İlişkilere dair bugün kim absürd absürd konuşmuş diye bakıyoruz veee… Hoop, oyuncu Feyza Civelek çıkıyor karşımıza hemen. Şöyle demiş kendisi; “İş kadında bitiyor. Erkeğin aldatmaması için kadın erkeğine her şekilde yetebilmeli.” Ne münasebet ya! Kadının erkeğine yetebilmesi ne demek öncelikle? Yetmiyorsa zaten, evlenmesin paşam! Bir ilişkide birbirine yetmek değil midir makbul olan? İki taraf da fiziksel ve duygusal anlamda birbirine yetiyorsa o ilişki sürdürebilir olmuyor mu? Peki ya, erkek kadına yetmiyorsa ne olacak?! Yemin ederim erkekleri bu hale getiren hep bu tür kadınlar! Ne yaparlarsa yapsınlar affedişler, aşırı okşanan egolar, bulunmaz Hint kumaşı tavırlar, erkeklerin özgüvenlerini şişirdikçe şişiriyor.
Sonra o patlayan egolarıyla dolaşıyorlar ortalıkta paşalar. Ego sponsoru olmaktan vazgeçin lütfen! Psikolojik danışman Sarp Gencarslan’ın lafı bu. Şahane bence. Kendisini ilgiyle takip ediyorum uzun zamandır. Kadınlardaki değersizlik korkularını tetikleyen erkeklerden bahsederken diyor ki, “Tüm çabanız onun egosunu beslediği için, o da kendini başka insanlara daha yüksek fiyata satabiliyor. Alın işte, ego sponsoru oldunuz, tebrikler..” Erkeklerin egolarını şişirmeye devam ederseniz böyle; çok aldatılırsınız, benden söylemesi.
‘Titan’ filmi pek yakında...
Sanırım Titanik’in laneti gerçekten var! Artık inanıyorum. 111 yıl önce buzdağına çarparak batan yolcu gemisi Titanik’in enkazını görmek için denizaltıyla tura çıkan 5 yolcunun bile bile ölüme gidişini takip ettim günlerdir. Film gibi gerçekten. Böyle söyleyince son derece duygusuz ve basit geliyor kulağa ama o tura çıkan 5 kişi de hayatı baya hafife almış belli ki! Param olsa, imkanım olsa yapar mıydım? Asla!
Günlerdir basında bu tur için 250 bin dolar ödeyen bu 5 zengine olmadık şeyler yazılıyor; ‘Paran var diye doymazsan, durmayı bilmezsen, farklı olmaya çalışırsan’ gibi cümleler... Bence parayla ilgili değil bu. Parası olmayana da birileri ‘gel’ dese, sponsor olsa; o denizaltıya binecek çok insan olurdu. Para meselesi değil bu, çılgınlık meselesi. Macera ruhu. Başka bir delilik.
Benim anlamadığım ise şu: Dip akıntılardan, basıncın fazla olmasından, yetersiz teknolojiye sahip hatta ilkel bir denizaltıdan bahsediliyor. Buna güvenmek neden? Nitekim olan olmuş, denizaltı aşırı basınç yüzünden saniyeler içinde patlamış. Bile bile lades yani. Titanik’in batışından yıllar sonra ‘Titan’ diye bir film geleceği belli. Onun için film gibi diyorum ya. İşin kötüsü yine filmin sonunu biliyoruz.
Midemizi kaldırmadan yiyin!
Şırdancılar derneği falan var mı bilmiyorum. Varsa kusura bakmasınlar şimdiden... Şu şırdan denilen şeyi değil yemek, bakmaya bile dayanamıyorum. Ne korkunç bir yiyecektir o, neden yenilir, ne gerek var böyle bir yiyeceğe, yemezseniz ölüyo musunuz diye onlarca soru sıralayabilirim. Gel gör ki adamın teki uçakta şırdan şov yapmış! Tanımıyorum kendisini, fenomen biri mi bilmiyorum.. Ama çektiği video komik de değil, ilginç de değil sadece mide bulandırıcı. Koltuğunun altından çıkarıyor şırdanı, o anların videosunu çekiyor falan, ne lüzumsuz hareketler ya. Ne yerseniz yiyin de, midemizi kaldırmayın kardeşim!
Bu başka bi’ Antalya
Çocuğum olmadığı için çocuklara hitap eden otellere pek gitmem. Legends’ı da çok duydum ama hiç gitmemiştim doğal olarak. Fakat, “Bu sene şahane restoranlar açıldı içinde” dediklerinde kayıtsız kalamadım, gittim. Tabii o meşhur Tema Park’ta da bi’ tur attım. Meğer burası sadece bir çocuk oteli değilmiş, içinde her şeyin olduğu bir sahil kasabasıymış! Mesela Shopping Avenue bölgesi, alıveriş cenneti bir AVM. Akşam çevre otellerdeki turistler ve Antalya halkı akın akın buraya geliyor. Mağazalar, kafeler, konserler… Alaçatı köy içindesin sanki, öyle bir yürüyememe hali. Tema Park ise minik bir Disneyland. İçinde çocuklar için oyun alanları, su kaydırakları, 20’yi aşkın eğlence ünitesi var. Mesela 62 metre yüksekliğinde bir Hyper Coaster var ki, cesaret edemedim binmeye. Ki bunun daha büyüğü yakında açılıyor. E tatil dediğin eğlenmek değil mi zaten! Neyse, benim sebebi ziyaretim yemekti.. Gastroturistler için de bir cennet bu otel. Üstelik dışardan gelenlere de açık şahane restoranlar var.
- Ala Akşam, bu ay açılmış, şef Mertşahan Bugur Türk yemeklerini çok tadında dokunuşlarla modernize ediyor. Kısık ateşte saatlerce pişen etler buranın alameti farikası.
- Ava ise egzotik bir Latin Amerikan restoranı. Arjantin, Peru ve Meksika mutfağını sevenlere hitap ediyor.
- Mykorini tipik bir Yunan restoranı, girin ve kendinizi Mykonos’ta hissedin.
- Asil ise Lübnan, Fas ve Türk lezzetleri sunuyor.
- Nemo Antalya’nın ilk akvaryum restoranı, yemekler de sanat eseri tadında. Resmen bir gastronomik deneyim sunuluyor burada. İşin güzelliği her bir restoranda ayrı ülkede hissediyorsunuz. Ben hiç böyle eğlenceli, sıradışı bir Antalya deneyimi yaşamamıştım. Uğrayın bi kahveye, görün.