Şirin SeverHoca var, hoca var...

HABERİ PAYLAŞ

Hoca var, hoca var...

Sosyal medyada iki öğretmenin görüntüleri var... Biri, Beylikdüzü’ndeki bir meslek lisesinin edebiyat öğretmeni. Sınıfta gürültü yaptığı için bir öğrenciyi kitapla dövüyor. Diğer öğrencilerin çektiği bu görüntüler, sosyal medyanın gündeminde. Bir başka öğretmenin görüntüleri daha var sosyal medyada... Sınıfa girdiğinde, duvar dibine toplaşmış öğrencilerin birini kıstırdığını ve hırpaladığını düşünerek onlara doğru koşuyor. O an surat ifadesini görmelisiniz. Aralarına atılıyor, tam onları ayıracakken, öğrenciler açılıyor ve konfeti patlatıyor çünkü o öğretmenlerinin doğum günü. Sonrası şaşkınlık, dolan gözyaşları ve sevinç. Sizce sevilmeyen bir hoca için bu kadar tantanaya girişir mi öğrenciler? Asla! İkisi de öğretmen, ikisi de eğitim veriyor. Sizce hangi öğrenciler sınıfa daha mutlu, daha istekli giriyordur? İşte size ‘hoca var, hoca var’ diyeceğiniz iki gerçek hikaye...

Haberin Devamı

Tam bu noktada; bir not düşmek istiyorum bu haberlere... En ufak dayağı/tokadı sosyal medyaya yükleyenler, bizim kuşağı görse ne yapardı acaba? Cetvelle elimize ‘şşrakkk’ diye vuran hocalar vardı mesela. Bir tanesi de, (ilkokul hocasıydı sanırım, orası biraz flu) iki parmağının arasına yanağımızı sıkıştırıp suratı sabitler, diğer yanağa sıkı tokat geçirirdi. Valla babam beni öyle tokatlamadı hiç! Hiçbir zaman eve koşup, öğretmeni şikayet etmedik. Etsek de, ‘bir şey olmaz’ derlerdi eminim. Doğaldı bu dayaklar bizim için. O zamanlar hocaların vurduğu yerde gül bitiyordu. Hatta o dayaklar eğitimin gereği sayılıyordu! Bizim kuşak böyle okudu yani. Hoca dayağı yüzünden de ruh hastası falan olmadık çok şükür, psikologların kapısında yatmadık. Fena değiliz bence! Şimdi hiçbir öğretmen öğrencisine bağıramıyor bile! Hele bir bağırsın; okul da, veliler de ayağa kalkıyor. Dediğim gibi dayağı asla savunmuyorum, hele çileden çıkmış bir öğretmenin kendinden geçerek attığı dayak asla tasvip edilemez.. Ama işte başıma bir şey gelmeyecekse eğer şunu demek isterim; dayak hep vardı ama bu kadar küstah, terbiyesiz ve şımarık çocuk pek yoktu. Ha bir de sosyal medya yoktu!

Haberin Devamı

Hoca var, hoca var...

Polatgiller filmi pek yakında!

Dilan Polat ve eşi Engin Polat geçtiğimiz günlerde kara para aklama, vergi kaçırma, bahis oynatma suçlamaları ile tutuklanmıştı. Olayın patladığı ilk günlerde demiştim; ‘bu hikayeden çok iyi film çıkar’ diye. Aklın yolu bir, geçen gün biri sosyal medyada böyle bir haber vermiş. “Dilan Polat-Engin Polat çiftinin hayatı mini dizi oluyor. Dilan Polat’ı Farah Zeynep Abdullah, Engin Polat’ı ise Pedro Pascal canlandıracak” yazmış. Farah da bu paylaşıma kayıtsız kalmamış, hemen Dilan Polat’ın kafasına bigudi yerine dolarları sardığı görüntülere kendi yüzünü yerleştirip geyiği devam ettirmiş, “Hayır, film olacak” notuyla paylaşmış. İşin daha da komiği, bunu görenler ciddiye almış çünkü o görüntüleri film tanıtımı sanmışlar. Bence yakın zamanda bu fake haberler gerçek olacak. Bu hayat hikayesi film olacak kıvamda çünkü! Hep diyorum; Türkiye’de öyle olaylar oluyor, öyle hikayeler var ki, şu dizi ve sinema sektörü nasıl konu sıkıntısı çekiyor, hiç anlamıyorum.

Haberin Devamı

Hoca var, hoca var...

‘Genç şef’e ve Urla’ya sevindim

Merakla beklenen Michelin 2024 seçkisi açıklandı. Bu yıl İzmir ve Bodrum’un da dahil olduğu listede; 1 yıldız alan restoranlar Vino Locale, Od Urla, Teruar Urla, Arkestra, Sankai by Nagaya, Maça Kızı ve Kitchen. 2 yıldızlı tek restoran ise yine Fatih Tutak’ın restoranı ‘Türk’ oldu. Anlı şanlı gastronomi yazarları ile izledim töreni; herkesin ortak görüşü şu: İstanbul şaşırtmadı ama son yıllarda gastronomisiyle öne çıkan Urla için herkes çok sevinçli. Damak zevki uğruna seyahat eden Türk insanı için Urla çok ilgi çekiciydi, şimdi yabancı turistin de ilgi alanına girmiş olacak. Özellikle ‘Od Urla’da harikalar yaratan Osman Sezener, yıldızı en çok hak eden isimdi bana göre. Hem doğa dostu, hem sürdürülebilir bir anlayışla çalışıyor hem de yemekleri gerçekten inanılmaz lezzetli. Sevindiğim bir başka isim de ‘Genç Şef’ ödülünü alan Red Balloon’un 24 yaşındaki genç şefi Ulaş Durmaz oldu. Zira Yeniköy’ün bu sevimli ve butik mekanında harika lezzetler yaratıyor Ulaş Şef.

Hoca var, hoca var...

Ünlüler dünyasından...

* Cate Blanchett, Avrupa Parlamentosu’nda İsrail ve Gazze’deki şiddeti korkuyla izlediğini söyleyerek ateşkes çağrısı yaptı. Dünyaca ünlü aktris olmanın gereğini yerine getirmiş, bravo. Yetenek, akıl ve vicdanla birleştiğinde daha da anlamlı oluyor.

* Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’ filminde ‘Sevim’ karakterini canlandıran genç oyuncu Ece Bağcı, Chicago Film Festivali’nde ‘En iyi Yardımcı Oyuncu’ ödülünü kazandı. Bağcı böylece, ilk sinema filmiyle, ilk ödülünü kazanmış oldu. Ece gerçekten müthişti, arada kaynamasın istedim. Adını daha çok duyacağız bence.

* Bir Türk oyuncunun dünya starı Angelina Jolie ile başrolü üstlenmesi gurur değil de nedir? Yunan asıllı Amerikalı soprano Maria Callas’ın hayatını anlatan filmde; Angelina Jolie Callas’ı, Haluk Bilginer de armatör sevgilisi Aristotle Onassis’i canlandırıyor. Vizyon tarihi ne zamansa açıklansın hadi!

* Biyografik bir film daha geliyor. İsmail Hacıoğlu, Cem Karaca’yı oynuyor. Adı ‘Cem Karaca’nın Gözyaşları’ olan filmin afişinde yer alan İsmail Hacıoğlu, usta sanatçıya o kadar benziyor ki, izlemek için sabırsızlandım.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder