Şampanya meselesi garip gerçekten. Günlerdir konuşuluyor malum. Bir şarkıcıya sahnedeyken şampanya yollanıyor, ki o kişi hepimizin bildiği üzere Demet Akalın, şampanyayı beğenmiyor ve getiren görevlinin başından aşağı döküyor. Evet, nerden baksan ayıp ve tuhaf.
Fakat eleştiriler üzerine yapılan açıklamalara bakınca; herkes memnun gibi. Çünkü orada yapılan bir şov sanki. Yani özetle, eğlence anlayışımız sakat ve çarpık aslında! Demet Akalın bir görevliyi, bir emekçiyi incitecek/ aşağılayacak insan değil benim bildiğim kadarıyla; demek ki eğlence kodlarımızda var bir saçmalık hali. Eski işletmecileri bir dinleseniz, şaşar kalırsınız...
Hatta geçenlerde, 50 yılını eğlence sektöründe hizmet ederek geçirmiş bir meslek büyüğünü dinlerken ağzımız açık kaldı. Eski Şamdan günlerini anlatırken, gecenin sonunda kalan tüm şampanyaları ısmarlayan zengin işadamlarından bahsediyordu; “Kalan bütün şampanyaları getir, biz şampanyayla yıkanmak istiyoruz” diyerek, kafalarından şampanyalar döktükleri günler...
Yani, o günlerden bugünlere çok şey değişmemiş görünüyor. Onlar o gün şampanyayla yıkanıyordu, bugün garsonu yıkıyorlar. Alkol şişede durduğu gibi durmuyor, bu absürt eğlence anlayışına şarkıcılar da katkı sağlıyor ve biz de eskiden bilmediğimiz bu eğlencelerin hepsine sosyal medya sayesinde tanık oluyoruz. Olan biten bu.
KİMSE SAHNEYE ÇIKMAYACAK!
Bu nasıl bir magandalıktır sahiden. Sahnedeki sanatçıya telefon atmak ne tür bir dangalaklıktır? Giderek de artıyor bu magandalar üstelik! Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri uğraştığımız binbir türlü saçmalıktan biri de bu. Eskiden çamaşır filan atılırdı sahneye, şimdi resmen kafa kırıcı aletler atmaya başladılar.
En son Ece Seçkin’in kafasına telefon fırlatmışlar. 50 metre uzaktan hem de. Kız refleks olarak kolunu kaldırmış da kafasına gözüne gelmemiş, boğazında darbe izi var bir tek. Sebep ne? Bunu yaparken sosyal medya için video çekebilmek!! Şimdi bu manyaklık değil de ne? Düşünün bir konser izlemek için bilet alıyorsunuz…
Az buz para da değil, harçlığınızdan ya da maaşınızdan epey bir miktar ayırıyorsunuz, gidiyorsunuz o konser ortamına ve birileri bir tık uğruna konser keyfinizin içine ediyor afedersiniz! Bunu yapan manyak değil de ne şimdi? Konsantre olmuş, şarkısını söyleyen sanatçının da keyfini kaçırıyorlar, sonra gel de zevkli bir konser izle.
Anladığım o ki, konser mekanlarına girerken yapılan aramaların da bir önemi yok çünkü manyaklar kendi telefonlarını atıyorlar. En iyisi Lady Gaga konserinde kullanılan neyse, onu edinmek! Konser videolarını izlediniz mi? Resmen koca bir tablet atılıyor sahneye ama sekip geri düşüyor. ‘Aa cinler mi korudu bu kadını?’ diyorsunuz. Sosyal medyada var, bakın izleyin; görünmez bir cam mıdır neyse artık bunun gibi önemler şart. Yoksa yakında kimse sahneye çıkmayacak valla.
Ortaya karışık sayıklamalar...
Artık eski koca, eski sevgili dehşeti de kesmiyor bizi!!! Sokakta yürürken, tanımadığı kadına yumruk sallayan manyaklar var hayatımızda ya. Zonguldak’ta bir çocuk annesi kadına saldıran, dişlerini kıran manyak, “Bir şeye sinirlenmiştim, hıncımı ondan aldım yoksa tanımıyorum” demiş. Yani şiddetin sebeplerini anlamıyorduk, şimdi bir de sebepsiz şiddet çıktı başımıza. Bize de bu yakışırdı!!!
İspanya Başbakanı Sanchez, enerji tasarrufu yaptırmak için vekillere ‘Kravat takmayın’ demiş ya; gerçekten bravo! Isıyı artıran tek şey kravat mı? Ben de kravat üreticisi olsam, kendisine kızardım.
Türkiye’de ortalama 10 milyon kişinin yatırım yaptığı kripto paralar, beyinde kumar etkisi yapıyormuş. Çünkü kazanmak beyinde dopamini etkiliyormuş. Hiç anlamadım şu kripto para işinden, bu haberleri okudukça ‘iyi ki anlamamışım’ diyorum.
KAZ DAĞLARINDA HUZUR VAR
Bu yıl çok Bodrum, Çeşme yaptım ama dinlendin mi diye sorun. Asla! Tersine, daha çok yoruldum. Çünkü tatil dediğin bir tutam sükunet, dalga sesi, hafif bir esinti, asla lükse boğulmamış ama lezzetli mi lezzetli yemekler, biraz salaşlık, öğleden sonra uykusu, bol kitap okumak demek benim için. Yıllardır ‘tam böyle bir yer’ diye Simurg Inn’i duyarım, dinlerim. Özellikle oyuncuların kendini kapattığı, proje aralarında şarj oldukları, kafa dinledikleri yer olarak hep hafızamdaydı ama gitmek kısmet olmamıştı.
Geçenlerde denk geldi, Kaz Dağları’ndaki bu ‘şahin tepesi’nde buldum kendimi sonunda. Huzurdan kafayı bulduk desem inanır mısınız? Bir doğa harikası, huzur vahası resmen. Cırcır böceklerinin sesi, tepeden görünen deniz manzarası, püfür püfür esen rüzgar, gün batımı muhteşemdi. İsmini Zümrüdüanka kuşundan alan ve yeniden doğuşu simgeleyen Simurg Inn, Kazdağları’nın batı ucunda Ahmetçe Köyü’nde. Otelin sahibesi Dilara Karabay, kendi mülkü olan mekanı yıllar içinde otele dönüştürmüş, kızı Dila Demir ile işletiyor. Üstelik sadece bir otel işletmekle kalmıyorlar; yer aldıkları Ahmetçe köyüne büyük değer de katıyorlar.
Temmuz ayında açtıkları Simurg Shop’u gidip gördüm; kadın üretimiyle hayata geçen, lokal üretimi destekleyen, sürdürülebilir markaları bir araya getiren özel bir mağaza olmuş. Bölgede yapılan doğal ürünleri topladıkları mağazada, yöredeki kadınların el işleri, çocukların çizdiği resimlerden oluşturulan tasarımlar, bölgede yer alan 150 yıllık kumaşların tasarlanmasıyla ortaya koyulan elbiseler de var. Otelin plajı da, hem otel misafirlerini, hem dışarıdan gelenleri ağırlıyor. UNESCO tarafından sayılı biosfer alanlarından biri kabul edilen Ayvacık’ta konumlanan bu mekanı, dinginlik arayanlara şiddetle öneririm.