Yılın kelimesi neydi? ‘Pandemi’. Kimi kaynaklara göre de ‘karantina’. Dünyada en çok kullanılan, hayatımızı değiştiren, bize yeni bir yaşam modeli sunan, ‘biz ne yaşıyoruz ya’ dedirten kelimeler. Hatta bu iki kelimeye maskeyi, sosyal mesafeyi, hijyeni de ekleyelim. Bir haftaya bitecek 2020 yılında, en çok telaffuz ettiğimiz kelimeler bunlardı. Tam aşılar bulundu, bu kelimeler hayatımızdan çıkacak derken; bu kez ‘mutasyon’ kelimesi girdi hayatımıza... Şimdi varsa yoksa ‘mutasyon’ konuşuyoruz.
Mutasyon aşıları etkileyecek mi, mutasyon bizi yine evlere tıkacak mı, mutasyon da mutasyon! Biz, ‘Allah bugünümüzü aratmasın’ dedikçe, rota yeniden oluşturuluyor resmen! (Twitter’da gördüm bu cümleyi, o kadar doğru ki!) Yine panikteyiz o ayrı da…. Bunca bilinmezin, belirsizliğin içinde ille de eğleneceğiz diye tutturanlar neyin nesidir? Otellerde parti peşine düşüp, iş sıkı tutulunca partilemek için günlük villa kiralamaya kalkanlar? Haberleri okudukça diyorum ki, bu nasıl bir eğlenme merakı arkadaş? Nasıl bir aymazlıktır, neyin kafasıdır bu?
Eskiden evde oturmam gerektiğinde aklım dışarda kalırdı, çok şey kaçırıyorum diye... Artık dışarıda kaçırılacak bir şey de yok! Şu hengamenin içinde insanın içinden eğlenmek bile gelmezken, içi içine sığmayan ne çok insan varmış arkadaş?!! Bu bir tür hayatta kalma psikolojisi mi yoksa literatürde başka adı var mı? Evde tek başına oturunca kafada böyle deli sorular işte…
Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Haberi POSTA’da okudum dün sabah. Gazetem kaçırmaz hiç böyle insan haberlerini. Malum, yeni koronavirüs mutasyonu tespit edildiği için İngiltere’ye giremeyen yüzlerce kamyon ve TIR, yollarda kapıların açılmasını bekliyor. Bekleyen Türk şoförler de kahvaltı yaparken, İngiliz basınına haber olmuş... Gazeteler, ‘Türk şoförlerin günler süren bu bekleyişi, bir Akdeniz kahvaltısı ile keyifli hale getirdiğini’ yazmış.
Nasıl yazmasın? Hayat anlardan ibaret dercesine bir kahvaltı fotoğraftaki! O uzun TIR kuyruklarının arasında, abiler açmış portatif masayı. Üzerine sofra bezini sermiş. Kahvaltılıkları koymuş masaya. Belli ki muhabbet pek koyu. Yanında demli bir çay. O belirsizliğin içinde kendine keyif yaratmış adamlar! Hiç mi dertleri yoktur? O kadar çoktur ki…
Ama yapacak bir şey yoksa, o bekleyişi keyifli hale getirelim demişler besbelli ve kendilerine mutluluk anı yaratmışlar. Aslında öyle çok şey anlatıyor ki bu fotoğraf... Bu yılbaşında evinde oturmak zorundaysan; elinden gelenin en iyisini yap, zevk almaya bak. O şoför abimiz yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin. Bu kadar kasma.
Yılbaşında ne yapacaksın?
Bu yeni yılın en güzel tarafı ne? O meşhur “Yılbaşında ne yapacaksın?” sorusunu duymamak elbette! Herkes evinde. Bahçesi, balkonu, terası, nefes alacağı bir yeri olmayan da, eğer imkanı varsa dört gün eve tıkılmamak için otelde, yazlıkta falan.
Danssız, müziksiz, kalabalıksız, kendi halinde bir yeni yıl zamanı. Sakiniz yani. Aklı başında kimse dışarılarda ne var merak etmeyecek, kimse eğlenmek zorunda hissetmeyecek. Yapılacak şey belli; evde kendimize küçük mutluluklar yaratmak. Tıpkı yukarıdaki şoför abiler gibi.
Çocuklara umut oldular
Her gün sosyal medyada yazıyorlar, mailler atıyorlar. SMA hastası çocuklarının tedavisi için yardım istiyor anne babalar. Üzülmemek elde değil ama paylaşsan/duyursan ne fayda? Üç beş kuruşluk bir para değil. Bu hastalığın tedavi ve ilaç giderlerini kabul etmiyor hiçbir devlet. Bir tek Amerika’da tedavi var; aileler de bir umutla para toplamaya çalışıyor.
2.5 milyon dolarlık bir para gerekli bunun için. Ancak devlet ya da ünlülerin halledebileceği bir iş yani. Neyse ki hafta sonu; bazı ünlüler duyarlılık gösterdi, canlı yayınlar yaptılar Instagram’dan. Bergüzar Korel, Hatice Şendil, Kerem Bürsin, Hande Erçel, Tuba Büyüküstün, Aslı Tandoğan, Ali Sunal, Kaan Sekban’a helal olsun.
Bir çocuk için, iyilik için, sağlık için, umut olmak için yüzlerini sohbetlerini esirgemeyerek emek verdiler. Toplanan paralar hâlâ yetmiyor ama en azından çaba sarfettiler. Darısı diğer ünlülerin başına. Başka çabalar, belki o paraları toplamaya yeter.
Coşkun Sabah’lı ‘anılar’…
Maşallah... Coşkun Sabah bir süredir gündemden hiç düşmüyor. Yeni bir şarkı yaptığı için, ürettiği için, çocuklara yardım ettiği için falan değil… Sadece yerli yersiz konuştuğu için! Aylar önce “Virüs yüzünden sahneye çıkamıyorum, geçinemiyorum” diye ağladı. Sonra 32 yıl önceye gitti; Hülya Avşar’ın onu Tanju Çolak’la aldattığını ileri sürdü!
En son da kızının bikinili fotoğrafları üzerinden coğrafya ayrımı yaptı. Sonra çıktı “Böyle bir şey söylemedim” dedi; ses kayıtları ortaya çıkınca da başka türlü yan çizdi. İyi kötü anılarımız vardı Coşkun Sabah şarkılarıyla. ‘Anılar’ falan dinleyerek koca bir ergenlik geçirdik. Hiç değilse bizde tatlı bir anı olarak kalsaydınız Coşkun Bey, hatıralara da mı hürmetiniz yok?