'Ölürsem de zayıflıktan öleyim' deliliği!

Sadece bira ve çorba içen…

Verdiği kiloları geri almaktan korktuğu için hiç yemek yemeyen…

‘Ölürsem de zayıf öleyim’ diyen bir kadın. Zayıflığın yegane güzellik kriteri olduğuna inanan bir deli!

Evet, İrem Derici buna inandığı için, benim gözümde bir deli.

Bir tek o mu?



O kadar çok ki bu yanılgıyla yaşayan.

Kafayı envaiçeşit diyetle bozmuş, sürekli salata kemiren, hamur işi ya da tatlı yediğinde sana burun büken, aynı masadayken seni yediğin yemekten soğutan, zayıflamaktan başka şey konuşmayan insanlardan o kadar sıkıldım ki...

ÇEVRE BASKISI VAR!

Onlarla aynı masaya da oturmuyorum, hayatıma da sokmuyorum!

Korkunç bir dayatma var:

Zayıf olana inanılmaz çapta övgüler, güzellemeler…

Birkaç kilo vereni alkışlamalar, pohpohlamalar...

Bunu da dizi, film, podyum dünyasındakiler, her yaz bikinili ünlüleri görüntülerken selüliti/göbeği olanı yargılayan paparazziler, o fotoğraflara bakıp ‘ayy ne kiloluuuu’ diyen okuyucular yapıyor!

Herkes bir deri kemik kalmanın dayanılmaz hafifliğini önümüze koyuyor çaktırmadan çaktırmadan.

Bir-iki ay önce bikinili görüntülenen Hande Erçel’e yapıldı; 24 yaşında kıza kilolu diye demediğini bırakmadı millet!

Allah’tan gaza gelmiyor kız, kendisiyle barışık, halinden memnun görünüyor.

Şimdilik tabii!

İrem Derici belli ki bunu kendine dert etmiş...

DEĞER Mİ HİÇ?

Zayıfladıkça zayıfladı, kilo verdikçe daha çok vermek istedi, övgü aldıkça da abarttı. Halbuki balık etli, minyon bir kadındı. Ne istedi kendisinden acaba?

İnşallah şimdi ‘Değmezmiş’ diyordur. Yaptığı hatayı anlamıştır, yemek yemeye başlamıştır, tez zamanda da dimdik ayakta durmaya, şarkılarını söylemeye başlar.

Bu yaşananlar, zayıflama takıntısı olanlara da ders olsun. Değmez arkadaşlar, o kilolar canınızdan kıymetli mi ya?

Kurallara uydun büyüksün!

Alkollü direksiyon başına geçenlere o kadar alışığız ki...

Halit Ergenç’in alkol kontrolünde ‘0 promil’ çıkması sosyal medyada gündem olmuş. Yani direksiyon başına alkollü değil, alkolsüz geçtiği için konuşulmuş ünlü oyuncu!



Belli ki normal olan bize anormal geliyor artık.

Kuralsızlığın kural olduğu şu güzide ülkemizde; doğruyu yapana, kurallara uyana ödül verecek hale geldik neredeyse. Hazır sosyal medya kutladığı özel günlere bir yenisini eklemiş ve #22eylüldünyaadamlargünü diye bir gün icat etmiş…

Biz de Halit Ergenç’i ‘adam’ ilan edelim.

Vallahi adam gibi adam.

DÜNYA ADAMLAR GÜNÜ!

Bu arada, sosyal medyada geçen yıl icat edilmiş bu #22eylüldünyaadamlargünü ama ben dün fark ettim. Bu başlık altında yazılanlara baktım, pek eğlenceli. Paylaşayım istedim…

■ Ben ortada adam falan göremiyorum! (Erkeklerden yana dertli)

■ E konu adamlığa geldi, sen bugün dışarı çıkma bence! (Sert olmuş biraz)

■ Yaz dostum, güzel sevmeyene adam denir mi? (Barış Manço’nun şarkısıyla güne ayrı anlam katmış)

■ Adamlık her gün aynı kadına aşık olabilmektir (Eski romantiklerden kim kaldı ki?)

■ Erkeklerin çoğuna adamlığı öğretecek olan cesur ve güzel yürekli kadınlarımız, sizin de gününüz kutlu olsun. (İşte bunu sevdim ben!)

ÇOK MERAK EDİYORUM...

Başı açık kadınları, ‘kabuğu soyulmuş domates’e benzeten hemcinslerimizin hemen ardından Gölcük müftüsü bayrağı devraldı; “Kadınlar mağazada satılan maldır, ambalajı açılanın fiyatı düşer” dedi. Kadınlarla kafayı bozmuş bu tipler hiç bitmeyecek mi acaba?

Yoğun bakımdaki yaşlı hastaya sigara verip eğlenen hemşireler, neyin kafasını yaşıyordu acaba? Ayrıca, o hastanenin, o hemşirelere en ağır cezayı vermesi gerekmiyor mu?



Kadınlar için pembe otobüs fikrini ortaya atanlar ve de hayata geçirenler; normal otobüse binmeyi tercih eden kadınları ‘karma otobüse bindi demek ki kaşınıyor’ diyen sapıklardan nasıl koruyacak acaba?

Ayrıca kadınların pembe otobüse mi ihtiyacı var, yoksa kadınları cinsel obje olarak gören erkeklerin eğitilmesine mi sizce?

Ekrandaki onca kayıp ya da katil arayan programdan sonra emniyet güçleri meslek mi değiştirse acaba?

Plajda bira içen kadınların tepesine çöken 4 polis, kadınlar taciz edildiğinde de bu kadar hızla davranıyor mu acaba?

“Biyolojik yaşım gereği ergenim. Bu kadar doğal bir şeyi niye bir hakaret gibi söylüyorsunuz?” diyen Aleyna Tilki’nin bugüne kadar sarf ettiği en mantıklı cümlesi değil mi bu?