Şirin SeverMadam Atatürk çay servisi yapıyor

HABERİ PAYLAŞ

Madam Atatürk çay servisi yapıyor

Tarih 9 Mart 1923. Amerika’da Washington Post gazetesinin manşeti şöyle çıkar: “Madam Atatürk, çay servisi yapıyor...”

Gazeteler haberi verirken, ‘Beş yüzyıllık geleneği kıran, yeni Türk hükümetinin varlığına modern bir atmosfer ekleyen’ yorumu yaparlar. Habere sebep olan Lâtife Hanım’ın Çankaya Köşkü’nde yabancı basını konuk ettiği özel bir çay davetidir.

Özenli ve modern ikramı, kültürü ve mükemmel lisanı ile konuklarını etkilemeyi başarmıştır. Batı ülkelerinde daha önceleri harem imajına hapsolan Türk kadını; Latife Hanım’ın çay davetiyle yabancı basına bambaşka şekilde yansımıştır.

Haberin Devamı

Madam Atatürk çay servisi yapıyor

Köşkte sık sık verilen çay davetleri yabancı basında yankı bulduğu kadar Ankara’daki diğer kadınları da etkileyecektir. Sévres porselenler, gümüş takımlar, el işi örtülerin süsleyeceği Çankaya sofrası pek çok değişikliğin habercisidir...

Şimdi... Bütün bunları nereden çıkardım? ‘Çay’ kitabından! Son 12 yıldır yemek/seyahat yazıları yazan, onlarca ülkeye gidip yeme içme kültürlerini mercek altına alan Ebru Erke’nin yeni kitabı ‘Çay’da yer alıyor bu ve çaya dair pek çok bilgi.

Yine kitapta yer alan detaylardan biri şöyle: Çay, aslında bilinenin aksine çok geç edindiğimiz bir alışkanlık. Osmanlı döneminde çay ile tanışıklığımız olmasına rağmen asıl keyif içeceği hep kahveymiş.

Çay daha geç yaygınlaşmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, çay tarımının yapılması için bazı girişimler yapılmışsa da net bir sonuç alınamamış. Yani çay, Cumhuriyet ile koşut bir tarihe sahip bizim için.

TÜKETİMDE BİRİNCİ ÜRETİMDE YEDİNCİYİZ

Belki dünyanın en iyi çayını üretmiyoruz ama çay üretiminde dünya yedincisi, tüketimde ise dünya birincisiyiz! Türkiye dışında pek tüketilmiyor olsa da ‘Türk usulü çay’ diye bir kavramı dünyaya duyurmuşuz ve şu ince belli bardaktaki çayımızı, kültürümüzün vazgeçilmez parçası yapmışız.

Bardağıyla, demleme şekliyle ve en önemlisi yüklediğimiz anlamıyla Türk çayının yerini kolay kolay başka bir şey tutmuyor bizim için. Ebru Erke de bu kitapta, kendi çay kültürümüzün yanında diğer ülkelerin farklı çay alışkanlıklarını anlatıyor.

Haberin Devamı

İyi çay demlemenin incelikleri, dünyanın en nadide çayları ve çaya dair merak edilen her şey bu kitapta. Üstelik Erke bunu ezbere yapmıyor...

Gobi Çölü’nde kısrak sütüyle hazırlanmış tereyağlı çayı yudumlayarak, Sri Lanka’da yol üstündeki bir büfede çay içerek, Hindistan cevizi sütüyle tatlandırılmış en ucuz çayı deneyerek, Kore’deki budist rahibe ile yaptığı saatler süren çay seremonisi ile, Hindistan’ın en güçlü çay otoritesinden 15 gün eğitim alarak yapmış.

O artık bir çay someliyesi ve bütün öğrendiklerini ‘Çay’ kitabında anlatıyor. Bu kadar düşkün olduğumuz çayla ilgili, belki de en kapsamlı kitap bu. Karaca markası da işin sponsoru. Meraklısı bilsin.

Şu ‘bebek’ sorunsalı…

4 aylık hamileyken bebeğini kaybeden Begüm Kütük’e bir mekan çıkışında mikrofon uzatıp “Tekrar anne olmayı düşünüyor musunuz?” diye sormak, kadını gözyaşına boğmak, nasıl bir muhabirliktir Allah aşkına, söyler misiniz?

Anne olmayı çok isteyen ve hamileyken o çocuğu kaybeden bir kadının ne kadar hassas olabileceğini düşünmeyecek kadar nezaketsiz, empati duygusu sıfır ve fütursuzuz! Öte yandan hamile olduğu halde, bunu soran gazetecilere “Uyduruyorsunuz” diyen Hazal Kaya’ya ne demeli?!

Haberin Devamı

Gazetecileri yalancı çıkarmak adına yalan beyan verirsen, ertesi gün de “Evet hamileyim” diye açıklama yaparsan kim sana niye inansın bir daha? Tamam herkes ilk aylarında bunu saklamak isteyebilir; risktir, nazardır denir ama işte, gazeteciler bundan emin ama sen ona ‘yalancı’ diyorsun!

Geç git, konuşma mesela! Özetle bebek ve hamilelik mevzuları ile ilgili sorunluyuz; soru sormayı ve nezaketi bilmiyoruz ama bazı ünlüler de cool’luğu fazla mı abartıyor ne? Ortası yok mu bunun?

Bazı diziler çok güzel...

Nevin Yıldırım’ı tüm Türkiye tanıyor artık; kendisine sistematik şekilde tecavüz eden adamı öldürüp, başını köy meydanına atmıştı... Davasını merakla takip ettik; erkekler için anında ‘yaratılan’ hafifletici nedenler ve iyi haller ona uygun görülmedi ve müebbet cezası onandı maalesef.

“Ölmemek için öldürdüm” diyen bu kadının hikayesi önceki akşam ‘Avlu’ dizisine de konu oldu. Kadınların kendilerini savunmak için başlarına gelenleri anlattıkları o sahneler, sosyal medyada defalarca paylaşıldı. O zaman kendi hayatlarını savunan o kadınlara selam olsun…

Ekranın ilk psikolojik draması bitiyor; ‘İstanbullu Gelin’ haftaya final yapıyor. Psikaytrist ilgisiyle yazılan, süper derinlikli karakterler sunan, her hafta bir terapiden çıkmış gibi hissettiren önemli bir işti. Aile olmayı, anne babalığı, evliliği iniş çıkışlarıyla kamu spotu sıkıcılığından uzak, öyle güzel anlattı ki, bundan sonra eksik kalacağız biraz. Bize işte böyle değerli hikayelerle gelin ey senaristler.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder