97. Akademi Ödülleri’nin yani önümüzdeki Oscar törenlerinin 10 kategorideki finalistleri açıklandı. Türkiye’nin Oscar adayı ‘Hayat’ filmi, ilk 15’e kalamadı maalesef. Seçilseydi, ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisinde yarışacaktı ama kısmet değilmiş.
Film; ‘Hicran’ isimli bir genç kızın, babasının zoruyla nişanlanması sonrasında evden kaçmasını ve ardından gelişen olayları anlatıyor. Kendisine dayatılan hayatı kabul etmeyen bir kızın hikayesi özetle. Ama umut dolu bir hikaye değil ‘Hicran’ınki; daha çok kaderine teslim olma. Bir kasabaya sıkışmış, yüzleri gülmeyen bir grup insan, ille de kötü yola düşen bir genç kız, başaramayıp baba evine dönmesi ve dışlanması… Türkiye’de oldukça iyi eleştirilerle karşılaşan Zeki Demirkubuz imzalı ‘Hayat’ ve içindeki kahramanların dramı; belki Türkiye’ye ‘bizim hikayemiz’ duygusu verdi, sevildi ama Amerika gibi diyarlarda insanlara fazla dramatik geliyor olabilir mi acaba diye düşünmedim değil… Evet çıkış arayan kadınların hikayesi evrenseldir ama artık bu karamsarlık onlara bir şey ifade etmiyor olabilir mi? Her şeye rağmen kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesi, kendini bulması, umut dolu olması, her dilde her ülkede insana daha iyi geliyor, daha dikkate alınıyor sanıyorum. Biz bu ülkedeki karamsarlıktan bıktık, Oscar jürisi de bizim gibi bıkmıştır belki de kimbilir. Bakın iddia ediyorum, Nur Sürer’in oynadığı ‘Mukadderat’ Oscar’a gitsin; seçilmezse, ben de hiçbir şey bilmiyorum.
Sahte bal nasıl anlaşılır?
Hafta sonu Erzurum’un insafsız soğuğundaydım. Hava şimdiden -14’lere ulaşmış durumda ve elbette kayakçılar bundan çok mutlu. Kayak pistlerinin hepsi açılmış; yani sezon için start verilmiş çoktan. Benim sebebi ziyaretim ise kayak değil, gastronomiydi. Food and Travel dergisinin düzenlediği Winter Weekend’te; Erzurum’un yöresel lezzetlerini tattığımız/ tanıdığımız bir hafta sonu geçirdik. Bunun da ötesinde balla ilgili inanılmaz şeyler öğrendik. Evet piyasada çok sayıda sahte bal var, hepimiz biliyoruz artık. Ama ilginç olan şu ki; sahte balı bizim anlamamızın bir yolu yok! Ancak ve ancak bu analizleri yapabilen yüksek teknoloji ürünü makinelerle anlaşılabiliyor sahte bal. Yani öyle basında da yer aldığı gibi; ‘balı sirkeli suyun içine koyun karıştırın, köpürürse doğal bal değildir. Doğal bal köpürmez’ gibi testlere de inanmamak gerekiyormuş. Kan tahlili gibi düşünmek gerekiyor bu işi; eliniz kanadı diyelim, o kana bakıp ‘benim kolesterolüm, şekerim iyi’ diyebilir misiniz? Hayır! İşte balda da durum bu. Bal analizlerini ileri teknik cihazlarla yapan firmaların balını bulmanız ve almanız gerek özetle. Peki onlar neden açıklamıyor bunu? Çünkü rekabete aykırı. Bize bu konuda müthiş bilgiler veren bal markasını ve yetkililerini de yazamıyorum dolayısıyla. Ancak öğrendiğim ilginç bilgileri paylaşabilirim... Mesela Türkiye’de, piyasadaki balların yüzde 70-75’i sahte. İçine beyaz pirinç şurubu, esmer pirinç şurubu, pancar şekeri şurubu karıştırılıyor. İşte bu yüksek teknoloji ürünü cihazlar, balın içinde hangi şeker şurubu olduğunu dahi çözebiliyor. Ama yine aynı şey, “Bizim balımız sahte değil” bile diyemiyorlar. Çok acayip değil mi? Yetkililerle yaptığımız uzun sohbetler sonucunda benim anladığım şey şu; sahte ballar da raflarda duruyor çünkü dar gelirli vatandaşın sağlıklı, güvenilir ve bu yüzden de daha pahalı olan ürünü almaya gücü yok. Bu balları yiyen zehirlenmediğine, ölmediğine göre sorun yok! Yetkililer de özetle ‘sistemi bozmayın’ diyor, karıştırmayın ortalığı. Durum bu kadar trajikomik ve nerden tutsanız elinizde kalıyor.
‘Ben bir kız babasıyım’
Sosyal medyanın kötü yanları var ama iyi yanları da var. Bize şahane baba-kız ilişkileri gösterebiliyor mesela. Geçenlerde izledim; bir baba kızının çektiği videoda başrolde. Buzdolabının önüne geçmiş diyor ki; “Ben bir kız babasıyım, tabii ki yulaf sütü nedir biliyorum.” Sonra elinde bir saç maşası, “Ben bir kız babasıyım, tabii ki biliyorum Dyson Airwrap nedir!” Derken araba anahtarını gösteriyor, “Arabam tabii ki benim değil, ben şoförüm çünkü bir kız babasıyım.” Kartlarını çıkarıp gösterirken de “Tabii ki kartlar benim değil çünkü ben bir kız babasıyım” diyor. Yüzünde de çok tatlı bir gülümseme, kendini ti’ye alırken eğleniyor da belli ki. İzlerken dedim ki; bu kızı hayatta hiçbir şey yıkamaz.