‘Coğrafya kaderdir’ sözünü en çok ne zaman hatırlıyorum biliyor musunuz? Başka ülkelerde hükümetler, insan hayatıyla ilgili önemli ve ‘gerekli’ kararlar aldığında, insan sağlığını her şeyden öne koyduğunda, birey olarak seni saydığında, sevdiğinde, değer verdiğinde. Bizde böyle şeylerin esamesi yok ya, insan özeniyor haliyle. Mesela Yeni Zelanda’da hükümet, ayrılık acısı çeken gençler için 4 milyon dolarlık bir proje başlattığını açıkladı geçenlerde. ‘Vay be’ dedik, kıskandık. Bizde ‘boş işler’dir ya bu aşk meşk işleri, kıskançlığımız o yüzden. Neyse, o mevzular derin oralara hiç girmeyelim.
***
Bu kez de İtalya’da hükümet; anoreksiya ve bulimia gibi yeme bozukluklarını teşvik edenleri hapisle cezalandırmak istiyor. İktidar partisinin Meclis’e sunduğu tasarıya göre; ‘aşırı zayıflığa azmettiren’ kişilerin 2 yıla kadar hapis ve 60 bin Euro ceza alması öngörülüyor. Mağdurlar 14 yaşın altındaysa, 4 yıl hapis ve 150 bin Euro para cezası öngörülüyor. Mis gibi karar. ‘İnsanların psikolojisiyle oynayamazsınız’ diyorlar özetle. Bizde ise yeni doğum yapmış kadına; daha 40’ı bile çıkmadan ‘niye kilo veremedin’ diye acımasız sorular soruluyor. Böyle başlıkları atanlar, ekranda böyle fütursuz anonslar yapanlar İtalya’da olsa; yatacak yerleri olmayacaktı demek ki.
***
Bu kadar kıskanmakla kalsak iyi… Çin’de 9 meslek yüksekokulu, öğrencilerine 1-7 Nisan tarihleri arasında bir haftalık bahar tatili vermiş. Sebep, öğrencilerin doğayı sevmeyi, hayatı sevmeyi ve aşktan zevk almayı öğrenmesi. 2019’dan bu yana verilen bir izinmiş bu; bu yıl ki tema da, ‘Çiçeklerin Tadını Çıkar, Aşık Ol’ imiş. Vallahi insanın siniri bozuluyor okudukça! En iyisi konuyu burada kapatmak.
‘FOTOŞOK’A TEDBİR GELDİ HANIM!
Duydunuz mu, nitelikli dolandırıcılığa müdahale gelmiş. Yani sosyal medyadaki fitreli ve fotoşoplu paylaşımlara. Ama tabii ki bizde değil, Fransa’da! Yani Fransa hükümeti de insan psikolojisini düşünenlerden. Hazırlanan yasa tasarısında; influencer’ların filtreli fotoğraflarının kullanıcılar üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere karşı; paylaşımlarda filtre olup olmadığını belirtmek zorunlu olacakmış. Aslına bakarsanız; böyle bir zorunluluğa hiç gerek yok. Çünkü kimin filtre kullandığı apaçık ortada zaten. İnsanlar filtreyi öyle abartıyor ki, o kişiyi tanımak bile mümkün olmuyor. En son, epey yaşı olan bir starın kendine yaptırdığı bebeksi fotoşopa “Bu fotoşop değiL fotoşok” diye yazı yazmıştım da, gece yarısı telefonuma kuru kafa emojisi yollamıştı. Evet, bi’ de alınıp kızıyorlar üstelik, enteresan!
***
Konu filtreli paylaşımlardan açılmışken, yazmak istedim.. Olay artık öyle çığrından çıkmış durumda ki; doğal haliyle görüntü vereni dövecekler neredeyse! Mesela biri bana söylesin… Ne iş yaptığı bile belli olmayan bir tipin, sabah programına çıkıp doğal olmayı tercih eden bir oyuncu için ‘paçoz’ demesi nasıl bir paçozluktur? Peki hiçbir hükmü olmayan insanları sırf ‘millete zehir saçsın da izlenelim’ diye ekrana çıkarmaya ne demeli? Yahu Esra Balamir kim? Onu ekrana çıkarıp Özge Özpirinçci gibi kendi dünyasında, kendi halinde yaşayan birine ‘paçoz’ dedirtmek mi yayıncılık? Biraz kendinize gelseniz, yaptığınız işin ne olduğunu mu hatırlasanız acaba? Yıl 2023 olmuş, ekrana ‘ünlümsü’ bile olamayan birini çıkarıp, paçoz paçoz şeyler söyletip yayın yaptığını sanmak nedir? Sizce daha güzel şeyleri hak etmiyor mu seyirci olarak?
Kedilerin reytingini hafife almayın
Kedilere taktım bu ara.. Hatta ‘Kedi Felsefesi’ isimi bir kitap bile okumaya başladım, yazmıştım daha önce. ‘Kediler neden mutlu?’ sorusunun cevabını felsefe üzerinden arayan bir kitap bu. Okuduğumdan anladığım şu: Cinsleri böyle bunların! Gerçekten cins değiller mi ama? Sosyal medyadaki kedi videolarını izlemekten kendimi alamıyorum; resmen terapi!
Hatta bazen metrodaki ekranlarda kedi videosu yayınlıyorlar ya; millet anında yumuşuyor, gülümsüyor, transa geçiyor adeta. Üstelik dün okuduğum habere göre; kedilere takan bir tek ben değilim! Norveç’te TikTok’taki kedi videoları izleyenler o kadar çokmuş ki, enerji krizi çıkmış! Haberi okurken güldüm…
Avrupa’nın en büyük mühimmat üreticilerinden Nammo açıklamış; TikTok’un başkent Oslo yakınlarındaki bir kasabada kurduğu veri depolama merkezi, bölgedeki tüm yedek elektriği kullandığı için üretimleri yavaşlamış. Şirketin CEO’su “Endişeliyiz çünkü kedi videolarının depolanmasının gelecekteki büyümemizi etkileyeceğini düşünüyoruz” demiş. Hatta TikTok veri merkezinin taşınması ya da bölgeye ek bir elektrik santrali kurulmasını talep etmiş. Kedilere bak sen; ülkede enerji krizi çıkaracak kadar reytingleri var. Vallahi kedidir, ne yapsa yeridir.
VEGAN SUCUK İYİ FİKİRMİŞ!
İstanbul’daki 39 ilçede marketlerden sucuklar toplandı biliyorsunuz. Yapılan inceleme sonucunda, sucukların harçlarında hiç hayvan hücresine rastlanmadı, bitkisel proteinlere çeşitli sanayi tuzları katılarak sucuk üretildiği ve satıldığı ortaya çıktı. Yani sucuk yerine ot yemiş vatandaş! Normal şartlar altında ortalık ayağa kalkmalıydı ama her zamanki gibi sosyal medyada espri üretmekle yetindik. Biri şöyle yazmıştı; “Hiç kafanız çalışmıyor, madem ot kattınız sucuklara, vegan sucuk diye satsanıza!!” Aslına bakarsanız iyi fikir ama gülecek halimiz kalmadı maalesef!