Hep söylerim; herkes çocuk sahibi olmak zorunda değil. Yani ‘yaşım geldi çocuk yapayım, madem evlendim bir de çocuk patlatayım’ diye bir şey yok. Olmamalı zaten. Çocuk böyle yapılmamalı. ‘Çocuk falan bakamam’ diyenler de kendini biliyordur, asla kınanmamalı. Ben mesela, bir çocuğa bakabileceğime inansaydım yapardım ama keyfime bakmak istedim; bu kadar basit. Oyuncu Gülçin Santırcıoğlu da tıpkı ben!
Bir TV programında sorulunca, ‘çocuk sahibi olmak istemediğini, o parayla gezmeyi tercih ettiğini’ söyledi diye tepki görüyor. Doğru söyleyen dokuz köyden kovulur çünkü, böyledir. Demet Akalın mesela, bu açıklamaya tepki gösterenlerden. “Çocuğu da masraf ve ihtiyaç olarak gören biri, iyi ki evlat sahibi olmamış, kaza bile olsa. ‘Tercih etmedim’ de geç, ne o ‘yok parayı yiyeceğim’ falan...”
Hiç katılmıyorum Demet’e. Çocuk demek büyük masraf değil mi? Süslü ya da kibar cümleler kullanınca sonuç değişmiyor ki. Çocuk sahibi olan arkadaşlarım her gün okul paralarına ağlıyor. Bizim kuşağın okuduğu mahalle okulları kalmadı ki. Özel okuldu, servisiydi, yemeğiydi, kitaplarıydı derken en yakın arkadaşım, “İyi ki ikinci çocuğu yapmadım, ilkine baktığım gibi bakamazdım” diye şükrediyor. E şimdi ayıp mı ediyor?
Yoo, neyse onu söylüyor kızcağız. Herkes Demet Akalın gibi imkanlar sunamıyor olabilir çocuğuna, bunda ayıp da yok, günah da. Parayı yeme meselesine gelirsek... O da hiç abes gelmiyor bana. Hayatta yapmak istediklerini ertelediğinde, görmek istediğin yerleri görmediğinde, hayallerini gerçekleştirmediğinde ve tüm bunlar yerine çocuğun özel okulu için para biriktirdiğinde daha mutlu bir anne baba olmayacaksın! Aklın hep dışarda olacak, çocuk baktığın her güne lanet edeceksin. O yüzden Gülçin Santırcıoğlu çok harbi bir yerden yapmış açıklamasını, içindeki neyse onu söylemiş. Naçizane, helal olsun derim ancak.
Geçen gün şarkıcı ve aktris Lily Allen da benzer açıklamada bulunmuş... İki çocuğunu da çok sevdiğini ama onlar yüzünden pop müzik kariyerinin mahvolduğunu söylemiş. “İnsanlar aynı anda her şeye sahip olabileceklerini söylediklerinde gerçekten sinirleniyorum çünkü açıkçası bunu yapamazsın” diye eklemiş. Cesur bir açıklama, üzerinde düşünülesi. Çoğu insan kabul etmek istemez ama mutlaka çocuklar yüzünden bir şeylerden vazgeçiliyor. İnsansın, çok normal bu ama etrafa hep ‘ben her şeyi yapıyorum’ ispatındasındır. Peki ya içinde ukde kalanlar? O yüzden ‘Çocuk bakmak yerine keyfime bakıyorum’ diyeni kınamayın. Herkesin hayatı kendine.
‘Katil’ bağırışları bile ona yeter!
Kedi Eros’u vahşice katleden İbrahim Keloğlan, dün sabah hakim karşısına çıktı. Savcı “Sanık, kediyi kaçmasına rağmen ısrarla takip etmiş, merhametsiz ve acımasız bir şekilde canavarca hisle öldürmüştür” diyerek sanık hakkında üst sınırdan ceza verilmesini ve tutuklanmasını talep etti ama maalesef cani şahıs, iyi hal indirimiyle yırttı. Bu şahıs tutuklansaydı, belki de örnek olacaktı; kolay kolay başka bir hayvanın eziyet görmesi, öldürülmesi mümkün olmayacaktı. Olmadı. Her zaman olan oldu, olan ölene oldu. Ama adliye görüntülerine denk geldiyseniz eğer, ‘Katil İbrahim’ diye bağıran o kalabalığı gördüyseniz, o caniye bu ceza bile yeter! Yetmez de, hani hayat boyu o bağıranları ve yaşadığı şeyi unutamayacak bence. İnsanların birlik olması, güçlü durması her şeye rağmen iyi geliyor. Keşke başka haksızlıklar karşısında da böyle olunsa, böyle durulsa diye geçiyor insanın içinden ister istemez.
Kimse ayıp bilmiyor ki...
Şener Şen çok iyi yapmış. Kayhan Yıldızoğlu’nun cenazesindeki görüntülerini izledim; fotoğraf çektirmek için kendisini darlayan adama ‘yeter be’ diye bağırıyor sonunda. Kimse ne ayıp biliyor, ne saygı biliyor, ne de kimsenin acısını umursuyor... Böyle bir durumda o kişiye haddini bildireni alkışlayalım, arkasında duralım, destek verelim ki bu tür yanlışlar çoğalmasın, herkes göre göre ders alsın. Yavaş yavaş ama olur belki de, kimbilir!
Suadiye Tike’de ise Masterchef yarışmasının şampiyonu Esra Tokelli’nin lezzetli mezeleri ve yemekleri var. Esra Şef’in iddialı olduğu kaz sunumları da Tike’de çok beğenilenler arasında. Restorana danışmanlık veren ve menüyü yeniden oluşturan Tokelli’nin vişneli sarması hele, efsane! Su değdirmeden, özel vakumlu poşetler içinde, uzun saatler pişirdiği sarmalar kapış kapış gidiyor.