Geçen hafta sonu Berlin’deydim.. Bir otomobil fabrikası görmeye gittim ama fabrikadan öte bir şeyle karşılaştım. Müzeleri, sergi alanları, yeme içme mekanları, oyun parkları ve eşsiz doğasıyla küçük bir kasabaydı fabrika denilen yer! Almanya’nın Wolfsburg şehrindeki Autostadt’tan bahsediyorum.
Burası, Volkswagen’in kalbi. Ama yalnızca otomobil tutkunlarının değil, aynı zamanda kültür ve sanat severlerin, gurmelerin, mimari tasarım meraklılarının da ilgi odağı. Hatta Almanya’nın en popüler turistik destinasyonlarından biri. Kasaba demem boşuna değil, 28 hektar! Resmî açılışının yapıldığı 2000 yılından bu yana 42 milyondan fazla kişi ziyaret etmiş.
Fabrikadan çıkışı yapılan her bir otomobil, yer altından Cam Kuleler’e ulaştırılıyor. 800 otomobil kapasiteli ve 48 metre yüksekliğindeki iki cam kule, dünyanın en hızlı otomatik park sistemine sahip olma özelliği ile Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiş. Araçlar kulenin girişinden en yüksek park alanına asansörle 1 dakika 44 saniyede taşınıyor.
Epey büyüleyici. Hatta Tom Cruise’un çok katlı bir parkta çektiği o meşhur aksiyon sahnesi için birebir buradan esinlendiğini duymak, olayın tadını iyice artırıyor. Otomobillerin üretildiği fabrikayı da gezebiliyorsunuz üstelik. İlginç olansa tüm bu üretim aşamasında çok az insanın çalışması; her şey robotlarla yapılıyor. Hatta araçların fabrikadan çıkışı ve Cam Kuleler’de yerini alması bile müthiş bir mekanizmayla ve insansız gerçekleşiyor.
Elvis’in otomobili de müzede
Autostadt’ta sergi ve enstalasyon da bol. Mesela yüksek hayal gücüyle tasarlanan, aynalı bir Bugatti Veyron sergileniyor burada. Dünyada tek ve gerçekten büyüleyici. Bu araca dokunmak elbette yasak ama Volkswagen Touareg’in arazi kabiliyetlerini, özel off-road parkurunda denemek mümkün.
Elektrikli modelleri inceleyip test sürüşü yapmak, Volkswagen Grubu’nun üst segment araçlarıyla tanışmak da yapılacaklar arasında. Autostadt’taki çok ödüllü, sürekli sergi LEVEL GREEN, sınırsız kaynak tüketiminin ve iklim değişikliğinin nedenlerini aktarıyor. Ziyaretçiler bu sayede sürdürülebilirlik hakkında ilgi çekici bilgiler edinebiliyor. Şahane bir otomobil müzesi de mevcut burada.
Otomobilin 130 yılı aşkın tarihinde heyecan verici her üretime yer veren müzede; Elvis Presley’nin kullandığı Cadillac’ı bile görmek mümkün. Eşsiz doğada vakit geçirecek müthiş alanları da eklemeliyim. Yıl sonuna doğru ise Autostadt, devasa bir buz pateni alanı, dev Noel ağacı ve kış pazarıyla masallardan fırlamış bir harikalar diyarına dönüşüyor.
Orijinal parça bir sosis!
28 hektarlık bu eşsiz tema parkta; ekolojik ve mevsiminde meyve-sebze kullanılan restoranlar da yer alıyor. Malzemelerin neredeyse tamamı organik. Ekmek, makarna ve dondurma her gün tesiste taze üretiliyor. Buranın en önemli yiyeceği ise sosis!
Volkswagen Currywurst; 1973’ten beri şirketin Wolfsburg fabrikasında üretilen ve fabrikadaki restoranlarda satılan bir sosis markası. Sosis, Volkswagen Orijinal Parçası olarak markalanmış ve 199 398 500 parça numarası verilmiş. 2015 yılında, 7.2 milyon ile rekor sosis satışı elde edilmiş. İşte markalaşma böyle oluyor! Yolunuz Berlin’e düşerse mutlaka gezin bu kasabayı. Trenle bir saatlik yolculuk. Eşsiz bir deneyim ama en önemlisi eşsiz bir vizyon göreceksiniz.
Bazı şeyler pek şahane
- İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı demiş ki; “Hizmet veremeyecek noktaya geldik, yüzde yüz oranında zam lazım…” Şahane değil mi? Biz de hizmet alamadığımız noktaya geldik, bir şey diyor muyuz? Ya belki de taksi bulamadığımız bir şehirde, bu yolla taksi bulabiliriz ama taksiye verecek para bulabilir miyiz o kısmı bilemiyorum.
- Taksi yok demişken… Mahsun Kırmızıgül’ün Çeşme’de taksi bulamayıp dolmuşa binmesi ve dolmuşta mini konser vermesi şahane değil mi? Kasmamış, kendi de eğlenmiş, hayranlarına da unutulmaz bir gece yaşatmış. Bravo Mahsun.
- Filenin Sultanları, Amerika Teksas’ta çıktığı maçta rakibini 3-0 yenerek yarı finale yükselmiş. O sırada tribünlerde ‘Erik Dalı’ çalınca Türkler başlamış oynamaya. Teksaslıların bile ‘Erik Dalı’ oynaması, şahane değil mi?
- Demet Akalın ve Burcu Güneş, Gülşen’in giydiklerini onaylamıyordu ama ikisi de benzer, transparan kıyafetlerden giymiş. Hayırlı olsun. İnsanların kınadıkları noktaya gelmesi ne şahane değil mi? Bu vesileyle tekrar edelim; kimsenin giydiğine karışmayın kardeşim!
- Şanlıurfa’daki konserine sadece 8 kişi gelince, sosyal medyada gündem olmuştu ya hani Yavuz Bingöl… Dün Kuruçeşme Arena’da verdiği konser için “İlk gelen 8 kişiyi ön protokole oturtacağım. Belki arkasına birkaç sıfır koyarsınız” diyerek kendini ti’ye almış. Bu olayla barışmasına bayıldım. Şahane hareket değil mi?