Ahmet Kural’ın ifadeleri ortaya çıktıkça görüyoruz ki; kadına dayak atan bir adam kendini nasıl savunursa, Ahmet Kural da kendini öyle savunuyor...
Elbette bu kadar tepkinin, bu kadar ‘yuh’ almanın ve iş kaybetmenin ardından kendini temize çekecek, kendini kurtaracak cümleler kuracaktı, başka ne yapacaktı ki?
O da en bilinen savunma taktikleriyle ifadesini verdi işte; o yüzden şaşırmıyorum. Ama şunu da anlamıyorum…
Ayrıldıkları dönemde, Sıla başka biriyle olduğu için aralarında tartışma çıkmış.
Adı üstünde, ayrılmışlar! Yani gazetelerde haberi görmüş, okumuş, adamın kim olduğunu biliyor. O zaman neyin öfkesi bu?
Diyelim ki alkol vardı, kışkırtılma vardı, ağır tahrik vardı, olanlar oldu…
Yahu seven adam, gerçekten pişman olan adam, özür dileyen adam bu kadar mı üste çıkmaya çalışır?
‘Benim belim de sakattı, iki gün evde yattım, dudağımın içi yaralandı, kolum morardı. Ama şikayet etmeyi düşünmedim” diyerek neredeyse ‘Sıla beni dövdü’ye getirmiyor mu? Pes diyorum, o kadar.
KANSER DERNEĞİNİN KEMOTERAPİ KUTULARI
Burak Duruman’la tanıştım geçen gün… Kendisi Türk Kanser Derneği’nin başkanı... Dernek olarak o kadar şahane işler yapıyorlar ki; o anlatınca hemen yazmak istedim...
Lütfen okuyanlar da; haberi olmayan ve bilmeyenlere anlatsın çünkü mevzu mühim.
En önemlisi, imkanı olmayan kanser hastaları için konaklama merkezi açmaları.
Hani haberlerde hep görürüz... Başka şehirden tedavi için gelip, parası pulu olmadığı için hastane koridorlarında yatanları... Tamam tedavilerini SGK falan karşılıyor olabilir ama akşam gidebilecekleri, yatabilecekleri yerleri yok bu hastaların. Bırakın kalacak yeri, cebinde çorba içecek paraları olmuyor bazılarının.
Oysa bu hastalar kemoterapi gördükleri için bağışıklıkları son derece düşük. Grip bile olmamaları lazım. İşte onlar için bir MucizeEvi açmışlar. Şişhane’de, 50 yatak kapasiteli bu konaklama merkezi tamamen ücretsiz.
Ayrıca kanser hastası çocukların ızdıraplı kemoterepi seanslarını birazcık da olsa eğlenceli hale getirmek, onların moralini yükseltmek için özel kemoterapi kutuları yapmışlar... Kemoterapi serumları, üzerlerinde çocuklar için çizgi film kahramanları, yetişkinler için takım armaları ya da doğa ve hayvan resimlerinin olduğu kutulara konuluyor. Gayet sevimli ve hoş bir çaba değil mi?
Annelere emzirme kabinleri
Anne olanlar mutlaka biliyordur ama Türk Kanser Derneği’nin en önemli çalışmalarından biri de emzirme kabinleri…
Anne sütü; başta kanser, pek çok hastalığa karşı koruyor. Ayrıca emzirmek meme kanseri riskini azaltıyor.
Bu klinik bilgilerden yola çıkan dernek de; anneler bebeklerini emzirebilsin diye kabinler tasarlamış.
Malum hem Türkiye’de, hem dünyada; kamusal alanda bebek emzirme tartışmaları yapılıyor. Kimi zaman anneler bebekleri halka açık yerlerde emzirmeye çekiniyor.
Bunun tartışılması bile abes ama en azından bu kabinler bir boşluğu dolduruyor.
Şimdilik belli il ve ilçelerde 36 tane var bu kabinlerden.
Kabinlerin üzerine ilan alarak da maliyeti çıkarıyorlar. Belediyeler de bu kabinlere merkezi ve iyi yerler veriyor ki, ilanlar için teşvik edici olsun.
Burak Duruman kanser hastalarının ve annelerin bu hizmetlerden haberdar olması için canla başla çabalıyor. Çorbada tuzum olsun.
VİZYONDA NE VAR?
Rami Malek Freddie'yi solladı!
Şahane bir film var vizyonda. Aslında müzikle ilgili herkesi ilgilendiren bir film bu: ‘Bohemian Rhapsody’. Rock tarihinin efsane grubu Queen’in sıradışı, özgür ruhlu, deli dolu solisti Freddie Mercury’nin biyografisi.
Filme dair eleştiriler yok değil; grubun kuruluşundan, ‘o şarkıyı öyle yapmadılar’a kadar varan isyanlar...
Tartışılmayacak tek şey varsa, o da Rami Malek’in performansıdır sayın seyirciler! Öyle müthiş bir iş koymuş ki ortaya; Oscar onun olmalı, net.
Dişleri, vücut dili, sahnedeki performanslarına kadar döktürüyor adam. Hele Live Aid konser sahnesini izledikçe, “Gerçek Freddie Mercury’den daha parlak” bile dedim!
Özetle… Yıllardır eskimeyen o müthiş şarkıların hikayelerini, sıradışı bir adamın portresini izlemek isteyenler kaçırmasın…