Şirin Severİşe dans ederek gitsenize, bi' şey olmazsa biz de deneriz!

HABERİ PAYLAŞ

İşe dans ederek gitsenize, bi' şey olmazsa biz de deneriz!

‘Kişisel gelişimci’ deyince bana bir gülme geliyor… Onlarla ilgili son imtihanımı yaptığım televizyon programlarında verdim, bitti. Birinde gelen kişi derdini anlatmaktan acizdi, diğeri öyle feci kokuyordu ki, yayın esnasında kafamı başka yere çeviremediğim için fenalık geçirmek üzereydim.

Dedim ki bunların kendilerine faydası yok, kişisel olarak gelişememişler bile, başkalarına ne faydaları olacak? Bir de artık; işsiz kalan herkes kişisel gelişimci! Elbette herkesi aynı kefeye koymuyorum. İşini mükemmel yapan, faydalı olanlar da vardır ama genel bir tespit yapıyorum.

Haberin Devamı

Hemen infial yaratmayın. Neyse... Birkaç gün önce ‘eğitimci, iş insanı, akademisyen’ sıfatları olan biri çıktı, bilgelik dolu şu sözü yazdı Twitter’da: “İşe dans ederek gitmiyorsanız, o işi bırakın. Yüksek ihtimalle hedeflerinize ulaşamayacak ve başarılı olamayacaksınız!” Bana yine bir gülme geldi tabii...

Dansa, sanata, baleye, gülmeye, sarılmaya mutluluğa ait her şeye gayet teşneyimdir ama bir akademisyen; insanlar ‘nasıl ödeyeceğim doğalgaz faturasını’ diye kara kara düşünürken, işsizlikten kırılırken bu cümleyi kuruyorsa, gerçeklerden kopuk yaşıyor demektir. Fakat baktım bu tweet 10 bin küsur beğeni almış, 969 kez de paylaşılmış. Demek ki insanlar sevmiş bu fikri. Ne güzel, ohh.

Balet Erhan Güzel de danslı bir videosunu paylaşıp altına “İşten geliyorum” diye yazmış. Ona olur mesela, adamın işi zaten dans! Ama geri kalanlar için biraz tehlike var bence… Daha geçtiğimiz aylarda bir takım insanlar, baleyi halka yaymak için metroda dans eden balerinleri, “çıplak insanlar var” diye polise şikayet ettiler malum.

İşe dans ederek gitsenize, bi şey olmazsa biz de deneriz

Gerçi memlekette gelişme var bence; balerinleri dövmediler, sadece şikayet ettiler! Bu bir gelişme değil de nedir? O yüzden siz de beni dinlemeyip, işiniz varsa, pekala dans ederek gidebilirsiniz. Ama başınıza gelenleri bana yazın. Bi’ şey olmuyorsa, ben de deneyeceğim. Not: Bu yazıdaki ironiyi anlamayan varsa, lütfen sessizce başka sayfaya geçsin.

BİRİ GİDER DİĞERİ GELİR!

28 Eylül 2019 günü şunu yazmışım köşeme: “Trafikte geçiş üstünlüğü sağlayan ‘çakar lamba’ kullanımı ile ilgili yeni uygulama geldi. Buna göre; 1 Kasım’dan itibaren milletvekilleri, belediye başkanları, kaymakamlar, rektörler, daire başkanları ve kurum müdürleri çakar lamba kullanamayacak!

Haberin Devamı

Harika karar ama bu kez kesin kararlı mısınız diye sormak lazım!” Bakın, kaç ay geçti... İki gün önce POSTA’nın birinci sayfasındaki haber şuydu: “Trafikte yeni bela: Son günlerde yetkisi olmayan çok sayıda aracın tepe lambası kullanıp trafikte kendine avantaj sağladığı belirlendi.”

Siz bir karar aldınız diye herkes uyacak mı sandınız? Bu kadar çürümüşlük içinde bu üstünlükler biter mi sandınız? Sahi siz buna inandınız mı?

YILLARDIR HAYALİNİ KURUYORDU

Cuma günü, 190 ülkede birden yayınlanacak ‘Rise of Empires Ottoman’ dizisini önceki akşam ön gösteriminde izledim. Haberiniz olsun, çok sıkı bir iş geliyor. Savaş sahneleri, performanslar, kadro, özellikle Fatih Sultan Mehmet’i oynayan başroldeki Cem Yiğit Üzümoğlu tek kelimeyle müthiş.

Hollywood’ta çekilmiş bir sinema filmi tadında ve çok heyecanlı. Tarihe damgasını vuran padişahlardan Fatih Sultan Mehmet'in yükselişini ve İstanbul'un fethini konu alan yarı belgesel dizinin yönetmeni ise Emre Şahin. Daha çok Amerika’da yaşayan, orada önemli belgesellere imza atan, Türkiye’de ise ‘40’ ve ‘Takım’ isimli iki filmi olan genç bir yönetmen.

Haberin Devamı

Yaklaşık 25 yıldır İstanbul’un fethi ile ilgili bir şey çekmenin hayalini kurduğunu, bu konuda çok araştırma yapıp, çok çeşitli kaynaklardan yararlandığını anlattı. Gösterime katılan babası, gazeteci Haluk Şahin, oğlunun ‘Kahpe Bizans’ filmleriyle büyüdüğünü açıklayınca tam oldu. Diziyi izleyip çok etkilendiğim için Emre Şahin’i yakalamışken sordum da sordum. İşte anlattıkları….

TÜRKİYE’DE ÇOK YETENEKLİ OYUNCULAR VAR

Başrol oyuncusu Cem Yiğit’i nasıl buldun?

Şans eseri oldu aslında... En başından beri, yaptığım araştırmalara karşılık gelen bir enerji arıyordum. Bir audition (sahne sınavı) yaptık, onu görünce dedim ki ‘bitmiştir’.

İşe dans ederek gitsenize, bi şey olmazsa biz de deneriz

Neydi seni etkileyen?

Herkese aynı sahneyi verdik, o bambaşka yorumladı. Ekstra bir doğallık, ekstra bir inanç vardı. O da rolü hissetti bence.

Neden İngilizce çektiniz?

Çünkü uluslararası bir dil! Daha geniş kitlelere ulaşmak için olması gereken bu. Amerika ayağımız olduğu için de böyle istedik. İngilizce belli bir kaliteye ve standarta zorluyor herkesi.

O zaman niye Türk oyuncularla çekmek istedin?

Başından beri isteğim buydu. Çünkü Türkiye’de gerçekten çok yetenekli oyuncular var. İkincisi, Mehmet diyelim ki Amerikalı John isminde biri olsaydı bana daha ters gelirdi. Bizim oyuncularımız buradaki duyguyu, geçmişi çok daha iyi biliyor.

Niye yarı belgesel?

En çok belgesel ilk bölümde var; diğer bölümlerde giderek azalacak. Bizim bildiğimiz ama yurtdışındakilere yabancı gelecek kavramları anlatmak için bu yolu seçtim. Vezir nedir, sadrazam nedir tarihçiler anlatsın istedim. Bir de bunların gerçekten yaşandığının altını çizmek için böyle yaptım.

Bugüne kadar Fatih’le ilgili hiçbir projeyi izlememişsin! Neden?

İnsan bazı şeyleri niye izlemezse ondan! Not: Senaryosu Prof. Dr. Celal Şengör ve Dr. Emrah Safa Gürkan danışmanlığında kaleme alınan belgesel dizi, cuma günü 6 bölüm olarak Netflix’te.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder