Zira menopoz döneminde, ‘doğa bile kadınlara amma acımasız davranıyor’ diyeceğiniz kadar çok şey eksiliyor vücuttan. Gelin görün ki olay İngiltere’de böyle karşılanmamış. Ürün tartışma çıkarmış çünkü markanın bu şekilde kadınları küçümsediği ileri sürülmüş. Menopoz için ürün çıkarmak kadınları küçümsemek mi? Hiç anlamadım bu duyarlılığı ben şahsen. Menopozlu kadınlar için aktivistlik yapan Kate Muir isimli kadın, ürünü ‘çılgınlık’ olarak nitelendirip itiraz etmiş mesela. “Bu ürün ile bir çikolatadan alabileceklerinden çok daha iyisini hak eden savunmasız bir grup kadın sömürülüyor. Umarım kadınlar bunun gibi saçma sapan para kazandıran ürünlere harcama yapmazlar!” Anladığım kadarıyla aktivist abla, ürün içeriğinden memnun değil. Dolayısıyla menopozlu kadınların sömürüldüğünü düşünüyor. Elbette şu an ürünün içeriğini bilmiyorum ama her şeye itiraz eden, her konuda aktivistlik yapanlardan da yılmış durumdayım. Azalarak bitin lütfen! Bilen bilir; maalesef menopoz diye bir gerçek var ve bütün kadınlar er ya da geç tadacak bunu. Ve bu öyle bir hikaye ki, ruh halin değişiyor, vücudun değişiyor, hormonların değişiyor, resmen başka bir boyuta geçiyorsun. Buna iyi gelen, belki vücuttan kaybedilenleri yerine koymaya yönelik iyi bir ürün yapıldıysa neden itiraz edersin ki? Aslına bakarsanız benim de itirazım var. Şöyle ki, menopoz konusunda her kafadan bir ses çıkmasına itiraz ediyorum! Bu öyle çetrefilli bir konu ki, doktorlar bile ikiye bölünmüş durumda. Menopoz ilaçlarıyla destek alıyorsun, bir grup doktor ‘aman sakın kullanma’ diyor. Diğer grup ‘olur mu öyle şey, bu ilaçlar kaybettiklerini yerine koyuyor, desteksiz olur mu?’ diye akıl veriyor. Kimi dinleyeceksin bu durumda? Kalakalıyorsun. Yani öyle bir karmaşa ki bu menopoz, ‘çikolata kaplı menopoz bademi’ bile yiyemiyorsam, batsın bu dünya!
Bazı şeyler üzerine düşünmek…
Ünlü felsefeci ve yazar Schopenhauer’ın şahane bir lafı var: “Doğumdan 5 dakika sonra ismine, dinine ve mezhebine karar verirler. Ve sen ömrünün geri kalanını seçmediğin şeyleri savunarak geçirirsin...” Özellikle bizim topraklar için ne kadar geçerli. Onca hoşgörüsüzlüğe, düşmanlığa, linç etmeye, can almaya ve bunların gerekçelerine bolca şaşırdığımız bu topraklarda ne kadar düşünülesi. Yaşadığımız tartışmaların, girdiğimiz kavgaların anlamsızlığını ne güzel özetliyor. Ama muhtemeldir ki, üzerinde durup düşünmek bile anlamsız gelecektir bu kadar ezbere yaşayan bir topluma. Son günlerde tartıştığımız, gaza geldiğimiz, bölündüğümüz pek çok haberi düşünürken aklıma geldi bu laf. Körü körüne inanmanın, hiç uğruna kavga etmenin, ‘benim gibi düşünmüyorsun’ diye saldırmanın anlamsızlığını kavrayabilsek.. Üzerine biraz düşünebilsek keşke. Demek istedim.
BİR DEMET SAÇMALIK
* ‘Dünya Güzellerim’ isimli bir ‘freak şov’ var malum... YouTube’tan ekranlara transfer olmuş yeniden sanırım, çok gerekliymiş gibi. Kurgu olduğu her halinden belli şakalar yapıp duruyor modası geçmiş üç ünlü ve bir takım insanlar da bunu bayılarak izliyor. Sosyal medyada önüme düşüyor şaşırıyorum, ‘bunlara mı gülüyorlar gerçekten?’ diye. Herkesin kendi kalitesidir bir şey diyemem elbette ama izlenmek uğruna neler yapıyor yaşını başını almış bu insanlar, hayret ediyorum. Yine önüme çıktı son bölüm, bu kez Bülent Ersoy şınav çeken bir sporcunun sırtına binmiş, rol arkadaşları da etrafında kahkahalar atıyor. Komik desen değil, ilginç desen değil; düpedüz sakillik. Elitist bir yerden de söylemiyorum ama gerçekten sormak istiyorum: Eğlencede bile zeka düzeyimiz bu mudur yahu?
* Bakın mesela gündem olmak için konuşanlardan bir başkası! Aynur Aydın isimli şarkıcı demiş ki; “Kar aslında yazın yağmalı. Güneş de kışın açmalı. Böylelikle yazın insanlar serinler, kışın da ısınır.” Ne büyük laf di mi?! Bu güzide düşünceleri herkes aklından geçirebilir elbette ama magazin siteleri de alıp bunu haber diye satmaz artık ya! Ama durun ya, ben de alıp buraya taşıdım. Ne oldu şimdi? Zincirleme salaklık gibi bir şey sanırım. Pişmanım!
* Mustafa Topaloğlu’nun yerini alan uzay uzmanı sanatçımız Yusuf Güney geçenlerde demiş ki; “İnsanları klonluyorlar, siz öldükten bir yıl sonra da geri getiriyorlar...” Buna örnek olarak da Amerika Başkanı Biden’ı örnek vermiş. Bakın bu adamın söylediği hiçbir şeyi kaale almam, almadım da ama bunda haklı olabilir. Adam koca başkan ama evde yok! O nedir öyle? Yusuf Güney bu güne kadar tek bir şeyde haklıysa, o da budur.
Güzel adam nasıl olunur?
Bunca saçmalığın arasında bir de çok güzel, şahane insanlar var Allah’tan. Nejat İşler onlardan biri. Ne yapıyorsa kendine yapıyor maalesef ama etrafına ışık saçıyor bence. Bir bankanın reklam filmi seslendirmesi için taklif alması ama para yerine bankanın öğrencilere burs vermesi şartı koşması şahane bir hareket değil de nedir? Aç gözlülüğün, izlenmek için kendini kaybetmenin en geçer akçe olduğu şu saçma çağda bu nasıl güzel bir adamlıktır, bu nasıl bir hoşgönüllülüktür, bravo gerçekten. İnsanın yaşamaya dair umudunu artıyor böyleleri.