Serdar Ortaç bir süredir gerekli gereksiz konuşuyor malumunuz üzere... Kumarı, hastalığı, ayrılığı, depresyonu derken ‘sinirleri bozuk’ diye kendi haline bırakmıştık. Fakat kantarın topuzunu iyice kaçırdı, artık iki çift laf etmek gerek. İzninizle ben edeceğim şimdi. Kadınları hedef almış bu kez Ortaç, şöyle diyor: “Aciz erkekler, eli nefsinde herifler; yazıklar olsun size! Bu kadınları bu hale siz getirdiniz. Siz erkeksiniz oğlum, evreni yaratan sizsiniz! Eşitlik diye başımıza çıktınız, ipleri bu kadar vermeyin kadınlara... Ben verdim eski karıma bütün ipleri, ne oldu? Ağzıma s.çtı! İki tane göğsü var diye. O kadar!” Şimdi o iş öyle değil Serdar Bey… İpleri verdinse eğer, iki göğsü var diye değil; senin başka şeyin var diye!! Tövbe tövbe.. Bir kalbin var diye yahu!! Kalbin var diye, kalbin yerinden oynadı diye, kalbin onun için attı diye verdin ipleri. (Ne demekse o da!) Çünkü insan sevdiğine, değer verdiğine, hayatında olmasını istediğine verir ipleri. Etrafta iki göğsü olan ne çok kadın var, hepsine veriyor musunuz ipleri? Hayır! İstemeyen adam, hayatı pahasına o ipleri başkasına kaptırmıyor, başkasının kendisini yönetmesine izin vermiyor, kimseyi kandırmayın. O ipler gönüllü veriliyor, bayıla bayıla veriliyor. Bile isteye yani. Doktor değilim ama çok belli; Ortaç’ın sorunu kendisiyle, özdeğerleriyle. Mutsuz, yorgun ve tükenmiş. Ama yaşadığı şeye bu kadar öfkeliyse, herkese hatta kadın ırkına nefret kusacak noktaya gelmişse, çok iyi bir psikiyatriste görünmeli. Bir de demiş ki, “Annemi dinleyip Rizeli ya da Urfalı bir kadın alsaydım, bitseydi bu işkence. Ben modern kadın istemiyorum ki…” Modern kadın seni ister mi bakalım?! Ayrıca Rizeli ve Urfalı kadınlarla ilgili ne büyük yanılgı bu böyle! Kim sana onların modern olmadığını söyledi ki? Yerin yurdun bir önemi yok bence; kendini tanıyan, kendini yetiştirmiş, özgüvenli hiç kimse, kadınları iki memeden, bir popodan ibaret gören bir erkek istemez. Net olan bir şey varsa o da budur! Lütfen tedavi olunuz ve kendinize geliniz Serdar Bey!
Erkeği para cezası korkutuyor
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, bir rapor yayınladı. ‘Türkiye’de Erkek Şiddetiyle Mücadelede Kolluk Uygulamaları’ başlıklı bir rapor. Mağdur kadınların kolluk kuvvetlerine başvurduğu zaman yaşadıkları deneyimlere yer verilmiş. Neler mi var raporda? Kolluk personeli, şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığı konusunda bilgi sahibi olmadığı için, genellikle kadınların ihtiyaçlarına da hakim olamıyormuş. Şaşırdık mı? Hayır! Çekirdekten eğitim bunun için şart işte. Öte yandan kadınların ihtiyaçlarına bakılmaksızın en sık verilen tedbir uzaklaştırma kararıymış. Ancak kolluk kuvvetleri de bu tedbirin hiçbir işe yaramadığını biliyor, çoğunlukla bir yaptırım olsun diye veriyorlarmış bu kararı. Bir başka sonuç da şu: Şiddet gören kadınla ilgili gizlilik kararı varsa, genelde kimseye bilgi verilmez. Ancak kolluk kuvvetleri faili tanıyorsa, ‘yahu o yapmaz, etmez’ diyerek, tarafları uzlaştırmaya çalışıyor, dolayısıyla da kadınları tehlikeye atıyor. En ilginci de şu tespit… Kolluk kuvvetleri diyor ki; “Erkekleri parayla korkutacaksın. ‘Ceza yazarım’ dedin mi, erkekler korkup biraz düzeliyor.” Bakar mısınız; hiç kimse ve hiçbir şey erkeği korkutmuyor ama para ödemek korkutuyor. O zaman mahkemeler bol bol para cezası yazsın, kolluk kuvvetleri de bunun ödenmesini sağlasın. Bir de bunu deneyelim, erkek şiddeti bitsin yeter ki!
Aldatılan öldürebilir mi?
Konu erkek şiddetinden açılmışken.. Yüce Türk adaletinin ‘örnek’ kararlarından bahsetmeyelim mi biraz da?! Geçen yıl 12 Ağustos’ta 16 yıllık eşini otogarda dört yerinden bıçaklayarak öldüren Haydar Çakıcı ‘eşi kasten öldürmekten’ ağırlaştırılmış müebbet aldı. Fakat mahkemeye, Hanife Çakıcı’nın başka biriyle mesajlaşmaları delil olarak sunuldu, bu saygıdeğer beyefendinin aldatıldığının altı çizildi itinayla. Mahkeme heyeti de bu eylemin ‘hiddet ve şiddetli elem’in etkisi altında gerçekleştiğine kanaat getirip cezayı 22 yıl hapse çevirdi. Yani haberin başlığındaki gibi tam; ‘Katil Kocaya Mesaj İndirimi’ yapıldı. Mahkeme özetle diyor ki, aldatılmak bir öldürme nedenidir! Yani sanık karısını öldürmüştür, suçludur ama o kadar da çok suçlu değildir! E bunu bilen/gören/duyan niye öldürmesin ki? Kolluk kuvvetleri niye elini taşın altına koysun ki, niye uğraşsın ki? Şansınız varsa şiddet görmezsiniz, zira bu ülkede adalet bu kadar işte!
Bunlar nasıl paralar yahu?!!
17 Ağustos’ta Türkiye’de konser verecek olan Robbie Williams’ın bilet fiyatları 17 bin 600- 22 bin TL arasında. ÊÊ 10 Eylül’deki Seal konserinin biletleri 800-1200 Euro arasında. ÊÊ Geçen gün Antalya’da bir otelde sahne alan Christina Aguilera’yı ayakta izleyenler 450 Euro verdi, loca fiyatları ise 15 bin-35 bin Euro arasındaydı. ÊÊ Kısa süre önce Bodrum’da bir otelde konser veren Yunan şarkıcı Antonis Remos’u izlemenin bedeli ise 1500 Euro’dan başlıyordu. Üstelik bir saat kalıp sahneden indiğini söylediler beyefendinin. Bunlar nasıl paralar gerçekten? Yunanistan’a gidip izlediğinde 100 Euro veriyorsun Remos’a, bir de masaya içki şişeni bırakıyorlar. Şimdi diyeceksiniz ki, millet pazara gidemiyor sen neden bahsediyorsun? Bu başka bir ekonomi işte, ondan bahsediyorum. Eskiden bu konserlere normal vatandaşlar da giderdi, şimdi bu paraları ödeyenler uzaylı gibi bir şey bizim için. İşte bu uçurumdan söz ediyorum, anladınız siz onu.