20 yılı aşkın zamandır gazetecilik yapıyorum; bunun büyük kısmında aktif gazetecilik yaptım. Yani yazmak, çizmek, sayfa yapmak, manşet atmak gibi işleri kapsayan editörlük ve yayın yönetmenliğinin dahil olduğu bir dönem.
Bunun son 5 yılı ise POSTA’da yazı yazmayı kapsıyor.
Şu an bu yazı yazarken idrak ediyorum, ne çabuk geçmiş, vayy…
Yıl 2015’ti…
Aktif gazetecilik dönemim bittiğinde, POSTA’nın efsane yayın yönetmeni Rıfat Ababay ile tanıştık. Ben yazı yazmak istiyordum, o da yazı yazacak bir isim arıyordu. İlk anda fark ettim, enerjisi gerçekten başkaydı ve gazete sayfalarına da bu enerji yansıyordu.
Bana ilk söylediği şey şuydu; “Kısa yaz, anlaşılır yaz!”
Ki, POSTA’nın alameti farikası tam da buydu:
Başka gazetelerde uzun uzun anlatılan, buna rağmen anlaşılamayan haberleri ve yazıları en basit ve kısa haliyle anlatmak…
O yüzden enerjisi başka, dili başka, ruhu başkaydı bu gazetenin.
Açıkçası lafı uzatmaya, konuları dallandırıp budaklandırmaya o kadar alışmışız ki, ilk başta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Her seferinde Rıfat Ababay’dan “Yazılarını kısalt, kimsenin uzun yazı okuyacak sabrı ve zamanı yok” ültimatomunu sık sık aldım.
Bütün ekip bunu ezbere biliyor ve artık otomatik olarak yapıyordu. Bu gazeteyi ‘en çok satan’ yapan buydu. Bir de insan haberlerine verdiği önemdi.
İlk günlerde gazeteye gittiğimde, toplantı masasında tartışılan haberlere yakından tanıklık ettim. Duyarlı, farkındalığı yüksek, üst perdeden bakmayan, insana değer veren, iyi haberlere, umutlu haberlere öncelik veren bir ekip harikalar yaratıyordu.
Ha, kötü olan da kıyasıya eleştiriliyordu, masada sıkı kavgalar veriliyordu. Haberin hakkı neyse o!
20 yıllık bir gazetenin (şimdi 25 yıllık oldu tabii) çiçeği burnunda yazarı olarak kendimi şahane hissettim.
Önce Rıfat Ababay, ardından gazetenin bel kemiği Elif Yılmaz’ın desteğini çok aldım; bana POSTA’nın dilini onlar öğretti.
Şimdi genel yayın yönetmenliğini devralan Emre İskeçeli’nin yöteminde; aynı ruhu, aynı dili, aynı hassasiyetleri gözeterek çalışmaya devam ediyoruz.
Gazeteyi evi gibi benimseyen, gecesini gündüzünü vererek hâlâ en çok satan, en çok okunan gazeteyi yapan bu ekibin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
Nice 25 senelere diyorum…