Şirin SeverKöpek tuvaleti şart mı?

HABERİ PAYLAŞ

Köpek tuvaleti şart mı?

Geçen gün Twitter’da bir paylaşım gördüm… İstanbul Havalimanı’ndaki tuvalet işaretlerinin fotoğrafını çekip yayınlamış biri ve şöyle yazmış: “Burası İstanbul yeni havalimanı. Kadın-erkek tuvaletinden sonra köpek tuvaleti... Allah akıl fikir versin. İtperestlik havalimanlarına kadar gelmiş.” İzin almadığım için isim yayınlamıyorum. Zaten isim değil, zihniyet önemli diye düşünüyorum. Neyse, okurken ‘Allah Allah’ dedim; ‘havalimanından geçip giden onca hayvan ihtiyacını gidersin diye yapılan tuvaletten neden rahatsız olur insan?’ Tersine; daha medeni, daha hijyenik değil mi? Sonra yorumlara baktım biraz…

Haberin Devamı

İnsanlar da şaşırmış benim gibi. “Bu seni neden rahatsız ediyor?” diye soruyorlar paylaşımı yapana. “Her gün yüzlerce hayvan uçuyor, seyahatlerden önce ve sonra temizliklerini yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için oldukça iyi düşünülmüş…” Karşılık şu: “Sorun orda zaten. Evcil hayvanın insan yaşam merkezine çekilmesi. Gereksiz tüketim! 8 milyar insan yetmezmiş gibi, 1 milyar evcil hayvan!” Biri sinirlenmiş tabii, “Umarım ailenle ormana, doğaya, denize gittiğin bir gün çocuğunun çişi geldi diye eve dönmek zorunda kalırsın...”

Başka biri diyor ki, “Hayvan yere s.çsa, hijyenimiz elden gidiyor diye sinir krizi geçireceksiniz bu sefer. Cidden size yaranılmaz. Siz bu dünyaya nefret ve kavga etmeye gelmişsiniz.” Malum şahıs cevap veriyor; “Gezegenin hayatı söz konusu. Petler yasaklanmalı. Gereksiz ve ultra lüks tüketim. Ağır vergiler gelmeli.” İlginç bir tartışma değil mi? Ben de zaman zaman bu pet işlerinin abartıldığını düşünsem de, hayvanların ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan tuvalet neden sinirlendirir insanı, anlamadım. Yok artık, o kadar da değil bence.

Kıyafeti bırak, filme bak!

Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Cannes’da yarışan ‘Kuru Otlar Üzerine’ isimli filminin oyuncularından biri Merve Dizdar malum... Festivalin kırmızı halısında yürüdüğü andan itibaren de eleştiri oklarını göğüslemeye çalışıyor. Yok, mesele performansı falan değil. Zira filmi kimse görmedi; oyunculuğu nasıldı, rolü nasıl bir rol, hakkını vermiş mi kimse oralarda değil farkındaysanız..

Haberin Devamı

Varsa yoksa giydiği kıyafet! ‘O giydiği hiç olmuş mu, iğrenç, rezil, rüküş’ gibi pek çok laf havada uçuşuyor. Şimdi doğruya doğru; Cannes festivali her ne kadar bir film festivali olsa da, kırmızı halısıyla bir moda haftası aynı zamanda. Herkesin giydiği, takıp takıştırdığı bir şov alanı. ‘Kıyafetlerden kime ne’ diyemeyiz o yüzden. Zira bu festivalin dünyada ses getirmesi, konuşulması, gündem olması için de bu gerekli. Tekrar başa dönersek…

Merve Dizdar, Louis Vuitton marka bir elbise giymeyi tercih etmiş. Beğendim mi? Hayır. Çok daha modern, çok daha sıradışı bir kıyafet tercih edebilirdi. Ama o öyle düşünmemiş, seçiminden de gayet memnun. Bu yüzden kıza hakaret etmenin manası var mı? Onca terbiyesiz lafı haykırmaya hakkınız var mı? Yok! Edebinizle görüş belirtirsiniz o kadar. Zaten kusura bakmazsanız eğer, görüşünüz de kimsenin umrunda değil. O yüzden tekrar etmek isterim...

Bu oyuncu bir filmiyle o festivalde ve performansı önemli. Ha, kıyafeti de gündem olabilir elbette ama suyunu çıkarmadan. Bence insanlar o kadar çok şeye sesini çıkaramıyor ki, kendilerini o kadar ifade edemiyorlar ki; iki ünlüye hakaret ederek var olmaya çalışıyorlar. Yazık, vallahi yazık bu delirmişler ordusuna!

Haberin Devamı

Köpek tuvaleti şart mı

 

Seksapel mi, teşhircilik mi?

Bir de Irina Shayk vardı; Cannes Film Festivali’nden rüzgar gibi geçti. Özellikle iç çamaşır üzerine giydiği tül elbiseyle bütün dikkatleri çekti. Maşallah kadın güzel, kıyafet cesur, nasıl dikkat çekmesin? Ama işte bana göre; seksapel ile teşhircilik arasında çok ince bir çizgi var. Ve vücudu bu kadar teşhir etmek, o seksapeli de devreden çıkarıyor, hatta öldürüyor. Bu, benim fikrim ama! Benim fikrim böyle diye kadına hakaretler etmiyorum, fotoğraflarının altına tebiyesizce yorumlar yapmıyorum dikkat ederseniz. Siz de öyle yapın, ölümlü dünya, kendinizi bu kadar yıpratmayın bence.

Köpek tuvaleti şart mı

 

Aslan bu, saldırır!

Antalya Manavgat’ta kafese giren aileye aslan saldırmış. Saldırır tabii, aslan bu! Haberi dehşet içinde okudum dün. Bir anne baba çocuklarını hayvanat bahçesine götürüyor, çocuğun amcası olan aslan bakıcısı da ‘hayvanın hiç saldırgan olmadığını, kafese girip selfie yapabileceklerini’ söylüyor. Ailenin kafese girmesiyle birlikte aslan yattığı yerden hızla kalkıp çocuğa saldırıyor. Başına pençe atıyor, saçlı derisini koparıyor. Zor kurtarıyorlar çocuğu, 10 gün hastanede kalıyor ama ağır travma yaşıyor. Nasıl yaşamasın, kaç çocuğa aslan saldırır şu hayatta!!

Şuursuz bakıcı ayrı, hangi anne baba çocuğunu selfie çekmek için bir aslan kafesine sokar yahu! Bu nasıl bir genişliktir? Yıllar önce Cape Town’da bir çita çiftliğine götürmüşlerdi bizi. Ben de orada bir çitanın kafesine girip poz vermiştim ama orada çitalar uyutuluyordu ve hayvanlar ne kadar uyutulmuş olursa olsun, görevliler onların kafasını tutarak yanlarına yaklaşmanıza izin veriyorlardı. Yani bir tarafta gayet profesyonel bir çiftlik… Bir tarafta da bakıcının ‘gir ya bir şey yapmaz’ diyerek aslan kafesine çocuk soktuğu, kısa süre önce el değiştirmiş bir çiftlik. Her şeyimiz niye böyle bizim?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder