Kız kıza tatilin bir numaralı ismi kankimle dedik ki “Değişiklikte fayda var; tamam Bodrum-Çeşme ilk göz ağrımız ama o muhabbeti bırakalım, hadi Datça yapalım…” İnsanlar hafta sonu İstanbul’a dönüş yaparken, biz ters köşe yaptık, hafta başı Datça’ya yola çıktık.
Haliyle havalimanı bomboş, ‘aferin’ verdik kendimize! İkimiz de ilk kez gidiyoruz Datça’ya ve bizi neler bekliyor bilmiyoruz... Havalimanından Datça’ya ulaşmak biraz meşakkatli, yaklaşık 3 saat süren virajlı bir yol. Ama ölmek var, dönmek yok! Dönmedik tabii…
İlk izlenimimiz ise şu: Emeklilerin tatil yeri, yazlıkçıların bir numaralı adresi. Gel gör ki deniz şahane arkadaş! E arada insana huzur da lazım, değil mi ama? Kalalım mı, hadi kalalım. Sahile sıfır Uslu Otel Royal Yachting’e yerleştik.
Odaları bir geminin içi gibi dekore edilmiş, tertemiz, huzurlu bir otel. Personeli de pek güler yüzlü. Bütün Datça böyle ama: Sakinlik, efendilik, kibarlık hakim bütün şehre. ‘Ne yaparız burada’ dedik, sıraladılar. O da aşağıdaki yazıda…
MAVİ BAYRAKLI PLAJLAR, LEZİZ MEZELER DİYARI
■ Kumluk Plajı’na gidin; Gümüşlük’ü andıran, sıra sıra restoranların dizildiği sahilde Maradona’nın Yeri’ne oturun. Mezeler şahane, ambiyans efsane.
■ Kumluk’tan otele dönerken keçi sütünden yapılan dondurmadan yiyin, kara dutlusu olay!
■ Mutlaka bir tekneye atlayın ve günübirlik bile olsa Yunan adası Simi’ye geçin. Alt tarafı 2.5 saat, üşenmeyin.
■ Knidos Antik kentini gezin.
■ Datça merkezden bal ve badem alın.
■ Kızılbük, Ovabükü, Palamutbükü gibi eşsiz sahillerde vakit geçirin.
■ Datça’nın 100 yıllık içeceği badem kahvesini tadın. Ama adının kahve olduğuna bakmayın, içinde badem kırıntıları olan badem sütü içeceksiniz.
■ Tekne kiralayın, mavi bayraklı koylarda denizin tadını çıkarın.
■ Eski Datça’nın dar, taş sokaklarında gezin, Instagramlık kareler yakalayın.
■ Dönüşte sörf cenneti Akyaka’ya uğrayın. Sörf yapmak zorunda değilsiniz, Azmak Deresi’nde vakit geçirin, çarşıda dolaşın.Nasıl cıvıl cıvıl bir tatil yeri görün.
MEDYADA DEĞİŞEN ALIŞKANLIKLAR
Çarşamba günü zihin açıcı bir etkinlikteydim... Reklamcılık Vakfı ve Reklamverenler Derneği’nin düzenlediği ‘Media 4.0’ etkinliğinde.
Reklam ve medya temsilcilerini biraraya getiren etkinlikte, İstanbul Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Diğdem Sezen; sosyal medyada hayran kültürü, like ekonomisi üzerine bir konuşma yaptı. İletişim araştırmacısı olarak, değişen ve dönüşen dijital medya ile ilgili anlattıkları ilginçti. İşte satır başları:
■ Twitter, Instagram gibi sosyal ağlar dijital medyayı giderek değiştiriyor, dönüştürüyor. Eskiden de bazı dizilerin fanları vardı ama artık elimizdeki akıllı telefonlar sayesinde içerik üreticilerini etkilemek mümkün. Ayrıca üreticiler ve tüketiciler biraraya gelebiliyor, tartışabiliyor. Bu bütün endüstriyi değiştirdi...
‘LIKE KÜLTÜRÜ’ VAR
■ Endüstriyi değiştiren ve şekillendiren ‘like kültürü’ sayesinde tüketici kendini ifade edebiliyor, beğendiğini, beğenmediğini söyleyebiliyor. Tüketiciler artık tükettikleri şey konusunda söz sahibiler. Yapımcılar, daha doğrusu içerik üreticileri de bunları dikkate alıyor. Netflix gibi dijital kanallar bunun eseri.
■ Eskiden sebiller vardı, işyerlerinde damacana su konurdu. İnsanlar, o sebilin başında toplanır, akşam izledikleri diziyi konuşurdu. Bugün ise bu, internette yapılıyor. İnsanların yeni sebili internet oldu!
HAYRAN KÜLTÜRÜ BOYUT DEĞİŞTİRDİ
Diğdem Sezen, ‘hayran kültürü’ denilen gerçeği de şöyle anlatıyor...
■ Bir şeyin fanı olmak günümüzde farklı anlam taşıyor. İnsanlar hayran olduğu şeyi kültürel aktiviteye dönüştürüyor artık. Mesela vizyona giren ‘4N1K’ filmi ya da ‘Kötü Çocuk’ filmi. Bunlar Wattpad’te, hayranları tarafından meşhur edilen işler. ‘Kitap okunmuyor’ deniliyor ama 100 milyona varan okuyucu var burada.
■ Fan kültürü geçmişi olan bir şey, ama boyut değiştirdi. Mesela bir dönem ‘Seinfeld’ başladığında Amerika’da sokaklar boşalırdı. Türkiye’de de ‘Dallas’ aynıydı. Değişen medya ile hayran kültürü de değişti. Eskiden sadece izleyip tüketiyorduk, artık üretim sürecine dahil oluyoruz. Bir ergen, yatak odasından Warner Bros şirketiyle iletişim kurabiliyor!
■ Hayran kültürü bir ekonomi de oluşturuyor: ‘Like Ekonomisi’. Eskiden ‘Asmalı Konak’ yayınlandığında Kapadokya turlarının patlaması gibi...
LIKE'LA GELEN MUTLULUK
İnsanlar takip edildikçe, kendini önemli hissediyor. Paylaştığınız şey birileri tarafından beğenilince, mutluluk hormonu salgılanıyormuş. Yani like aldıkça mutlu oluyorsun!
YENİ MEDYA OKUR YAZARLIĞI ŞART!
Diğdem Sezen ilginç bir uyarı da yapıyor: “Eskiden günlükler vardı, şimdi ise sosyal medya profilleri. Aslında aynı. Şöyle bir farkla: Şu anda bedava kullandığımız sosyal hesaplarımızın her biri bir şirkete ait. Yani kişisel verilerimiz onların inisiyatifinde! Dolayısıyla her türlü bilgimiz arşivleniyor ve kaydediliyor ve biz bunların hiçbirini umursamıyoruz. O yüzden yeni medya okur yazarlığı, mutlaka eğitim sürecinin bir parçası olmalı.
MAKARA
Seveceksen anarşist sev ki, hayatında devrim yapsın! (Twitter)
11 Haziran 2017, Pazar 05:00
Haberin Devamı