Her bayramın dilemmasıdır.. Tatile mi gitsek, sakin şehrin tadını mı çıkarsak? Hele bayram tatili 9 güne çıkınca, kavimler göçü gibi yollara dökülüyor millet. Uçaklar, otobüsler, trenler, yollar tıklım tıkış. Dile kolay; toplam 30-35 milyon kişinin seyahat etmesi bekleniyormuş. Hal böyle olunca da tatil yerleri kalabalıklaşıyor ama İstanbul bomboş kalıyor. Yani İstanbul’un en şahane zamanları.
Nefes alabildiğimiz tek zaman dilimi. O yüzden en çok bayramda İstanbul’da kalmayı seviyorum. Sakinlik çöküyor şehre, trafik azalıyor, kuyruklar kayboluyor, mis gibi bir şehir oluyor. Ben de tam şehrin tadını çıkarayım, dolap temizliği, spor yapayım, ne güzel işte kendimle ilgileneyim diye planlar yaparken, kendimi Bodrum yollarında buldum. Sanmayın ki baklavalı börekli bir tatil için; resmen ve büyük ısrarlar sonucu detoks yapmaya geldim Bodrum’a! Arkadaşlarıma minnetarım, hiç aklımda yokken beni zorladıkları için, beni motive ettikleri için, beni buna inandırdıkları için. İnsanın böyle arkadaşları olmalı işte. Detoks konusunu size sonra yazacağım tabii, önce Bodrum’dan bildireyim biraz…
Yollardan korkuyordum açıkçası. Cumartesi sabahı 11.00’de yola çıktık. İstanbul çıkışında ve akşam üzeri Bodrum girişinde çok az trafik vardı, o kadar. Aslına bakarsanız bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemiştim. Türkbükü’nde gece bir tek Miam açıktı ve tıklım tıkıştı. Bodrum ahalisi tek açık yeri doldurmuştu anlayacağınız. Yer bulmakta zorlandık, öyle bir izdiham. Ertesi sabah yürüyüşe çıktığımızda ise Türkbükü sahili terk edilmiş şehir gibiydi. Kimsecikler yoktu, her yer kapalıydı. Arife günü sokakta tek tük insanlar görmeye başladık neyse ki; birkaç mekan da hazırlık yapıyordu. Şaşırdık bu kadar sakinliğe çünkü sezon mayıs ortası gibi açılsa da, bayram için de bir hazırlık olur sanmıştık. Sonuç? Herkes el mecbur meşhur köy kahvesinde sosyalleşiyor. Sonra Bodrum’un diğer bölgelerindeki arkadaşlarımızla konuştum, tıklım tıklım dediler. Demek ki Türkbükü’ne özel bir sakinlik dedik. Bayram günü ortalık hareketlendi neyse ki...
Yolda yürüyüş yapanlar, tanımasa da birbirinin bayramını kutlayanlar, tatlı ve huzurlu bir bayram var burada. Tabii kimileri için bayram; baklavalar, börekler, şahane sofralar demek ama benim kendime dönüp, ruhumu ve midemi arındırma bayramım bu bayram. Herkesin bayramı kendine sonuçta, değil mi? O zaman iyi bayramlar diliyorum herkese.
LAHMACUN ALTIN GİBİ!!
Biz tam sıvılarla beslenip, aç şekilde dolaşırken Bodrum’un güncel lahmacun fiyatları önümüze düştü. Daha erken, sezon açılmadı ama olsun erkenden bilelim: Bodrum’da bir lahmacun ve ayranın menü fiyatı 900 TL’ye çıkmış. Ben kendim adıma ‘oha!’ diyebilirim ama yiyebilene/ satabilene ne denilebilir ki? Hayırlı uğurlu olsun! Tabii sosyal medyada bu haberin altına, “Yok böyle bir şey, yediğiniz yere, aldığınız hizmete göre değişiyor” diye yazan da var, “Siz de lüks mekanlara gitmeyin, esnaf lokantasında yiyin” diyenler de var.
Her sezon başlangıcında aynı mevzu. Oysa anlaşılmayan şey şu: İtiraz edilen/hayret edilen o lahmacun değil; total olarak artan fiyatlar, enayi gibi hissettiren paralar, günün sonunda her şeye yansıyan bu saçmalık! Elbette o fiyatı lahmacuna değil; bir lahmacun ve ayrana o parayı verebilen insanla aynı yerde oturmak için ödüyorsun. Yapan yapsın kime ne? Ama işte ‘nasılsa ödeyen var’ algısı her şeyi altüst ediyor. Normal bulmak biraz anormal her şeyden önce.
NİSAN DEMEK ADANA DEMEK!
Nisan ayının en beklenen etkinliğinin zamanı geldi çattı: Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı. Türkiye’nin ilk ve tek sokak karnavalı olarak yurt içinden ve yurt dışından yüz binlerce kişiyi Adana sokaklarında buluşturan karnavalın 12’ncisi, 13-21 Nisan tarihleri arasında yapılıyor. Portakal ağaçlarının çiçek açtığı, baharı müjdeleyen karnavala bu yıl da yurt içinden ve yurt dışından binlerce kişinin gelmesi bekleniyor. Üstelik bu sene Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, ‘Türkiye Kültür Yolu Festivalleri’ işbirliğiyle birlikte çok daha zengin bir içeriğe sahip olacak. Yıllar önce ilk gittiğimde o birlikte eğlenme kültürüne, herkesin festivale sahip çıkma motivasyonuna, sokaklardaki kebap kokularına, bütün kente yayılan coşkuya şaşırmış ve hayran kalmıştım. Sonraki yıllarda da hep gitmeye çalıştım.
Müthiş bir iş yapıyor bence emeği geçenler; şehirlerini tanıtmak isteyen yöneticiler de Adana’yı örnek almalı kesinlikle. Ama onlara da Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt gibi bu karnavala gönül vermiş biri lazım! Karnavalın fikir önderi olan Bozkurt, bu yıl 12’ncisini düzenleyecekleri karnaval için ilk günkü heyecanı duyduklarını belirtiyor: “Yola çıkarken düşüncemiz siyaset dışı, kimseyi ötekileştirmeyen, dostluk ve kardeşlik ortamını sağlamaktı. Bunu başardık. Bu gurur Adana’nındır” diyor. Gerçekten öyle. Dile kolay, her karnaval sonrası Adana ekonomisi şaha kalkıyor, az şey mi?
KARNAVALDA NELER OLACAK?
Karnaval kortej geçişi ve karnaval töreni 20 Nisan Cumartesi günü on binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirilecek. Çok sayıda eğlenceli etkinliğin yanı sıra kültürel ve sanatsal aktiviteler de yer alacak. Etkinlikler bütün kente yayılacak.
Merkez Park ve Atatürk Parkı’nda kurulan konser sahnelerinde popüler sanatçılar 9 gün boyunca sahne alacak.
Karnaval rekabete açık pek çok yarışmaya sahne olacak.
Kentin en önemli tarım ürünlerinden narenciye ‘Portakallı Lezzetler Yarışması’ ile ön plana çıkarılacak.
Devlet Tiyatroları oyunları karnavalda sahnelenecek.
Çocuklar için Merkez Park’ta dokuz gün boyunca çocuk köyü kurulacak.