Bu ara sürekli ünlülerin Dubai tatil fotoğrafları düşüyor önümüze. İş insanları, futbolcular, sanatçılar, özetle parası olan herkes orada. Haliyle ‘insanların Dubai’ye aşı olmaya gittiği’ haberleri de şehir efsanesi halini aldı. “Parayı veren aşı oluyor, 50 bin doları ver aşı ol” diye köşe yazılarında da okuyorum bu tür şeyleri. Pek inanmadığım için, bir bilene sorayım dedim... Dubai merkezli BTB Tours’un sahibi Salih Gözcü’yü aradım... Dedim ki “Son günlerde Dubai’ye akın var. Bunun sebebi COVID 19 aşısı mı gerçekten de?” O da anlattı: “Hayır mevsim avantajı ve Dubai’nin turizm politikası insanları buraya çekiyor. Hava sıcak. Ayrıca her yer kapalıyken insanlar bir tek buraya gelip tatil yapabildi. Yoğunluk da ondan.”
- Turist olarak gelip orada aşı olmam mümkün mü peki? “Şu an için sadece Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı ve oturum izni olanlara aşı yapılıyor. Üst düzey bir torpili olanlar belki yaptırmıştır ama istisnai bir durumdur. Resmi olarak böyle bir şey yok. Ama ilerisi için bunu planlıyorlar...”
- Yani bir aşı turizmi mi olacak? “Evet, bunu hayata geçirmeyi konuşuyorlar. İnsanlar gelsin, 3 hafta Dubai’de tatil yapsın, ikinci doz aşısını da yaptırıp gitsin şeklinde bir planlama. Ama henüz hayata geçmiş değil, sadece konuşulduğunu biliyoruz.”
- Dubai’de aşılama tamamlandı mı peki? “Hayır henüz değil. Aşılama oranı şu an yüzde 70 civarında. Aşı olmak istemeyenler de var; yüzde 20 civarında. O yüzden tamamlanamıyor aşılama sanırım. Nisan ayında şöyle bir kanun çıkarabilirler: Aşı yaptırmak istemeyenler iki haftada bir PCR testi yaptırmak zorunda kalabilir. Şu an 4 çeşit aşı var Dubai’de. İsteyen istediği aşıyı yaptırabiliyor. Ama dediğim gibi, burada oturumu olmak şartıyla.”
Şehir efsanesi mi?
Bu arada Demet Akalın ile yazıştık. Malum bir süre önce yaptığı Dubai tatili olay olmuştu. Orada aşı olup olmadığını sordum: “Ben koronayı yeni atlattığım için olmadım ama paran varsa oluyorsun” dedi. Yani herkeste böyle bir bilgi var, ancak doğruluğu şüpheli. Akalın böyle deyince, otel genel müdürlerine ve orada yaşayanlara sordum tekrar. “Biz burada yaşayanlar olarak böyle bir şey bilmiyoruz. Demet Abla biliyorsa, helal olsun ona” dediler. Durum budur, ilgilenenlere duyurulur.
Sinema Müzesi ne eğlenceli olmuş
Pandemi mandemi yetti dedim, kendimi müzelere/ sergilere attım. Aylar sonra ilk kez ilk müze gezdim. Beyoğlu’ndaki Atlas Sineması ve İstanbul Sinema Müzesi’ndeydim geçen gün... İki yıllık restorasyonun ardından, kısa süre önce açılışı yapılmıştı ama pandemi yüzünden haberleri kaynadı. Naçizane, mutlaka görün derim. Sinema tarihine ışık tutan bu müzede öyle eğlenceli köşeler var ki, şahane zaman geçiriliyor. Mesela İpad’i elinize alıp filmlerin çekildiği mekanları geziyorsunuz.
Green box ile istediğiniz filmin sahnesine girip başrollerin arasında fotoğraf çektiriyorsunuz. Telefon odası var mesela; ahizeyi kaldırıyorsunuz ve bazı Türk filmlerindeki kült telefon sahnelerini dinliyorsunuz. Filmlerdeki bazı seslerin nasıl yapıldığını izliyorsunuz. 8 binin üzerindeki Türk filminin sinopsisini ve afişlerini dijital bir masa üzerinden takip edebiliyorsunuz. Teknolojik ve interaktif. Sergilenen oyuncu kostümleri, balmumu heykelleri de cabası. Öyle büyük emek var ki, burayı ilgi merkezi yapmanın bir yolunu bulmak lazım. Gidin görün, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Dijital sanat sevenler kaçırmasın
Yolum Beyoğlu’na düşmüşken, Dolapdere’ye inip Pilevneli Galeri’ye uğramamak olmazdı. Son günlerde İstanbul’un en sükseli sergisi orada çünkü. Refik Anadol’un ‘Makine Hatıraları: Uzay’ sergisi. Her gün önünde uzun kuyruklar.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve BMW’nin katkıları ile sergi ücretsiz. Ama 5 TL verip galoş alıyorsunuz, sergiyi galoşla geziyorsunuz.
Çünkü yerlerde de video art var. İçerisi müthiş. Renkler, ışıklar, sesler… Alışkın değilseniz gerçekten başınız dönebilir, dikkat! İkinci kattaki duvarlar hele, dijital görüntülerin istilasına uğramış, içinde kaybolup gidiyorsunuz, müthiş bir şov. Refik Anadol’un bu sergide kullandığı görüntüler, NASA’nın 60 yıldır peşinde koştuğu ‘Evrende yalnız mıyız? Başka neler ve kimler var?’ sorusunu ararken kullandığı makinelerden çıkan görüntüler.
Yani onların arşivlerini kullanmış. Bunları yapay zekayla birleştirip hayal gücünü koymuş ortaya. Dijital sanatın önde gelen isimlerinden Refik Anadol’a ilk hayranlığım, İstiklal Caddesi’nin seslerini kaydedip Yapı Kredi Kültür Sanat (YKKS) binasının üzerine yansıtmasıyla başlamıştı. Müthiş yaratıcılıktı bence. Bu sergiyi de kaçırmayın derim, 25 Nisan’a kadar Pilevneli Galeri’de.