Şirin SeverDolandırana değil, yatıranlara şaştım!

HABERİ PAYLAŞ

Dolandırana değil, yatıranlara şaştım!

Kaç gündür kripto para borsasındaki vurgunu okuyorum... Kripto para borsası Thodex’in kurucusu Faruk Fatih Özer, yatırımcıların milyonlarca dolarıyla yurtdışına kaçtı malum. Borsadır, kripto paradır, zaten böyle şeyleri zor anlıyorum… Daha tam çözemeden, üstüne bir de dolandırıcılık hikayesi çıktı! İş benim açımdan iyice karıştı yani. Dolayısıyla bilmediğim bir konuda ahkam kesecek değilim.

Tek söyleyebileceğim şu; şaşkınım. Hayır dolandırana değil, yatırım yapan insanlara şaşırıyorum! İnsanlar nasıl bu kadar çabuk her şeyi çözüyor, anlıyor, güveniyor ve parasını tuhaf bir şeye teslim edebiliyor? Bu nasıl bir hızdır? ‘Daha uzmanlar kripto para nedir, kripto paraya yatırım yapmak tehlikeli mi sorularını yeni yanıtlıyordu, siz hangi ara bu kadar hakim oldunuz bu piyasaya da paralarınızı yatırdınız bile ey ahali?’ diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Haberin Devamı

Sevgili Savaş Özbey de benim gibi düşünüyor. Dün Hürriyet’teki köşesinde tam da benim diyeceklerimi demiş: “Üç beş kuruş da olsa biz niye atlamıyoruz bu işlere, kuruş kuruş biriktiriyoruz paramızı?” diye. Gerçekten de para bu kadar zor kazanılırken, nasıl oluyor da yeni bir oluşuma güvenip paralarınızı yatırabiliyorsunuz? Tosuncuk’tan da mı ders almadınız Allah aşkına?

Zoom Dismorfisi var mı sizde?

Telefon ve bilgisayarlardan görüntülü toplantılar/ görüşmeler yaparken sürekli yüzünüzü inceliyor musunuz? ‘Yüzüm ne kadar solgun, oram öyle, buram böyle, dolgum/botoksum gelmiş’ soruları kafanıza üşüşüyor mu? Bana çok oluyor! Hatta kendimi incelemekten konuya konsantre olamıyorum desem yeridir. Meğer çok insan aynı dertten muzdaripmiş. Ama dert etmeyin, gerekli açıklamayı Vogue dergisinde buldum, sizi de aydınlatıyorum.

Bizi bu estetik arayışa iten; pandemi ile birlikte hayatımıza giren zoom toplantıları ve online görüşmeler aslında! Bu durumun adı bile var; ‘Zoom Dismorfisi’ deniyormuş buna. Bir psikoterapist şöyle diyor yazıda: “Ekranda gördüğünüz imaj, gerçek görüntümüzün çarpıtılmış versiyonu. Zira ışıklandırma, kamera açısı ve pikselasyon size gerçek hayatta olduğunuz gibi değil, oldukça yanıltıcı bir görünüm sunuyor. Kaldı ki bilimsel araştırmalara göre, dijital ekranlar yüzü daha yuvarlak göstermenin yanı sıra kameraya yakın duran bazı yüz özelliklerini daha büyük algılamanıza sebep oluyor.”

Haberin Devamı

Bir başka uzman da onu doğruluyor: “30 santimetre uzaktan çekilen portrelerin, burun boyutunu yüzde 30 oranında büyük gösterdiği bir gerçek. Webcam’lerin odak mesafesini kısalttığını, yüz şeklini yuvarladığını, göz ve burun şeklini çarpıttığını da biliyoruz. Bunlar bilimsel olarak kanıtlanmış gerçekler...” Yazıyı okudukça ‘kusur bende değil sende’ dedim ve resmen rahatladım.

Estetiğe koşmadan önce…

Pandemide estetiğin bu denli patlaması boşuna değil, nedeni işte bu ‘zoom dismorfisi’. Dergi, rakamları da vermiş. Pandeminin ilk günlerinden bu yana, estetik için İngiltere’deki bir kuruluşa başvuranların oranı yüzde 70 artmış. Amerika’daki benzer kuruluşta da yüzde 65 artış var. ‘Burnumun yamuk olduğunu yeni fark ettim, kaşlarım devamlı çatık, ekranda kendime bakarken yanaklarımın ne kadar çöktüğünü gördüm’ diyenler soluğu estetikçide almış.

Haberin Devamı

İşin garip tarafını da şöyle açıklıyor uzmanlar; “İnsanlar fiziksel değil, ekran görüntülerini temel alarak değerlendirme yapmamızı istiyor!” Geldiğimiz son durum bu yani. Peki ‘zoom dismorfisi’ni yatıştırmak için estetikten başka çare yok mu? Tavsiyeler şöyle: Kameranızı kapatın.

Diğer bir yol da kendi görüntünüzün üzerini kapatmak. Yani Zoom’un ara yüzünde görüntünüzün üzerine bir sticky not yapıştırın, böylece konuşulan konuya da odaklanırsınız. Psikoterapistlerin çözümü ise aynada pratik yapmak. Ayna karşısına geçin ve her gün kendinizle ilgili on tane olumlu yorum yapın.

TÜRKİYE’NİN SAKAL STARI KİM OLUR?

Geçen gün mailimde gördüm haberi.. Sakal star seçilecekmiş! En trend sakalların seçildiği, dünyanın farklı ülkelerindeki örnekleri uzun yıllardır takip edilen bir sakal yarışması varmış, bu yıl ilk kez Türkiye’de düzenlenecekmiş. “Hah, bir bu eksikti hayatımızda, o da oldu” dedim. Bir iki gün geçmedi, önüme başka bir haber düştü. Oyuncu Uraz Kaygılaroğlu bir programa katılmış, konu nerden açılmışsa “Kıvanç çok yakışıklı, sakalı bile düzgün çıkıyor” demiş, adamın sakallarına övgüler düzmüş.

Bugüne kadar Kıvanç’ın çok yerine övgü düzülmüştür ama sakalına övgüyü ilk kez duydum! Ama ilgimi de çekti; ‘kadınlar nasıl birbirlerinin kaşına gözüne estetiğine bakıyorsa, erkekler de demek sakala bakıyor’ dedim. ‘Sakal Star Türkiye’ isimli yarışmayı erkeklerin saç ve sakal bakımıyla ilgili tüm ihtiyaçlarını karşılayan e-ticaret platformu sakalbaba.com düzenliyor.

Bakın mesela, bu platformu da ilk kez duydum! Başvurular 31 Mayıs’a kadar sürecekmiş, yarışma 6 Haziran’da youtube’tan canlı yayınlanacakmış. Jüri üyeleri arasında bir kuaför, bir dijital medya danışmanı ve 2016 İsveç sakal şampiyonu Mehmet Gökcek varmış. Pandemide sıkılan beylere işte eğlence! Hadi iyi sakalı olan kazansın.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder