Geçen gün bir markanın ‘geri dönüşüm’ konulu buluşmasında Fırat Neziroğlu ile tanıştım... Sanata meraklı olanlar kendisini bilir. Bilmeyenler için de şöyle özetleyeyim; Anadolu’nun geleneksel dokuma formunu kullanarak çağdaş eserler üreten bir sanatçı. Öyle müthiş bir enerjisi var ki, konu konuyu açtı, neler yaptığıyla ilgili sohbet uzadıkça da öğrendim ki kraliyet aileleri onun için yarışıyor! ‘Demek kraliyet ailelerini birbirine düşürüyorsun’ diye takılınca da çok eğlendi. Dokumadan portresini yaptığı Kraliçe Elizabeth’in bu sohbetten bir gün sonra öleceğini ise o gün elbette bilemezdik. Konuya dönersek…
Şöyle anlatıyor; her kralın/ kraliçenin bir dokuma portresi ve bir yağlı boya portresi olurmuş geleneksel olarak. Endüstri devrimi gelince ve her şey makineleşmeye başlayınca, el dokumacılarının çoğu yok olmuş. O günden bugüne, en gerçekçi portreyi dokuyan dünyadaki tek kişi olarak anılıyor Fırat Neziroğlu. Kendi adına bir dokuma tekniği var üstelik. Kanada ve Türkiye’de hakkında yüksek lisans tezi yazılmış. Yani akademik olarak literatüre girmiş bir kişilik. Nasıl bir dokuma yapıyor derseniz, şöyle tarif ediyor: “Dokuma bir bütündür. Benim yaptığımsa boşlukta dokuyabilmek.
Boşlukta dokuma yapınca iplikler kayacağı için o hep tezgahta kalır. Herkes de o tezgahı taşır bir yerlere. Ama benim yaptığım dokumayı katlayıp götürüyorsunuz, başka yerde yeniden açıyorsunuz. Bu düğüm sistemini keşfettiğim için bozulmayan, boşlukta duran dokumalar yapıyorum. Bir de çok gerçekçi dokumalar bunlar.” Tabii, bu gerçekçi dokumalar başka ülkelerin de dikkatini çekiyor haliyle. Kimler mi? Onlar da aşağıdaki yazıda…
Bilişim Vadisi’nde kumaş peşinde
Fırat Neziroğlu, ilk kraliyet ailesinin davetlisi olarak Norveç’e gidiyor. “Sanırım sosyal medyadan işlerimi beğendiler ve Oslo’da bir sergiye davet ettiler” diyor. Ardından Tayland Kraliçesi’nin doğum günü için davet alıyor. Çünkü Kraliçe Sirikit’in özel bir kumaş politikası var. Eski dokuma teknikleriyle kumaş üretilmesini istiyor ve ülkeye katma değer yaratmak için uğraşıyor. Kraliçe’ye yaptığı özel dokuma sonrası da Tayland krallığının marka elçisi oluyor. Sonraki yıl Londra’dan, kraliyet tanıtım ofisinden bir teklif geliyor.
Kraliçe Elizabeth’in portresini kendi tekniğiyle dokuyup ona hediye ediyor. “Allah’tan ölmeden dokuyabildim” diyor gülerek. Şimdi de İsveç Krallığı elindeki hazır işleri istemiş, o da göndermiş. Akıbeti ne olacak, beklemede. Krallıklar paylaşamıyor kendisini demiştim ya, abartmış mıyım? Şaka bir yana, Fırat Neziroğlu müthiş bir adam gerçekten. İsmen bilsem de, başarılarına bütünüyle hakim değildim açıkçası. Türkiye’nin teknoloji üssü olarak adlandırılan Bilişim Vadisi’nin ‘giyilebilir teknolojiler danışmanı’ olduğunu yeni öğrendim mesela. Yani giyilebilir teknolojiler üreten araştırma geliştirme çalışmaları yapıyor.
Halihazırda çalıştığı iş ise çok ilginç; Antarktika için, Ankara tiftik keçisinden hava ve su geçirmez kumaş üretmek için çalışıyorlar. Bu işin sonunda başarılı olurlarsa, Türkiye Antarktika’da toprak sahibi olacak! Aynı zamanda fiziksel NFT’ler üretiyor ve yakında başlayacak Contemporary İstanbul’da son eserleriyle yer almaya hazırlanıyor. Ben kaçırmayı düşünmüyorum, size de tavsiye ederim.
lastik atık arayan bir sanatçı
Hazır İstanbul yine/yeniden kültür sanat aktivitelerine kucak açmışken, sergiler arka arkaya sıralanıyorken; bir sanatçıdan daha bahsetmek isterim… Yukarıda anlattığım buluşmada tanıştım Deniz Sağdıç ile de. Mutlaka tanırsınız, kendini atık malzemelerle resim yapmaya adamış bir sanatçı. Atık malzemeleri bazen çöpten, bazen sokaklardan topluyor ve müthiş portrelere, sanat eserlerine dönüştürüyor.
En son Koton markası için yaptığı portreyi görmüştüm... Sürdürülebilir moda konusunda büyük çaba gösteren markanın, serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen ile ürettiği ‘Suya Saygı’ koleksiyonundan arta kalan jean kumaşlarla müthiş bir portre yaratmıştı. Tek kelimeyle muazzamdı. Zaten çılgınlığa varan tüketim alışkanlığından rahatsız olup başlamış bu tip sanat üretimlerine. Şu an dünyanın 12 ülkesindeki fuar ve kongre merkezlerinde çalışmaları sergileniyor. O gün sohbette, plastik atık bulamamaktan şikayet etti.
Yani atığımız bol ama çöplerin içinde maalesef. Bir türlü ayıramıyoruz, ayırmayı öğrenemiyoruz. “Evde çıkanlar yetmiyor, çöpten topladıklarım da çok kirli oluyor” deyince; çevremi örgütleyip ona plastik toplamaya söz verdim. Sözüm söz Deniz, o plastikler sana gelecek!
GEÇEN HAFTA OLAN BİTEN
- İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth hayatını kaybetti... En çok da şaşıranlara şaşırdım. Kadın 96 yaşındaydı, ne olmasını bekliyordunuz? Bir de gereksiz yakınlık kuranlara bittim, şunu okuyunca da çok güldüm: “Sabahın köründe kalkıp dolmuşla işe gidecek, İngiltere Kraliçesi’ne yas tutuyor. Yat uyu, senlik bişey yok” diyen tweet durumu şahane özetlemişti.
- İzmir’in kurtuluş gününde, sahil güvenlik helikopterleri karşı karşıya geçip zeybek oynadı. Evet bunu da gördük gerçekten! Artık iki insanın oynadığı zeybek bizi keser mi bilmem!
- Apple’ın merakla beklenen iPhone 14 modelleri tanıtıldı. En yüksek model 57 bin TL. 7 sene önce 55 bin liraya alınan Volkswagen Golf marka otomobille yapılan karşılaştırma durumu müthiş özetliyordu. Bizlik bir durum yok yani! Gidip mevcut telefonuma koruyucu kılıf taktırdım, söyleyeceklerim bu kadar!
- Covid’den sonra şimdi de Batı Nil Virüsü çıkmış. Bir bu eksikti, tamam oldu. Yunanistan’da virüs yüzünden 11 kişinin hayatını kaybetmesi, ‘Türkiye’ye de gelir mi?’ endişesini doğurmuş tabii. Bence gelir, herhangi bir felaketin bizi es geçeceğine ihtimal vermiyorum çünkü.