Hamile kadın göbeğini göstermeli mi? Ünlü kadınların hamileyken dergilere çıplak poz vermesinin hemen ardından tartışmaya açılan, cevabı da olmayan bir soru bu. Gelenek gibi bir şey sanırım, o poz ille de verilecek! Bu kez de dünya yıldızı Rihanna, geleneği yerine getirdiği için aynı sorular yine/yeniden soruluyor. Amerikalı rapçi Asap Rocky ile ilk çocuğunu kucağına almaya hazırlanan Rihanna, Vouge dergisine göbeğini açıkta bırakan iddialı pozlar verdi.
Tabii bu pozları beğenenler kadar eleştirenler de oldu. O da, “Vücudum şu an harika şeyler yapıyor. Bundan utanacak değilim. Bu süreç kutlanmalı. Neden hamileliğini saklayasın ki?” diyerek cevabını verdi. Dünyanın en iddialı, en çılgın kadınlarından birinden söz ediyoruz. Size mi soracaktı yani?! Ayrıca kimse sormuyor size zaten.
Bir kadın, kendini estetik buluyorsa eğer, hamile karnını gösterip istediği dergiye poz verebilir. Zaten sorun, Rihanna’nın bu pozları vermesi değil. Asıl sorun, karnını gösteren kıyafetlerle gündelik hayatına devam etmesi!! Yani olayı abartması. Emzirme meselesinde çıkan tartışmanın bir benzeri bana kalırsa. Kamusal alanda anne bebeğini emzirmeli mi sorusu gibi bir şey yani. O konuda durduğum yer neresiyse, şimdi de aynı yerdeyim.
Bir anne, çocuğunun karnını istediği her yerde doyurabilir; bunun ayıbı da günahı da yok. Olamaz! Ama hiç gerek yokken bu durumu gözümüze sokuyorsa, orada bir sorun var demektir. Bebek emzirirken çekilen fotoların sürekli Instagram hesabından paylaşılması gibi. Zaten bunu yapanlar yüzünden başlamıştı tartışmalar da. Yani, bu ‘hamileyken karnı gösterme’ meselesinde de böyle ince bir çizgi var bana göre. Anne olmak, çocuk doğurmak gerçekten mucizevi bir hal.
Elbette bu anları ölümsüzleştirmek, poz vermek de normal. Ama hayatın içinde sürekli karnı açık kıyafetlerle dolaşmak da bir o kadar abes değil mi? Üstelik bunun muhafazakarlıkla da alakası yok, annelik statüsü ile de. Abartmak meselesi tamamen. Bunu Rihanna gibi sıradışı kişiler için söyleyemeyiz belki, çünkü bu kadınların her adımı olay, her adımı şov amaçlı.
Benim demem o ki, normal kişilikler ‘Rihanna yaptı ben de yapayım’ diye ortaya çıkmasın yeter ki! Lütfen hamilesiniz diye göbeğinizi gözümüzü gözümüze sokmayın. Normal olun, sakin kalın. O, Rihanna ama siz değilsiniz, bu gerçekle barışın. Ok?
EZBER BOZAN HAREKETLER
Bazı klişelerin yıkıldığını görmek güzel… Beckham’ların büyük oğlu Brooklyn, oyuncu Nicole Anne Peltz ile evlendi ve ‘sevgi göstergesi’ olarak karısının soyadını aldı ya hani, onu diyorum. Gerçi biz mevzuya çok aşinayız. Bakınız Başbakan Tansu Çiller’in soyadını alan iş insanı Özer Uçuran. Kendisi Özer Çiller olarak 90’larda gündemi epey işgal etmişti. Türkiye’de bırakın kocanın bir kadının soyadını almasını, kadınlar evlendikten sonra kendi soyadını kullanmak için bile dava açmak zorunda. Dolayısıyla ezberleri bozan bir hareket bu bizim için.
Hele bir erkeğin, kadına değer verdiği, onu sevdiği için bu tercihi yapması aşırı tatlı, aşırı romantik bence.
Meslek büyüğü oyunculara röportajlarında hep sorulur, ‘yeni nesilden kimleri seversiniz, kimi beğenirsiniz?’ diye.
O ünlü de ağzından bir isim çıkmasın diye kırk takla atar! Çünkü kendini öyle bir yere koyar ki; birinin ismini verirse, yüzlerce oyuncu ona küsecek sanır!
‘Ya alınmasın şimdi kimse’ der, ben de çok gülerim. Geçen gün muhabirler Zuhal Olcay’a rastlamış Nişantaşı’nda… Kimi başarılı bulduğu sorulunca da, Seranay Sarıkaya ve Gökçe Bahadır’ı başarılı bulduğunu söylemiş. Bu kadar basit işte! O iki isim dikkatini çekmiş, söylemiş. Sonuçta dünya savaşı çıkmamış, kimsenin kariyeri de mahvolmamış! Demem o ki, artık bu ezber de bozulsun bi’ zahmet…
Kafamda yine deli sorular…
Jennifer Lopez ve Ben Affleck çiftinin 18 yıl sonra yeniden nişanlanması ister istemez düşündürtmüyor mu: Ex’ten next oluyor muymuş gerçekten?
Kayseri’de boşanma davaları sürerken, çocuklarının talebiyle birlikte tatile giden ve aynı odada kalan çift yüzünden mahkeme her iki tarafın açtığı boşanma davasını reddetmiş. Boşanan çiftler, çocuklarının hatırına tatile gidebilir, bu çok sık rastlanan bir durum ama dava sürerken ve taraflar birbirine karşılıklı suçlamada bulunmuşken aynı odada kalıp tatil yapmak neyin kafasıdır acaba?
Gömlek düğmesini açıp kıllı bağrını gösteren Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, bunu kararsız seçmeni etkilemek için yaptığı konuşuluyor. Anlamadım ben, kararsız seçmen dekolte mi seviyormuş?
Kenan Taşkın adlı bir dolandırıcının her hafta değişik bir adreste emlak ofisi açıp, işe aldığı kadınlara kredi çektirdiği, sonra da onları dolandırdığı ortaya çıkmış. Enteresan olan, kadınların arasında daha ilk gün kredi çekenler olması. Müge Anlı’nın programında yer alan bu haber gerçek ama ilk tanıştığı gün kredi çekmek nasıl bir saflık derecesidir anlayan var mı?
ÇOK KONUŞULAN ŞARKILAR
Ne ‘Samsak Döveci’ymiş arkadaş!
Şarkıdan çok tartışması gündemde. Serkan Çağrı ile Elif Buse Doğan’ın paylaşamadığı şarkı olarak meşhur oldu. Üstelik, hiç abartılacak bir şarkı değilken. Ama işte, bu tartışma yüzünden sürekli karşımıza çıkıp duruyor. Bazen bazı şeyler öyle çok abartılıyor ki, en çok da buna şaşırıyorum. Tıpkı bu tartışma ve şarkı gibi! (Önemli not: Samsak Döveci, sarımsak döveceği anlamına geliyor)
Son zamanlarda Cem Belevi atakta. Çok iyi şarkılar yapıyor. Özellikle İrem Derici ile söylediği ‘Belki’, en çok dinlediklerimden. Hem müziği hem sözleri mantıklı çünkü.
Mantıklıdan kasıt şu; şarkı uçmuyor, dağılmıyor, saçmalamıyor. Düzgün sözleri, düzgün bir melodisi var, gayet sağlam. Yapanın ellerine sağlık. Mantıklı şarkı demişken, Aleyna Tilki’ye gelsin sıra...
Şarkısı da kendisi de uçuyor mesela. ‘Take It or Leave It’ ile dikkatleri üzerine çekti ama soruyorum: Şarkı mı konuşuldu, şarkının klibi mi? Yani şarkıyı arka arkaya dinlemek istiyor musunuz yoksa klibe mi takılıp kaldınız? Cevap belli. Şarkı o kadar démodé ki, tekrar dinlenecek bir yanı yok. Aleyna’nın çabasını alkışlıyorum ama ‘Tam da bu!’ dedirtmedi henüz.