Artık şaşıracak bir şey kalmadı diyorsun... Daha ne olabilir ki diyorsun... Ama bu memleket bizi her seferinde daha da şaşırtmayı başarıyor! Narin’in aile içinde öldürülmesi, 2 yaşındaki bebeğin istismarı, sonrasında da annesinin ihmali sonrası ölümü, surlarda insan doğrayan bir ruh hastası, barınaklarda toplu halde öldürülen köpekler, yolda durup dururken başkasına bıçak sokanlar, insan pataklayanlar, bilumum cinnet halleri derken bu da oldu!
Bebekleri öldürüp para kazananlar eksikti, o da oldu! İnanılmaz ama gerçek! Bile isteye bebek öldürüp bundan para kazanan bir çete varmış bu ülkede! Üstelik hastanelerde oluyormuş bütün bunlar. Canımızı kurtarsınlar diye kendimizi teslim ettiğimiz insanlar; bebeleri öldürüyormuş. Hani üzülerek, acı çekerek falan da değil... Gülerek, dalga geçerek, pis pis konuşmalar eşliğinde yapıyorlarmış bunu. Hemşirelerin anlattıkları korkunç. Çocuklarının normal şekilde öldüğünü sanan aileler perişan. Yahu filmini yapsan, insanlar ‘çüş’ der buna. Nasıl bir acımasızlık, nasıl bir kötülük bu? Ama gerçekten oluyor ve yer yerinden oynamıyor bu ülkede. Hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. “Bir sonraki” deyip geçiyoruz. Sizce biz iyi miyiz? Normal miyiz? Bu kadar insanlık dışı şeye tanık olup; bu kötülüğün, bu çürümüşlüğün ortasında nasıl yaşayacağız bilen varsa söylesin.
TÜRKİYE SPOR YAPIYOR MU?
‘Türkiye Hareket Haritası’ araştırmasına göre rakamlar şöyle:
* Türkiye’de aktif spor yapanların oranı 2019 yılında yüzde 26 iken bu oran 2024 yılında yüzde 35’e yükseldi.
* Türkiye’de 2024 yılında 15-65 yaş aralığındaki 58,1 milyon kişinin yüzde 35’i (20,3 milyon kişi) aktif olarak spor yapıyor.
* Türkiye’de aktif spor yapan 20,3 milyon kişinin yüzde 45’i yürüyüş yaparken, yüzde 55’i 63 farklı branşla ilgileniyor.
* 63 farklı spor dalı arasında yürüyüş, fitness, futbol, voleybol, pilates, yüzme, tenis, boks gibi branşlar öne çıkıyor.
* Bu 63 farklı branşın arasında takım sporlarının oranı ise yüzde 48.
* Spor yaparken ana motivasyon kaynakları arasında ‘daha enerjik ve sağlıklı olmak’ yüzde 58 ile Türkiye genelinde öne çıkıyor. Formu korumak yüzde 39 oranıyla ikinci, dayanıklılığı artırmak yüzde 36 oranıyla üçüncü sırada.
* Spor salonu tercih ederken; yüzde 28 fitness uzmanlığını, yüzde 21 hijyeni, yüzde 14 de sosyalleşmeyi tercih ediyor.
* Spor yaparken herhangi bir dijital uygulama kullananların oranı yüzde 32. Bu oran 15-24 yaş aralığında yüzde 50, 25-34 yaş aralığında ise yüzde 40.
* Spor yapmayanların yüzde 54’ü spor yapmama nedenini ‘zamanım yok’ olarak belirtiyor.
GELECEĞE YATIRIM YAPMAK
İşte ‘Türkiye Hareket Haritası’ araştırmasının sonuçları böyle. Ve araştırmadan anladığımız da şu ki; aşırı sportif bir ülke değiliz! Spor ve iyi yaşam markası MAC’in, Türkiye’deki hareket alışkanlıklarını daha görünür kılmak amacıyla Future Bright iş birliğinde gerçekleştirdiği bu araştırma; ülke genelinde bireylerin spor yapma sıklığı ve ilgilendikleri spor türlerinin yanı sıra hareketlilik tanımlarına göre kitle büyüklüğünü ortaya çıkarmak amacıyla yapıldı. Araştırmanın sonuçlarını da MAC Co-CEO’ları Zeynep Sirel Fırat ve Mümtaz Demirci’nin yanı sıra Future Bright Kurucu Ortağı Akan Abdula bir basın toplantısı ile açıkladı. Araştırmaya göre, 2019’a göre aktif spor yapanların oranı artmış, bu iyi haber. Ayrıca birlikte spor yapmayı seviyoruz. Spor yapmanın ana motivasyonlarına baktığımızda ise daha iyi bir yaşam sürdürmek öne çıkıyor. Bu ülkemiz açısından önemli bir sonuç. Sağlıklı bir gelecek için bugünden bedenine iyi bakanların sayısında ciddi bir artış söz konusu. Dijitalleşmenin de spor yapma alışkanlığını etkilediğini belirten MAC Co-CEO’su Mümtaz Demirci, bu nedenle MAC+ uygulamasını devreye aldıklarını ve bu uygulama ile tamamen ücretsiz şekilde her yerde spor yapma ayrıcalığı sunduklarının altını çizdi. Future Bright Kurucu Ortağı Akan Abdula ise şunları söyledi: “30 yaş üstüne ‘deneyimli gençlik’ diyoruz. Yaşam süremiz dünya ortalamasının üzerinde, 78 yıl. Ama iyi yaşam süremiz 58’de duraksadı. Bu derin demografik değişim, sağlıklı bir hayatı daha önemli hale getiriyor. Artık spor, günlük hayatın vazgeçilmezi. Sporun çeşitliliği artıyor, her an, her fırsat bir spor aktivitesine dönüştürülüyor. Geleceğin dinamik ve sağlıklı bireylerinin spora bakış açısı bugünden şekilleniyor diyebiliriz.”
Dubai çikolatası kadar kafanıza...
Ne Dubai çikolatasıymış arkadaş! Instagram’da her gün videoları önüme çıkıyor ama bir kez bile yemedim daha. Yemek de istemiyorum çünkü baka baka doydum, teşekkürler. Üstelik her baktığımda şeker komasına giriyorum. Bir tatlı nasıl hem fıstıklı, hem kadayıflı, hem çikolatalı olur, insanın içi bayılmaz mı? Ki ben fıstığın, yediğimiz her şeyi aşırı ağırlaştırdığını düşünen, kadayıfı, baklavayı bile cevizli seven biri olarak bu Dubai çikolatasını daha denemeden reddediyorum. Sosyal medya çağı böyle bir şey ama... Biri paylaştığı an, dalga dalga büyüyor. Hatırlayın pandemi döneminde de, aynı kabın içine konulup fırına atılan spagetti furyası çıkmıştı. Her influencer, her şef, her mutfağa giren bunu yapıp video yayınlıyordu. Sonra ne oldu? Burnumuza kadar doyduk, modası bitti. Şimdi tez zamanda bu saçma tatlının da modasının bitmesini bekliyorum. Dubai çikolatası satan pastanelerin önünde 50 metre kuyruk oluşturanlara da “Dağılın” demek istiyorum, her şeye de bu kadar çabuk düşmeyin be kardeşim.