İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi, Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu; pazar günü metro ve Marmaray’da hava kirliliği testi yapıyor, buralardaki havanın dışarıdaki havaya oranla 3 kat daha kirli olduğunu tespit ediyor.
“Bütün dünya metrolarında özel bir kirlilik vardır, ben de metroda daha fazla öksürdüğüm için ölçmek istedim” diyor.
Yani suçlama yok, kötü niyet yok. Adamın işi bu, sonuçta! Yaptığı anlık ölçümlerde de kirlilik değerleri yüksek çıkıyor. Bu elde ettiği bilgiler yayınlandığı anda da Metro İstanbul’dan açıklama yapılıyor:
“Tüm metro sistemlerimizde hava kalite ölçümlerini yapan sensörlerimiz var. Bu sensörler vasıtasıyla, içerideki kirli havanın tahliyesi yapılıyor. Ve bu cihazlar otomatik bir sistemle sürekli olarak takip ediliyor...”
Yani özetle “İstanbullular rahat olsun” deniliyor.
Prof. Kadıoğlu da tepkili; “Problemi inkar etmeyin önlem alın. Tüm dünya metrolarında toz yüksek olduğu için önlem alınır” diyor. Tabii tartışma sosyal medyaya yansıyınca, iyice alevleniyor.
Bence alevlenmeli de…
Sonuçta İstanbul’a, hepimize yarayacak bir tartışma. Tam da bu yüzden; karşı savunma yapmak yerine, fikir belirteni yalanlamak yerine bunu yapıcı bir tartışma olarak görmeli, topa öyle girmeliyiz.
Millet olarak tartışmayı bilmediğimiz için; bunları beyin fırtınası olarak göremiyor, bize yarayacağını anlamıyoruz.
En basit önlem maske
Şimdi... Kimi bilirkişiye göre bizde metro hatları yeni olduğu için çoğunda zaten gelişmiş havalandırma sistemi mevcut.
Kimine göre de bazı istasyonlarda eksikler olabilir.
Dünyanın pek çok metrosunda toz miktarı yüksek olduğu için önlemler alınıyor. Bazı istasyonlarda, yolcuları vagonların getirdiği toz ve kirden koruyacak cam ayırıcılar yapılıyor. İstanbul’da birkaç istasyonda varmış. Bu tartışma vesile olsa, sayıları artsa keşke.
Ayrıca alerjik ve hassas kişilere ‘maske takın’ uyarısı yapılsa mesela. Kadıoğlu’nun söylediği de bu zaten: Dünyadaki benzer sorunları ve alınan önlemleri inceleyin ama inkar etmeyin.
Zaten yeni dönemden beklediğimiz bu değil mi?
AÇIKHAVA'DA 5 GÜN ÇIKAN KAÇ KİŞİ VAR?
Ebru Gündeş 6 yıl aradan sonra günlerdir Harbiye Açıkhava sahnesinde...
Bu uzun ara elbette bir iki konserle kapatılamazdı; yoğun talep yüzünden konserler hemen beş geceye çıkarıldı.
Her gecesinde de alan full, bilet satamayanlara selam edercesine.
Günler öncesinden biletler tükeniyor, merdivenlere bile bilet satılıyor. Turkcell Yıldızlı Geceler konserlerinin en iş yapan ismi Ebru, orası net!
Bu arka arkaya konserleri de Türkiye’de birkaç sanatçı yapabiliyor malum; Tarkan, Sıla, Kenan Doğulu, sahneye çıksaydı Sezen Aksu.
O alanı doldurmak zor, her babayiğidin harcı değil.
Ben salı akşamı izleyebildim Ebru Gündeş’i, notlarım da aşağıda…
Ebru da Sıla hayranı
Gündeş bu işi gerçekten iyi yapıyor. Seyircisini onore ediyor; bilet aldıkları için, geldikleri için, onu yalnız bırakmadıkları için, nezaket dolu bir ‘hoş geldin’ diyor.
■ Sesinin gücüne sığınmıyor; ‘sesim yeter nasılsa’ demiyor; dansçı çıkarıyor, ışık ekibi sahneyi müthiş görseller ve videolarla süslüyor.
■ Repertuvarı Sezen Aksu’dan Sertab Erener’e uzuyor. Hatta konserin sonunda “Şimdi sıra benim çok dinlediğim şarkılarda” diyerek vokali Anıl’a rap söyletiyor ‘Bu Hayatın Heyecanı Meyecanı Yok’ diyerek şaşırtıyor.
■ ‘Senden Daha Güzel’ ve ‘İçerim Ben Bu Akşam’ şarkılarını da sevdiği şarkılar listesinde bir bir söylüyor.
■ Sıla ve Derya Uluğ’a övgüler yağdırdı, “Sektörde ikisini ayrı tutarım, kimse kusura bakmasın, müthişler” dedi.
■ Dansçı kızlar dans ettikçe bir de itiraf geldi: “Geldim gidiyorum, şöyle güzel dans etmeyi beceremedim..”
Konser mi belgesel mi?
Konser boyu beni rahatsız eden şeyi de not düşeyim... Sahnenin iki tarafındaki dev ekranlara sürekli seyircilerin görüntüsü verildi, basket maçlarındaki gibi. Bir kamera seyircilerin arasında dolaşıyor, onları çekip dev ekranda gösteriyor. Tamam ilk değil, çok da tatlı ama bu kadar çok mu olur? Bir andan sonra konserden kopuyor, insanları ve tepkilerini izlemeye başlıyorsun. Zira çekildiğini anlayan el sallıyor, gülüyor, kimi güneş gözlüğünü takıp poz veriyor, kimisi yanındaki kadını öpüyor, kimi yanındakini dürtüyor ‘bak ekrandayız’ diye, yanındaki ‘cool’luğunu bozmadan omuz silkiyor, kimi utanıp yüzünü saklıyor, kimi öpücük yolluyor. Seyirci de ekrana bakıp, kahkahayı basıyor falan… Konser mi izledik, insan belgeseli mi vallahi çözemedim!