Giriş
Beren Saat sosyal medya üzerinden mesajlara devam ediyor; belli ki tüm o ‘neler oluyor’ sorularına karşılık kendini, ruh halini anlatmak, içini dökmek istiyor. Eşi Kenan Doğulu’nun doğum günü vesilesiyle bir paylaşım yaptı biliyorsunuz.
Mehmet Coşkundeniz de onun yazdıklarının kodlarını bize çok güzel özetledi dünkü POSTA’da. Eşine “Masumiyetini kaybettin” diye seslenirken ihaneti, “Sen tabii ki yeni şarkılar yazacaksın” derken ayrılığı kast ediyordu anlaşılan o ki.
Ben de bu paylaşımın yansımalarına bakayım istedim; Beren Saat önceki akşam Twitter gündeminde en çok konuşulan konu başlığıydı. Yani TT olmuştu! Bu konuda yazanların çoğu Beren Saat’in derinliğini, nezaketini, duygusallığını ve ne kadar sağlam bir kadın olduğunun altını çiziyordu.
Gerçekten de yazdıklarında öyle derin anlamlar var ki… “Her damla gözyaşıma ziyadesiyle değdin” cümlesiyle aşkı, kırgınlığı, üzüntüyü, gidişi bu kadar mı özet, bu kadar güzel, bu kadar mı naif anlatır insan? Ama o kadar da güçlü bir duruş bu.
Hem bütün bu süreçte yaralarını sarmış, öfkesini ve kırgınlığını kenara bırakmayı başarmış, hem de çok zarif veda edebilmiş güçlü bir duruş. Soru sorup duranlara da açıklama yapılmıştı bir nevi. Tam da hayranının yazdığı gibi; incinmiş yüreğine sağlık Beren.
Niye bunu konuşuyoruz?
Beren Saat’in paylaşımına “Kurşuna gerek yok Beren, sözlerin var ya” diyen de var, “Kitap yaz okuyalım Beren Saat” diye alkış tutan da… “Ben Beren Saat değilim, ağzına inşaat küreğiyle vurur giderim” diye mizah yapanlar da var, “Onca şehit haberi, onca ekonomik sıkıntı varken Beren Twitter’da gündem...
İkili ilişkilerin kamuoyunu bu denli meşgul etmesi çok iğrenç” diyenler de. Bunu sorgulayan da haklı. Başkalarının ilişkilerini konuşmak tuhaf evet ama biz aslında o ilişkiyi değil de, kendi hayatımızı konuşmuyor muyuz bir yerden sonra?
Olanlardan kendimize pay çıkarmıyor muyuz? Kendinden başkasını sevmeyenlerin, ‘büyük aşkım’ dediğini üç günde unutanların, öldürmeyi aşk sananların ülkesinde bu zarafeti, naifliği görüp içimizi ısıtmıyor muyuz?
Kim bilir belki de hayattaki tüm o sorunlardan, sorulardan kaçmak için bunu yapıyoruz? Belki ilişkilere kafa yorarken insanı da anlarız diye bakıyoruzdur? Olamaz mı?
LP 3 konserle Türkiye’de
Müzik dolu bir yaz başlıyor... 20 Haziran’da geleneksel Harbiye Açıkhava konserleri başlıyor. Bir de festivaller var... Daha önce yazmıştım; 16 Haziran’da Küçükçiftlik Park’ta tek günlük müzik festivali, 20 Temmuz’da ‘One Love’ olacak.
Yeni haber ise şu: Herkesin ‘Lost On You’ şarkısıyla tanıdığı LP, üç şehirde konser vermek üzere Türkiye’ye geliyor. Rihanna, Christina Aguilera gibi isimlere bestelediği şarkılar kadar şarkıcı kimliğiyle de hayran toplayan LP; ‘Heart to Mouth’ turnesi kapsamında 15 Haziran’da İstanbul Uniq, 17 Haziran’da İzmir Arena ve 18 Haziran’da ODTÜ sahnesinde.
Maximize ve One Colony organizasyonuyla gelen fenomen ismin; 26 konserlik turne kapsamında üç konser verdiği tek ülke Türkiye. Nisan ayında satışa çıkan biletlerin yüzde 80’i de bitmiş durumda.
‘Lost On You’ şarkısının klibi 600 milyona yakın izlenen Laura Pergoluzzi, (bilinen ismi LP) cinsiyetsiz kimliğiyle de öne çıkan bir isim. Kendini hem kadın, hem erkek olarak tanımlıyor; hatta bu nedenle göğüslerini aldırdığı biliniyor.
Ünlü DJ BLack Coffee Ege’ye iniyor
Dünyanın en önemli DJ’leri de Türkiye’ye gelmeye devam ediyor. İşte onlardan biri: DJ Black Coffee adıyla tanınan Nkosinathi Maphumulo. Elektronik müziği caz ve soul ile harmanlayıp, Afrika ritimleriyle zenginleştiren dünyanın en büyük house müzik sanatçılarından biri.
Ünü DJ Solomun’ı bile sollamış. Kariyerine 1994’te başlamış Güney Afrikalı bir yapımcı aslında. 13 yaşında Nelson Mandela kutlamalarında kaza geçirince sol kolunu kullanamaz hale geliyor. 2003 senesinde, Redbull Müzik Akademi tarafından ‘En İyi Güney Afrikalı DJ’ seçilmiş ve kariyerinde büyük patlama yaşamaya başlamış.
İşte bu ünlü DJ, 5 Haziran’da Alaçatı Sommer Klein, 6 Haziran’da Bodrum Zuma’da olacak. Zuma’da rezervasyonların kapatıldığını; Çeşme’de ise localara 100 bin TL teklif edenlerin olduğunu duydum.
Zeynep Bastık dinliyoruz
Müzik demişken, yenilere de bakalım...
Haluk Levent’in 5 yıl aradan sonra çıkardığı ‘Tam Bana Göre’yi dinledim... Tam onun misyonuyla örtüşen bir iş; duyarlı, sözcükleri güçlü. Eski şarkılarından sonra alışmak için biraz zaman gerekiyor tabii.
Aşkın Nur Yengi ve Mehmet Erdem’in süpriz düeti ‘Allah’tan Kork’, duygusal bir yaz slow’u. Olsun, iyi geliyor çünkü Sezen Aksu imzalı.
İrem Derici’nin 90’lar şarkılarını yeniden yorumladığı ‘Mest Of’ şaşırtmıyor. O kadar süprizi yok ki orijinallerini dinlerim!
Yazın en iyisi ise Zeynep Bastık, net! Yeni değil; epeydir bilenen şarkıların akustik versiyonlarını söylüyor YouTube’ta. Sesinin enerjisi müthiş, gürültüsüz patırtısız söylüyor. Önce ‘Yol’u keşfettim ve bayıldım, sonra ‘Felaket’i. Günlerdir bıkmadan dinlemedeyim. Herkes de öyle.
