Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fazıl Say’ın konser buluşmasına ‘En güzel gece’ başlığını atmıştı dün POSTA. Başlığa gülümserken buldum kendimi… Çünkü başlığı da sevdim, bu buluşmayı da.
Sonra sosyal medyaya göz gezdirdim; öfkeden, gerginlik ve düşmanlıktan beslenerek varolmaya çalışan birkaç çatlak ses dışında herkes memnundu olanlardan. Bu buluşmaya ‘Seçim yatırımı’ diyenleri, Fazıl Say’a hakaret edenleri falan bırakın…
İki tarafın ne kadar samimi olup olmadığı tartışmalarını da bir kenara bırakın. Herkes birbirine bayılmasa da; birlikte yaşamak, ortak paydada buluşmak zorunda. Bütün derdimiz bu değil mi?
Önemli olan ayrı düşünen iki insanın birbirlerinin sanatına, makamına, koltuğuna saygıyla yaklaşması değil mi? Onca tartışmadan sonra nezaketle geri adımlar atılması değil mi? Tamam işte, olması gereken buydu ve oldu.
Dünyanın ayakta alkışladığı bir sanatçının, devletin en tepesi tarafından onore edilmesi; bu yeni adımların, yeni politikaların başlangıcı olsun diye umut etmenin nesi kötü?
Bunu yeni bir başlangıç saymalı, ‘ama, fakat, iyi de…’ gibi bütün sorgulamaları bir kenara bırakmalıyız. Çünkü kutuplaşmalardan, gerginlikten, düşmanlıktan o kadar yorulduk ki, bu buluşmalar çoğalsın, bu nezaket artsın istiyoruz. Ve inanmak istiyoruz.
Malum balet yine tweet attı değil mi?
Saldırganlığa meylimiz fazla ya, hikayeler bitmiyor… O yüzden size saldırıya uğrayan başka birinden söz edeceğim. Bir süredir Twitter ahalisi bir balete takık! Devlet Opera ve Balesi dansçısı Erhan Güzel; bir süredir provalarından fotoğraflarını paylaşıyor sosyal medya hesaplarından.
Saatler süren çalışmalar sonrasında kaslarını ve çıkan damarlarını gösterip işinin zorluklarını, nasıl beslenilmesi gerektiğini, disiplini anlatıyor. Herkes makyajını, gardrobunu, yediğini içtiğini gösteriyor da, mesleğine aşık bir balet niye yapmasın?
Sosyal medya ahalisi de bu paylaşımların ardından her seferinde ikiye bölünüyor. ‘Lan balerin’ diye sözümona küçümseyenler, ana avrat sövenler, küfürler bir tarafa… Bir de kıskançlıktan delirip işin mizahını yapanlar var.
Sağolsunlar, onlar sayesinde takip etmeye başladım Erhan Güzel’i ve çok eğlendim bu ‘kas kıskançlığı’ yapanlarla! Mesela biri “Gözümü açar açmaz ağzıma damar girdi, başlıycam spagatına!” diye söyleniyor.
(Spagat; jimnastikte bacak açma hereketi) Bir başkası: “Buradaki bu moralsiz, izbe sessizliği nerede olsa tanırım, baleci adam tweet attı değil mi?” diyor. Çok gülüyorum.
NE İSTİYORSUNUZ?
Erkeklerin kas kıskançlığı bir yana da… İşini yapan bu adamdan ne istiyor acaba örümcek kafalılar? Adam, alkışladığımız gösterilerin perde arkasında neler yaşandığını anlatıyor; bir oyunu izlerken anlayarak izleyelim istiyor.
Bu emeğin karşılığında oluşan vücudunu da istiyor ki, gösteriyor. Ama fil ve öküze benzeyenler rahatsız oluyor bu vücuttan! Erhan Güzel bence hiç durma, paylaş yine fotoğraflarını. Ne kadar genç insan feyz alırsa bu disiplini, o kadar iyi.
Arşipel artık Cihangir’de
İstanbul’un en özel mekanları balıkçılarıdır bana sorarsanız... Boğaz’dan, denizden dolayı herhalde, müptelasıyız çoğumuz. O yüzden bugün pazar şerefine yeni bir mekanla tanıştıracağım sizi…
Cihangir’in yeni balıkçısı Arşipel’den söz ediyorum. İlk olarak 1989’da Bodrum’da kurulan marka, bu kez kapılarını Cihangir’de bir teras katında açtı. Hem de ne teras! Mekan tamamen cam, karşınızda Kız Kulesi, Galata Kulesi. Yazın tavan da açılıyor, misss..
Son derece iç açıcı, huzurlu bir dekorasyonu var. Fonda da nostaljik şarkılar. ‘Sade güzeldir’ prensibiyle yola çıkmışlar, ki ruhumuza iyi gelecek yolu da bulmuşlar bana kalırsa. Tam bir mahalle balıkçısı. Her şey taze, günlük yapılıyor.
Üzeri manda kaymaklı kadayıfı bile! O yüzden oturmadan önce sipariş verin, kalmıyor. Arşipel de, son dönemde İstanbul’un pek çok popüler mekanına imza atan Jüpiter Grup ve Tayfun Topal imzası taşıyor. Dolayısıyla lezzet ve hizmet konusunda standartlar belli. Şimdiden herkes bu mekanı konuşuyor. Bir kez daha tebrikler Tayfun.