Son birkaç yıldır scooter çılgınlığı yaşanıyor, bu doğru. İnsanların taksi bulamadığı, trafikten yıldığı dönemde kurtarıcı oldu, yayılması da bu yüzden normal, bu da doğru. Ama scooter kullanıcılarının hem kullanırken, hem de park ederken iyice pervasızlaştıkları da son derece doğru! Kadıköy’de scooter sayısı yasal sınırların 4 kat üzerine çıkmış, kaldırımlarda yürümek neredeyse imkansız bir hal almış. İşte bu yüzden Kadıköy Belediyesi zabıta ekipleri önceki gün kaldırımları işgal eden scooter’ları tek tek topladı. Martı’nın kurucusu Oğuz Alper Öktem de sosyal medya hesabında tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Her gün onlarca şikayet gelse alabileceğiniz maksimum şikayet 99X365 gün eşittir 36.135 olur. Oysa son 12 ayda sadece Martı’ya ‘Kadıköy’de daha fazla scooter istiyoruz’ diyen Kadıköylü sayısı 101.874.” Yani Öktem diyor ki, bu kadar talep varken şikayetten kime ne? Benim anladığım bu. Başarılı bir iş kurmak, halkın ihtiyacına cevap vermek, bu işin talep görmesi gerçekten şahane. Ama o işi yaparken başka insanları hiçe saymak, çevredekileri umursamamak da bizim ata sporumuz maalesef! Burada sözüm hem scooter kullanıcılarına hem de işin mimarlarına aslına bakarsanız…
Scooter kullanıcısı neden suçlu?
Çünkü o scooter’ı kullandıktan sonra babasının yolu gibi ortalığa bırakıyor, sonrası umrunda değil. Son derece saygısız!
Scooter firmaları neden suçlu?
Bu araçların park alanları dışında parkına izin verilmeyecek bir sistem kurmak zorundalar. ‘Ben yaptım gerisi beni ilgilendirmez’ diyemezler. Maalesef Türkiye medeni bir ülke değil; başkasına saygıyı, terbiyeyi, birlikte yaşamanın gerekli kurallarını uygulamayı tercih etmiyor insanlar. Madem öyle, yaptırım uygulamak zorundasın. Bunu da Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı yaptı. Tepki göreceğini bile bile bu kararı aldığı için, bu dersi verdiği için (alabilene tabii!) tebrik ediyorum kendisini. Yeter ki işgaliye parası vs gibi düzenlemelerle buna tekrar göz yummasınlar.
Paris’te referandumu olacak
Bakın, bu denetim sonrasında insanlar sosyal medyada neler yazmış?
- Engelli vatandaşlar kaldırımda yürüyemiyor, scooter şirketleri kâr edecek diye halk eziyet çekiyor.
- Oh eline sağlık Kadıköy Belediyesi… Yolda yayadan çok scooter var, gerekli gereksiz her yeri işgal ettiler, yürüyemiyoruz yav!
- Paris’te scooter’ı kelepçe ile kafana göre bir yere bağlayamıyorsun. Scooter’lar için belirlenmiş park alanları var. Park alanı dışında park etmek istersen sistem buna izin vermiyor.
- İstanbul’da hala gerçek bir sorun olarak görülmeyen scooter’ların Paris’te yasaklanması gündemde. (Evet yakında referandum yapılacak)
- Ülkenin her yerinde kaldırımlar otomobillerin işgali altında ama scooter kadar konuşulmaz bu sorun. Halıyı kaldırmak istemiyor kimse. (Bakın bu da doğru!)
- Yayayı taciz etmeyecek çözüm bulamadığınız sürece bahsedilen ‘talep var’ hikayelerinin hepsi abesle iştigal. Elbette scooter belli kesim için ihtiyaçtır, o halde scooter park alanları işgal edeceksin. Bu kadar teknolojik atılımınız varsa, bunun için de bütçeniz vardır! (Martı’nın kurucusuna cevaben)
- Kadıköy’de daha fazla scooter isteyen 101.874 kişiyi kaldırıma bağlamaya ne dersiniz? OO Nitekim dün itibarıyla Ataşehir Belediyesi de sosyal medyadan duyuru yaparak; yasal sayının üzerindeki scooter’lar cadde ve sokaklardan kaldırılmazsa, toplatılacağını belirtti. İşte budur! Diğer belediyeler ne duruyor?
Hayırdır sen Netflix?
Netflix, ev sahiplerinin izinde… Haklı haksız önemli değil, canları istiyor zam yapıyorlar. Gözü doymayan ev sahipleri gibi. En son birkaç ay önce zam yapmışlardı, yeni yıl zammı da gecikmedi. Eylülde 70 TL yaptıkları standart paket ücretini 98 TL’ye çıkarmışlar bu kez. İnsaf! Türkiye’de dolar kuru belirli seviyelerde gezinirken ‘hayırdır’ demek istiyorum kendi adıma? İyice kemer sıkan vatandaş, sizi izler mi görelim bakalım.
‘49’ nasıl bir film olmuş?
11 Haziran 2014’te Musul’u ele geçiren terör örgütü DEAŞ, şehirde faaliyetlerini devam ettiren tek yabancı misyon konumundaki Türkiye Cumhuriyeti’nin Musul Başkonsolosluğu binasını basmış, içerideki 49 Türk vatandaşını rehin almıştı. MİT operasyonuyla, rehineler sağ salim kurtarılmıştı. İşte bu işgali ve rahinelerin kurtuluşunu anlatan ‘49’ filmini basın gösteriminde izledim. İşte notlarım:
- Geçen hafta izlediğim Hollywood yapımı ‘Servet Operasyonu’ filminden çok daha iyi bir aksiyon olmuş, net.
- Abartılı hamaset hikayelerini, savaş filmlerini pek sevmem ama film gerçekten iyi. Gerçek bir hikaye olması, on numara, heyecanı yüksek.
- İsmail Hacıoğlu, Hande Doğandemir, Sinan Tuzcu, Doğukan Polat, Kerem Alışık gibi isimlerin oynadığı film bu cuma vizyonda.
***
Bu filmde olan ama bütün aksiyonlarda da yer alan, bana göre seyir zevkini bozan birkaç noktayı belirtmeliyim:
- Bir yumrukla adam devirme sahnelerinden vazgeçin artık. Tek yumruk savuruyor, adam bir daha kalkamıyor. Hiç inandırıcı değil.
- Bir kişinin 50 kişiyi tek başına yenmesi imkansız, bunu da aşın artık. Tamam kahraman yaratıyorsunuz ama adamın burnu bile kanamıyor, yuh!
- Bölgedeki DEAŞ’lı teröristleri çekiyorsanız, aksanları da ona göre çalıştırın lütfen, olmuyor.