Şirin SeverDram gibi dram!

HABERİ PAYLAŞ

Dram gibi dram!

Nuri Bilge Ceylan, geçen bir röportajında itiraf etmişti…

“Çocuklarım yüzünden pek çok Marvel filmi izlemek zorunda kaldım, bu da benim cezam!”

Ve eklemişti: “Çocuklarımın hayatlarının bu evresinde benim fimlerimi sevmelerini beklemiyorum!”

Okurken gülümsemiş, dram gibi dram demiştim.

Malum Marvel filmleri süper kahraman hikayeleri anlatan, fantastik Hollywood filmleri. Ama işte baba olmak böyle bir şey; yeri geliyor Marvel filmleri izliyorsunuz. Ceza gibi!

Geçen gün de Mahsun Kırmızıgül, kızı Lavin’le Edis konseri izlemiş Açıkhava’da. Lavin, Edis hayranıymış, Edis de onları konserinde ağırlamış. Kızı olmasa, yılların arabesk sanatçısı Mahsun Kırmızıgül’ün Edis konserinde işi ne? Yanlış anlaşılmasın, Edis son yılların en parlak yıldızı ama gençler dinliyor onu. Ayrıca tarzları da epey farklı.

Haberin Devamı

Öte yandan... Elbette bir sinemacı farklı türler izler, bir sanatçı sadece kendi müziğini değil her şeyi dinler, merak duyar. Sanatçıların farklı dünyalardan beslenmesi şart. Ama bu itiraflarda da tatlı bir dram yok mu? Çocuğunun sevdiklerine duyarlı olmak, onunla iletişim kurabilmek için o neyi seviyorsa anlamaya, takibe çalışmak... Gerektiğinde katlanmak! Babalık tam da böyle olmalı.

Keanu Reeves mesafesi şart!

Habere sosyal medyada rastlamıştım...

Dram gibi dram

Hollywood yıldızı Keanu Reeves, onunla fotoğraf çektirmek isteyen hayranlarına asla dokunmuyor. Rahatsız olmamaları ya da yanlış anlamalara sebebiyet vermemek için ellerini o insanlara değdirmiyor.

Son derece nazik, centilmence bance.

Şimdi bir sanatçı bunu düşünürken, hayran tayfası nasıl oluyor da paldır küldür sarılabiliyor? Tamam seviyorsun da bu ne rahatlık arkadaş? Bakın şimdi… Seçim günü bir hayranı Sezen Aksu ile fotoğraf çektirmiş. Sanırsın yeni çıkmaya başlamışlar, öyle bir yakınlık! Durumu da Jared Wall yakalamış. Twitter’da yarı Türkçe yarı İngilizce yazdığı tweet’lerle fenomen olan, Türkiye’de yaşayan bir Amerikalı kendisi. Keanu Reeves ve Sezen Aksu’lu kareleri yanyana koyup şöyle demiş: “Sezen Aksu resmen tacize uğruyor. Oğlum, Keanu Reeves’den hiçbir şey öğrenmemişsin.” E bu da tespit gibi tespit! Kötü niyet yok ama sevgi gösterirken ayarımız da yok.

Haberin Devamı

“İdealimdeki kadın çılbır yapmayı bilecek!”

Bir internet sitesi, dizi fragmanını bu başlıkla servis edince; sosyal medyada ufak çaplı bir kriz çıktı. ‘Ya çılbır ne oğlum?’ diye yazan yazana...

Söz konusu dizi ‘Erkenci Kuş’... İdealindeki kadının çılbır yapmasını isteyen kişi de Can Yaman! Yani aslında onun oynadığı, ‘Can’ karakteri. Ama işte millette bir kas kıskançlığı var malum, haber de bu başlıkla servis edildiği için ortalık karıştı.

Dram gibi dram

‘Kadında aranılan özellikler’ listesine yenisi mi eklendi… Zeki kadın, güzel kadın, sarışın kadın, kendi ayakları üzerinde duran kadın, çorabımı yıkayacak kadın, beni taşıyabilecek kadın, eğlenilecek kadın, evlenilecek kadın kriterlerine, bir de çılbır mı eklendi diye panik olduk hepimiz! Neyse senaryo icabıymış, derin bir nefes aldık. Hayır adamın tipe bakınca zaten; waffle ister, suşi ister sanıyorsun, çılbır o yüzden de şaşkınlık yaratmış olabilir. Neyse, şu kadarını söyleyeyim; bu senaristler ayarlarımızla oynuyor... Kriter listesi yeterince uzun, mevcut kriterlere yenisini eklemeyin, algı operasyonu yapmayın, icat çıkarmayın. Bakın, rica ediyorum ama!

Haberin Devamı

NASIL YAPACAKSINIZ?

Şimdi kadınlar çılbır öğrenmeye başlar mı? Başlar! O zaman şuraya bir tarif bırakalım: Suyu derin bir kaba ekleyin ve fokurdamaya başlar başlamaz altını kısın. Kaynayan suya sirke ekleyin ve kaşık yardımıyla bir girdap oluşturup, içine yumurtaları kırın. Püf noktası beyazının tam pişmiş, sarısının akışkan olması. Bir de not: Onca yıllık çılbır, sosyetik kahvaltıların en havalı yemeği oldu, adı da ‘poşe yumurta’ olarak değişti. Bilginize!

Dram gibi dram

KAHROLASI TERÖR!

Uzun zamandır bu kadar merakla, bu kadar gerilerek film izlememiştim...

Yani heyecan duygusu gayet yüksek, başarılı bir film öneriyorum:

Dram gibi dram

‘Hotel Mumbai’. Hikaye gerçek. 2008’de, din adına katliama girişen ve 174 kişiyi öldüren 10 intihar komandosunun Mumbai’de, ünlü Taj Mahal otelinde yaptığı eylemleri anlatıyor.

Pek çok ayrı bölgede aynı anda saldırılar düzenleyerek, şehri cehenneme çeviren gencecik insanlar, onların motivasyonu, yarattıkları vahşet çarpıcı şekilde anlatılıyor. Avustralyalı Anthony Maras imzalı film; bir kentte nasıl olur da polis gücü bu kadar yetersiz olabilir, özel hareket geç kalır sorularını da ortaya koyuyor. Film anti İslamist olduğu gerekçesiyle eleştirilse de, bu saldırılar gerçekten oldu. Bunun aması var mı ki?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder