Kime sorsam Threads’e girdin mi diye.. “Girdim” diyor ve ekliyorlar: “Twitter’ın aynısı!” Peki niye girdik o zaman? Elon Musk’a kıl olduğumuz için! Zira Elon Musk, Twitter’ı satın aldığı günden beri yaptıklarıyla toksik bir ilişki yaşıyormuşuz hissi yarattı üzerimizde. Baskıcı, her tür taciziyle bıktırıp usandıran ve kendinden itinayla soğutan erkekler gibi. Sonunda olan oldu, herkes başkasının kollarına koştu. Peki yeni sosyal mecramız Threads’in ortamı nasıl? Twitter’ın ilk zamanları gibi, dutluk!
Herkes kafasına göre yazıyor çiziyor, hatta “Kimse yokken rahat rahat küfredeyim” diyen İrem Derici kafasında takılıyor çoğu kimse. Twitter’da öyle bir toplumsal baskı ve linç vardı ki, millet boş boş, ipe sapa gelmez her şeyi yazıyor. Biraz Elon Musk’a inat, biraz da yeni bir heyecan yaşama arayışı diyelim yaşadığımıza. Fakat bu heyecana kapılırken dikkatli olmakta da fayda var; zira sıkılır ve çıkmak isterseniz Instagram hesabınız da siliniyor.
Threads’in en büyük falsosu da bu! Onun dışında 500 karaktere kadar gönderi paylaşabiliyorsunuz, 5 dakika uzunluğunda video ve link ekleyebiliyorsunuz. Twitter’dan farklı olarak hashtag, trend topic, DM gibi özellikler de yok. Yani kimseye DM’den yürüyemiyorsunuz! Niyeti farkı olanlar için pek cazip değil. Peki uzmanlar ne diyor? Twitter kadar başarılı olamaz çünkü resmi kurumların, sanatçıların, siyasilerin de burada yer alması gerekiyor. E tabii Musk’ın yeni hamlelerini de beklemek lazım. Olayın özeti şu: Filler tepişecek, olan yine bize olacak.
Bu yazın hit’i hangi şarkı?
Tam yaz şarkılarına dair yazayım derken… Doktor Osman Müftüoğlu’nun da köşesinde “Yemek bedenimiz için ne kadar önemli ise müzik de ruhumuz için o kadar önemli ve vazgeçilmez” diyerek 4. yüzyılda Sokrates’e ait olduğu söylenen ‘Müzik ruhun gıdasıdır’ cümlesine atıfta bulunduğunu gördüm. Sokrates bu lafı söylerken ne tür bir müzikten bahsetmişti bilemiyorum ama yaz şarkıları her telden çalıyor, her ruha hitap ediyor. Hatta bu sene o kadar çok yaz şarkısı arka arkaya çıktı ki, geçen senenin hayal kırıklığı bile unutulur. Peki hangileri dillere pelesenk olur?
***
- Simge-Çapkınca... Bir kez dinlediğinde tekrar dinlemek istiyorsun orası doğru ama yaz şarkısında istenilen eller havaya temposu yok! Bir de şarkının ‘Gel düşünme binelim arabaya delirip delirip gidelim oraya’ bölümü Gülşen’in ‘Yatcaz Kalkcaz Ordayım’ şarkısındaki ‘Bineyim arabaya, bi varayım oraya’ sözleriyle çok benzer değil mi? Ben dinledikçe o şarkıyı andım resmen!
- Ebru Gündeş-Bodrum... “Bu yaz Bodrum’la çok eğleneceğimiz doğrudur” diyen Ebru Gündeş, turnayı gözünden vurmuş resmen! Malum sloganlı sözler çok tutuyor, tempo da çok iyi. Hatta “Aşk Bodrum’da Yaşanıyor Güzelim gibi bir şarkıdan bizi kurtardığın için teşekkürler” diyen de o kadar çok ki!. Gündeş, İkilem grubuyla sevdiğimiz diğer şarkısı ‘Bir Sebebi Var’ı da çok iyi yorumlamış, tam yaz şarkısı olmuş.
- Emir Can İğrek-Ali Cabbar.. Yaza denk geldi ama bir yaz şarkısı değil, çok hüzünlü ama çok iyi. Sevdiği kız evlenirken klarnet çalmak zorunda kalan Ali Cabbar’ın şarkısı kült olur ama!
- Emre Altuğ-Yanabilir Her Şey.. Klip yazlık, ama şarkı birkaç kez dinlemelik! Akılda kalmaz, çok tutmaz.
- Cem Belevi-Üzümlü Kekim.. Şarkı hareketli, sözler eğlenceli ama uzun süre dinlenmez, akılda kalmaz.
- İrem Derici-Bitter.. “Her detayı hafızamda piksel piksel, her gülüşün çikolata gibi bitter bitter” sözleri akılda kalır ama kendi adıma ‘Yaz Gülü’ şarkısı daha iyiydi diyebilirim.
- Sefo-İmparator.. Temposu yüksek ama bir ‘Toz Duman’, bir ‘Affettim’, bir ‘Bilmem mi’ değil, onların yanından bile geçmez.
- Hande Yener-Hop Hop... Kuruçeşme konserinde dinledim ilk kez, o an sarmadı ama iyi şarkılarda olduğu gibi alışma süresi varmış meğer. Her gün bir doz dinliyorum, tempo desen var, söz desen çok iyi, müzik desen hoplatır. “Tutucam yeminimi çekicem her şeyden elimi eteğimi, görseydi bu çekimi Newton iliklerdi ceketini!” matematiği yakalamış. Bu yazın şarkısı net budur!
ÇEŞME’NİN EN İYİSİ
Çeşme’nin tartışmasız en iyi ortamı Dalyan’daki The Beach of Momo’da. Kimse daha iyisini yapamıyor, üstüne çıkamıyor. İyi ortam, iyi yemek, iyi deniz ve iyi müzik, ne ararsanız var. Hafta sonu Çeşme’deydim ve oradan çıkamadım resmen. Bu sezon şef Mert Şeran’ın imza attığı yemeklerle de çıta iyice yükselmiş durumda. Deniz ürünlerinin bolca yer aldığı menüde kereviz sapı salatası, enginar salatası, marulda karides gibi yancılar da enfes; menüde boş yok gerçekten.
Gün batımı partileri pek meşhur. İyi DJ’ler akşam üstü öyle coşturuyor ki, herkes ayakta, herkes dans ediyor. Güneş batarken, herkes bir anda denize giriyor ve inanılmaz bir görüntü oluşuyor. Bazı hafta sonları da Mikonos’un ünlü DJ’i Valeron’la partileniyor. Şöyle söyleyeyim; Yunan kıyılarından fazlası var eksiği yok. Üstelik bu sene lavanta, adaçayı, kekik gibi bölge bitkileri dikilmiş, yemek ve içkide kullanılıyor. 250 şezlongluk plajdan çıkan atıklar da gübreye dönüştürülüyor. Yani son derece sürdürülebilir bir eğlence.