Gerçekten acayip bir milletiz… Toplumsal meseleleri hatta sağlığı bile siyasetimize alet ediyoruz ya, pes! Aşı bu arkadaşlar, aşı!!! Sağlık Bakanlığı; Covid aşısı için Şener Şen, Ezgi Mola, Haluk Bilginer, Cem Yılmaz gibi sevilen isimleri kamu spotunda oynattı ve ‘Aşı olun’ çağrısı yaptı ya... Eleştiriler başlamış hemen; “Vebali siz mi alacaksınız?” diye. En çok da Cem Yılmaz’a yağmış bu eleştiri tabii. Şener Şen’e böyle bir eleştiri yok mesela. O pek kimseyle muhatap olmadığı için ve sosyal medya kullanmadığı için elbette. (Bu da işin güzelliği işte!) Ama Cem Yılmaz’a, yazmış da yazmışlar.
Okuduklarıma ağzım açık kaldı vallahi. O da dayanamamış yine; sormuş tabii: “Aşı kampanyası ile ilgili bu vebali alıyor musun Ceaam? gibi şeyler yazanlar var. Tatlım Sağlık Bakanlığı kapı gibi orada duruyor bir. İki, aşıları ben steyşın reno ile gezip yapmıyorum. Bu aşı karşıtı da ne menem bir türmüş?” Hakikaten ne menem bir türdür bunlar? Dünyanın her yerinde devletler aşı için seferber...
Covid’in yok olması için, insanların ölmemesi için vatandaşlarını aşılamak için uğraşıyor. Avrupa Birliği aşı sertifikasını hayata geçirmeye hazırlanıyor, iki doz aşıya teşvik için sosyal hayatta pozitif ayrıcalıklar bile başlatıyor. Özetle tıp dünyası ‘aşı gerekli’ diyor mu? Diyor. Bu kadar! Tıp dünyasının ‘aşı olun’ dediği noktada, “Bunun vebalini alacak mısın?” diye sormak nasıl bir garabettir?
Peki sen, aşı olmayıp toplum sağlığını bozmanın vebalini alacak mısın? Diyelim aşıya karşısın, ‘olmam’ diyorsun. Toplum sağlığına zarar veriyorsan, bunun gereğini devlet düşünsün... Ama toplumsal fayda için gerekli olan şey yüzünden birini suçlamak, ona yük yüklemek saçmalık değil de nedir? Eleştirirken biraz izan sahibi mi olsak acaba? Sağlıktan söz ediyoruz sonuçta.
Tanıtımda çığır açmışlar!
Adını duymadığım bir takı markası, tanıtım için sahneye ünlü isimleri çıkarıyor. Çıkardığı ünlü isimler de şiddet görmüş kadın rolünde. Onlardan biri de Wilma Elles. Amaç ‘kadına şiddete hayır’ demek! Şimdi kafamda deli sorular var tabii… Takı markasının tanıtımında neden şiddet teması var? Kadına şiddete ‘hayır’ demek için, şiddet görüntüsü kullanmak, ünlü isimleri şiddet görmüş gibi gösterip bunu normalleştirmek çok 90’lar değil mi artık? Eskide kalmadı mı bu taktikler? Peki bu tanıtımda görev alanlar, ‘Ne alaka!’ demedi mi? Ve son soru: Allahım biz neden asla bu sığlıktan çıkamıyoruz?
Ayrılmak da sevdaya dahil
Oyuncu Nur Fettahoğlu eski eşiyle tatilde görüntülenince, şöyle bir açıklama yapmış: “Bizi birlikte daha çok göreceksiniz... Çocuğumun babası. Levent benim en iyi dostum” demiş. Bir tarafta bu olgunluğa sahip olmak… Bir tarafta eski eşinin arabasına polislerle el koydurtmak! İkincisini yapan Özcan Deniz maalesef. Evli olduğu dönemde hediye olarak eşi Feyza Aktan’a aldığı lüks aracın sigortası sona erince, araca trafik polisleri tarafından el konuldu. Arabanın vergi borçlarını ödetmek yerine altından arabayı çektirmek nasıl bir ucuzluktur? İnsan, çocuğunun annesine nasıl bu kadar kinlenebilir? İşin içinde ne olursa olsun, bir arabayı çok görecek kadar basitleşmek yakışmıyor bir adama. Adamlık böyle bir şey değil, asla olmamalı.
Şimdi de birkaç güzel haber..
- Gençlik ve Spor Bakanlığı, Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eden sporcuların kıyafetlerini Vakko’ya ve gençliğin bayıldığı Les Benjamins markasının yaratıcısı Bünyamin Aydın’a emanat etti. Çok akıllıca tercihler, sonuçlar da harika.
- New York’tan dünyaya yayılan ve Robert de Niro’nun ortağı olduğu Nobu Restoran, 1 Temmuz’da The Ritz Carlton’da açılıyor. Menüde Türkiye’ye özgü lezzetler de olacakmış. Bir de açılışa Robert de Niro gelse, tam olacaktı ama neyse başka zamana artık!
- Turkcell’in yeni reklam yüzleri Barış Arduç ve Melis Sezen çok iyi ikili olmamış mı? Herkes bayılmış durumda. En kısa zamanda bir film anlaşması yapsınlar ama lütfen iyi senaryo olsun, aceleye gelmesin.
- Elidor ve Migros, genç kadınların hayallerine destek oluyor. Migros’tan bir Elidor alan herkes, Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile birlikte genç kadınların eğitimlerini dolayısıyla hayallerini desteklemiş olacak.
Sinemaları özleyen var mı?
Sinemada film izlemeyi çok özledik. 1 Temmuz’da sinema yasakları kalkıyor. 2 Temmuz cuma günü de, her zaman olduğu gibi yeni filmler vizyona giriyor. Filmler derken… Malum, pandemi film üretimini sekteye uğrattı. Bu arada pekçok film, dijital plaformlara satıldı. Yani bizi dolu bir sezon beklemiyor. Ancak ‘Hızlı ve Öfkeli 9’ vizyonda olacak. Açıkçası TV ekranında izlemeyi tercih etmediğim filmlerden biri!
Kocaman sinema perdesinde, müthiş ses efektleriyle izlemeyi tercih ederim. Elde var bir yani. Bir de arzum var; sinema salonları, Oscar’da yarışan filmleri de gösterse keşke, salonda film izlemeye bayılanlar olarak gidip izlesek? Şu dönemde herkes evde yayılarak film izlemeye alışmış olabilir ama benim gibi salonda film izlemeyi sevenler/özleyenler de var hâlâ! Bu arada… Türkiye’deki salonların büyük çoğunluğuna sahip Cinemaximum duyurulara, kampanyalara başladı bile. “Tüm filmler için şimdiden bilet alabilirsin. 2 Temmuz’da buluşuyoruz” duyurusu yapıyorlar. Haberiniz olsun.