Hazırsanız, direkt gündeme dalıyorum… Ben, Ceyda Düvenci’nin kızının regl olmasını 2.7 milyon takipçisine duyurmasını yanlış buluyorum. Ama bana ne! Regl olmak da, ped almak da ayıp değil; tabu olmaktan çıkmalı. Ama bunu borazanla duyurmak da son derece gereksiz. Bize ne? Bu da tam emzirme mevzusu gibi... Emziren anne, çocuğunu istediği yerde doyurabilir, emzirebilir. Bunun hiçbir ayıbı olamaz ama sosyal medyadan emzirme şovu yapmanın gereksizliği gibi. Kime ne? Fakat bazı şeyleri bilip de konuşmak gerekiyor bence...
Ceyda Düvenci’nin özel bir durumu var çünkü. Doğum sırasında beyin kanaması geçirdiği için serebral palsi hastalığıyla mücadele eden bir kız çocuğu onunki. Yıllardır tedaviler ve eğitimler aldırıyor, bu hastalığa karşı tek başına mücadele veriyor. Dolayısıyla kızının bugünleri görebilmesi için elinden geleni yapan bir annenin haklı gururunu yaşıyor belli ki. Küçük kızının genç bir kadına dönüşmesini izledi ve gördü ya...
Yıllardır mücadele eden bir anne için mucize gibi bir şey bu. Böyle ciddi hastalıklarla boğuşan aileler için bunun ne demek olduğunu hiçbirimiz bilemeyiz, tahmin de edemeyiz. O yüzden onca gereksiz tepkinin ve eleştirinin şu anda Düvenci için hiçbir şey ifade etmediğini de anlamak gerek. Neyin ne olduğunu bilip araştırıp öyle yorumlamak gerek bazen.
Dengeniz olsun biraz!
Öte yandan bizleri başka konular rahatsız etmeli bence.. Ceyda Düvenci’nin, böyle bir şeyi paylaşmasına tepki gösterenler… Niye bir tecavüzcünün davul zurnayla serbet bırakılmasına sessiz kalıyor acaba? Olay Mardin’de yaşanmış.
17 yaşındaki öz yeğenine tecavüz eden, üstelik tecavüzü DNA raporuyla kanıtlanan sanık Osman Çur’un tutuksuz yargılanmasına karar verilmiş. Akrabaları da davul zurnayla bu tahliyeyi kutlamış. Serbest bırakılması önemli değil, o kadarına alıştık da; olayın davul zurnayla kutsanması nasıl bir şey ya?
Görüntüleri izledim, onlarca kadın da var aralarında üstelik. Ne diyeceğini bile bilemiyorsun, kalakalıyorsun. Bir anne mucize eseri bugünlere getirdiği kızının regl olduğunu duyurunca ayağa kalkanlar, laf edenler; tecavüzcüyü alkışlayanları görmüyor bile! Kadınlar susmalı, erkekler övünmeli hep değil mi? Dengeniz olsun biraz be!
Hem de çok iyi okuyoruz
Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) açıklamalarını düzenli olarak takip ediyorum. Haber şu; Türkiye yayıncılık alanında dünya altıncısıymış. Yani ‘az kitap okuyoruz’ bilgisi külliyen yanlışmış! Zülfü Livaneli de yazdı bu konuda; “Şaşıracaksınız ama çok okuyoruz” diye... Ben de bir edebiyatçıyı kaale aldım, sağlama yaptım böylece. Tabii burada ince bir nokta var; ne okuduğumuz da önemli.
Açıkçası ben, çok nitelikli kitaplar okumadığımızı düşünüyordum. Herhangi bir kitapçının ‘çok satanlar’ rafına bakın; genelde kişisel gelişim kitapları, aşk romanları ilk sıralarda. İşte bu noktada Livaneli’nin altını çizdiği detay önemli. Şöyle diyor:
“Bizde iyi edebiyat da okunuyor. Sabahattin Ali, Stefan Zweig, Jose Saramago gibi usta yazarların kitapları da Türkiye’de liste başı oluyor.”
Peki neden şaşırıyoruz buna? Toplumda giderek artan cehalet mi bize bunu düşündürüyor? Livaneli şöyle anlatıyor:
“Elbette 80 milyon kişi kitap okumuyor ama Türkiye’de, birçok Avrupa ülkesinden daha fazla nüfusa sahip entelektüel kesim var. İşte kitapları okuyan, nitelikli filmleri/oyunları seyreden, sergiler/konserlere giden bu kesim sayesinde Türkiye’de canlı ve nitelikli bir ortam var. Toplumları dönüştüren de sayı çoğunluğu değil; düşünce, bilim ve sanatın gücüdür.”
Moral verici değil mi? Bu kadar çok kitap, oyun, sanat ürünü nasıl ve kime üretiliyor derken; bir alıcısı olduğunu bilmek iyi geliyor.
Para ve kitap denklemi
Madem kitap mevzusuna girdik.. Sosyal medyadaki şu sorulara da bakalım:
“Bazı yazarların ve eserlerinin telif süreci dolunca, kitapları aşırı ucuzluyor. Bir anda herkes Stefan Zweig, Sabahattin Ali okumaya başlıyor. Çünkü kitapları çok ucuza satılıyor. Düşünüyorum da, kitaplara ayırabilecek daha fazla paramız olsaydı, farklı bir toplum olur muyduk?”
Güzel tartışma konusu.
Toplum çok katmanlı; içinde okumayı seven, buna değer veren olduğu kadar, kitap okumayı fuzuli bulan bir kesim de var. Mesele sadece para değil yani. Bu arada; okumak isteyip, kitap alacak parası olmayan da çok. O yüzden indirimler yapılmalı, imkanı olan kitap bağışlamalı mutlaka. Kitap okuyarak farklı bir toplum olmaya gelince… Okuyarak dönüşmek zaman alan bir şey. Hele bizim toplumumuzun kodları söz konusuysa! Değişim öyle kolay olmayacaktır yani.
Pardon üşümüyor musunuz?
Kar kış soğuk görmek istiyorduk, gördük çok şükür. Kışın tadını çıkardık biraz olsun. Yalnız, bazı ünlülerin kar fotoğraflarına bakarken üşüdüm resmen! Kiminin göbeği açık, kiminin bacağı! Yok, dekolteye karşı falan değilim, sadece nasıl oluyor da donmuyorlar diye kıskanmış olabilirim! Ben göbeğimi yarım saat açıkta bırakayım, akşam hastanedeyim! Niye bu arkadaşlara soğuk işlemiyor, işte ona delirmiş durumdayım.