“Doğurmuş herkes çocuğunu kollasın, biri eksik olabilir” esprisiyle paylaşılan bu fotoğrafı gördüm önce... Bir espri var tamam ama olayı hiç anlamadım çünkü ‘fenomen’ denilen fotoğraftaki şahsı hiç tanımıyorum. Fakat gün içinde olay öyle büyüdü ki, Mükremin’i otomatik olarak tanımış oldum, olaya da gayet hakim bir kıvama geldim.
Hamile videoları çekerek fonemen olmuş Mükremin Gezgin. En son yalandan doğuma girince ve kucağına gerçek bir bebek alınca Türkiye onu konuşmaya başladı. Takip eden etmeyen herkesin önüne düşmeye başladı fotoğrafları. Yani Mükremin amacına ulaştı. Fakat bazı ünlü isimler itiraz etti meseleye. Mesela Bergüzar Korel.
El kadar bebeğin espri malzemesi yapılmasına itiraz etti ve “Buna gülen, sayfalarında paylaşan hesaplara da yazıklar olsun” diye ekledi. Hem haklı hem haksız! Ben de bu tür cinsiyetçi şakalara gülünmesini hiç anlamamak hatta saçma bulmakla birlikte, annelik duyarı kasmayı gereksiz buluyorum. Mesele annelik değil ki, bu gereksiz komiklik çabası! Yine de birileri buna gülecek zekadaysa, ne diyebilirim!
Nitekim Hazal Kaya pası aldı, “Anlamıyorum bu tepkileri. Mükremin sadece 23 yaşında. Zekice bulursun bulmazsın, gülersin gülmezsin, bir LGBT birey olarak ona gülen 1.5 milyon insana bir erkeğin doğumunu bekletti. Ne oldu bu kadar mevzu yaratacak? İsim verip hedef göstererek elinize ne geçti” diye sıraladı hislerini. Sanki haklı! Gülersin gülmezsin ayrı konu ama nedir bu kadar mevzu yaratmak? Derken, Bergüzar Korel hedef tahtasına oturtuldu.
“El kadar bebeklere bu kadar hassassan, sen niye reklamlarda elin bebekleriyle oynuyorsun? Heteroseksüeller kucağına bebek alıp oynayabilir ama eşcinseller lütfen bebekleri kucağına almasınlar, öyle mi yani?” diye hesap soruldu. A bakın, bu da doğru! Mükremin’in yaptığı da bir tür oyun değil mi? Sen reklamda bebekle oynuyorsun ama eşcinsel biri bunun parodisini yapmasın öyle mi? Neyse, daha tam bunları sindirememişken; Edis girdi topa.
“Neden her şeyi bu kadar ciddiye alıyorsunuz, insanların eğlendiği sıradan bir mevzuyu ideolojilere bağlayıp keyif kaçırıyorsunuz?” dedi. Hah, işte tam da bu noktadayım sanırım! Dediğim gibi hiç anlamıyorum ve komik de bulmuyorum bu ucubelikleri ama görmezden gelebilirdim gözüme sokmasalardı!
‘Erşan Kuneri’ ve ‘Gibi’ isimli komedileri karşılaştırıp günlerce ‘hangisi daha iyi’ diye iknaya çalışan ve gerçek anlamda deliren bir toplumda elbette herkes ‘Mükremin’in yaptığına gülünür mü?’ diye avukatlığa soyunacaktı ama olan Mükremin’e oldu işte. Hesabını kapatmış Mükremin ama onun üzerinden kim daha anne, kim daha duyarlı tartışması devam ediyor. Ben boşuna demiyorum magazin deyip geçmeyin, bir toplumu tam da buradan anlarsınız diye. Bakın olanlara şimdi.
1.3 MİLYON KİŞİ NE ARIYOR?
Bu arada Mükremin Gezgin’i kaç kişinin takip ettiğine baktım. Hesabını kapatmadan önce 1.3 milyon kişi takip ediyormuş. Maşallah! Gerçekten bir fenomenmiş. ‘Herkesin bir alıcısı vardır’ diyerek Mükremin’i ve çektiği videoları tartışmak istemiyorum şimdi. Asıl onu takip edenleri tartışmak istiyorum çünkü!
Neden? Komik bulduğunuz nedir bu videolarda? Cinsiyetçi şakalar yapılması neden bu kadar güldürüyor sizi? Kendinizi hiç sorguladınız mı? Mükremin de anlamamış durumu belli ki. Yaptığı mizansenden sonra sormuş: “Bana buradan kötü yorumlar yazıyorsunuz ama sokağa çıktığımda yürüyemiyorum. Hepiniz fotoğraf çektirmek, sarılıp öpmek istiyorsunuz…” İşte buradaki iki yüzlülüğü konuşmak lazım asıl. Var mısınız?
DAYANABİLİR MİSİN BU ŞARKIYA?
Madem eleştirel mevzularla başladım yazıya… Es geçemeyeceğim bir şarkıyı da araya sıkıştırayım. Merve Boluğur bir şarkı yapmış. Kim mi Merve? Oyuncu diye hatırlıyorum ama uzun zamandır tek rolü uzatılan magazin mikrofonlarına absürt açıklamalar yapmak, garip pozlar vermek olan kişi. Neyse işte, acayip bir şarkı yapmış.
Şarkının adı, ‘Şşşşşşttttt’. Yanlış yazmamak için saydım; tam olarak, 6 tane ş’den 4 tane t’den oluşuyor ve şöyle sözleri var: “Şşşşttt! Dayanabilir misin, hadi yaklaş.. Şşşşttt benden gitmemişsin, gittiğini sanmışsın anca.. Pişşşt kendine gelememişsin, ölüyorsun anlasana… Acıttığın geçmiş artık koymaz ki bana Kimse kesmez seni, hadi gölgelerde ara..” diye uzayıp giden bir şarkı. Müziği nasıl derseniz, bilmiyorum!
Çünkü bu sözleri konuşarak söylüyor şarkıcımız. Sevgili magazinci dostlarımızın mikrofon uzatmak suretiyle ‘ünlümsü’ yaptığı bu kişi elbette kendine bir görev yüklemeli ve bir şeyler yapmalıydı. O da gitti şarkı yaptı işte. Ama sevgili Savaş Özbey’in de dediği bir ‘şarkımsı’ çıkmış ortaya.
Derdim dalga geçmek değil, gencecik bir kızın kendine neden bunu yaptığını anlamak istiyorum. Çok şey yapabilir aslında ama Ajdar’la yarışmayı seçmiş anladığım kadarıyla. Neden diye sormak ve kulaklarımın pasını silmek istiyorum izninizle.
‘RUMİ’NİN RÜYALARI’ RÜYA GİBİ
Geçen perşembe AKM’deydim... Refik Anadol’un ‘Rumi Dreams’ yani ‘Rumi’nin Rüyaları’ isimli yeni eserini görmek için gittim. Küçük yuvarlak bir fuayeye, grup grup alıyorlar insanları. 6.5 dakika süren müthiş görsel şöleni izleyip çıkıyorsun. Sonra yeni grup giriyor içeri. O yüzden uzun bir kuyruk vardı kapının dışına kadar taşan..
Refik Anadol’un deyimiyle, ‘insanlık tarihinin en büyük şair ve filozoflarından Mevlana’yı ölümünün 750. yıldönümünde anmak için yapılmış bir eser bu. Eşsiz Rumi arşivlerinden oluşan geniş bir veri setini, yapay zeka tabanlı bir ışık ve hareket temaşasına dönüştürmüş sanatçı. Konya Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yardımlarıyla toplanmış veriler.
19 farklı dilde Mesnevi yazıları, 180 binden fazla tarihi belge/eski kitap resimleri ve 150 saatten fazla süren tasavvuf müziği kayıtlarından oluşuyor ‘Rumi’nin Rüyaları’. Ve “En felsefi işlerimden biri” diyor Anadol bu eseri için. Gerçekten etkileyiciydi. O dev ekranlardaki ışık ve renk oyunlarını izledikçe, ‘nasıl yapıyorlar’ diye düşünüp duruyorsun.
Ona zaten ‘yeni medya sanatçısı’ demeleri bundan sanırım. Berlin, Seul, Barselona, Los Angeles gibi dünyanın farklı 9 şehrinde aynı anda eserleri sergileniyor. Arı gibi çalışıyor. ‘Rumi Dreams’ yakında Konya’da da sergilenecek ama önce başka ülkeler görmeli bu eseri diyerek, yurt dışına tanıtacaklar. Ki çok doğru bir tercih. Gidin görün, kaçırmayın derim.