Şirin SeverVe İstanbul Modern açıldı

HABERİ PAYLAŞ

Ve İstanbul Modern açıldı

‘İstanbul’da yaşamak için 5 nedenden biri…’ Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Modern, bir süre önce Financial Times Property Listing’te (Emlak Haberleri) yayınlanan tavsiye listesinde bu sözlerle yer almıştı. Biz de müzenin yeni binasına geçmesini bekliyorduk; beklenen gün geldi. Beyoğlu’ndaki geçici mekanına veda eden ve bugün itibarıyla Karaköy Galataport’ta yer alan yeni binasının kapılarını açan İstanbul Modern; Centre Pompidou, Whitney Müzesi gibi dünyadaki pek çok ünlü müzeyi tasarlayan Pritzker Mimarlık Ödülü’ne sahip İtalyan mimar Renzo Piano tarafından tasarlandı.

Haberin Devamı

Dünyada ses getiren önemli sergileri İstanbullular’la buluşturmaya devam edecek olan müzeyi uluslararası bir mimarın yapması çok önemli. Zira dünyanın pek çok ülkesinde bu tür önemli müzeleri, marka isimler tasarlıyor. Bu da o şehrin, o mekanın çekim merkezi olmasını sağlıyor. Sanat tutkunlarının büyük heyecanla görmeyi beklediği müzenin resmi açılış tarihi ertelendi ancak bina bugünden itibaren ziyaretçilere açık. İstanbul’a hayırlı olsun, burada yaşamanın tadını artırsın.

Askıda bilet lazım!

Türkiye’de yaklaşık 65 milyon seçmen var... Bu seçmenlerin hemen hemen 9 milyonu 6 Şubat’taki depremden etkilenen 11 ilde yaşıyormuş. Yani depremden önce öyleydi. Evlerini yurtlarını terkeden seçmenlerin çoğu, maddi imkansızlıklar yüzünden oylarını veremeyecek gibi görünüyor.

Bu yüzden, sandık güvenliği için çalışan Oy ve Ötesi işe koyuldu; belirlenen tarihe kadar adres değişikliği yapamayan, dolayısıyla 6 Şubat’ta kayıtlı oldukları seçim bölgesinde oy kullanması gereken depremzedelerin bölgeye erişimini sağlamak için bir kampanya başlattı. Vatandaşların bağışlarıyla depremzedelere ücretsiz bilet veriliyor. Şu an için askıda 6 bin bilet var ama 50 bin bilet gerekiyormuş. Daha fazla bağış için herkesin kampanyaya destek olması bekleniyor. Ben de buradan duyurmak istedim.

Mutfakta şiddet var!

Sinema dünyasının son yıllarda en sevdiği alan mutfak! Yani yıldız şefler ve onların mutfaktaki başarı hikayeleri. Öte yandan az sayıdaki hikaye de var ki, bu yıldız şeflerin otoriter yapılarına, gastronomi dünyasındaki dengesizliklere değiniyor ve ‘fine dining’ denilen yüksek yemek kültürünü soğan doğrar gibi doğruyor. İşte o fimlerden biri, hatta en serti, en ses getireni Mark Mylod imzalı ‘The Menu’.

Haberin Devamı

İzleyenlerin büyük övgüler düzdüğü bu filmi yayınlandığı platformlarda sürekli kaçırdım. Sonunda bir Türk Hava Yolları uçuşunda ‘yeni filmler’ listesinde yakaladım, arkama yaslanıp keyifle izledim. Film; ünlü bir şefin özel menüsünü tatmak için tekneyle özel bir adaya kadar giden, bir grup kalburüstü yolcunun başına gelenleri anlatıyor. Bu ‘fine dining’ meraklılarının arasında ünlü bir yemek eleştirmeni, ünlü bir oyuncu, sosyete ve iş dünyasından isimler var.

Çok ipucu vermek istemiyorum ama egodan gözü dönmüş, şöhretli şef Slovik’in, askere çevirdiği çalışanlarıyla birlikte, küçümsediği bu müşteriler için düşündüğü sürpriz delice. Film neden bu kadar ses getirdi peki? Sert bir sistem eleştirisi yaptığı için. Ünlü şefleri, onların egolarını, sırf ‘gittim’ demek için bol yıldızlı ve ünlü restoranlara gitmeyi tercih edenleri eleştirdikçe eleştiriyor. ‘Dünya kadar para verip benim yemeklerimi yemeye geliyorsunuz ama hak ediyor musunuz acaba?’ duygusuna hakim şef de, elinden geleni ardına koymuyor.

Haberin Devamı

Fimin diğer sorusu da şu; bu başarılı ve ünlü şeflerin otoriter yapılarının ardında neler var? Ünlü şefler yemek yemenin sadece karın doyurmak olmadığından yola çıkarlar, yüksek sanat yaptıklarını iddia ederler… Sadece doymak için ne bulursa yiyenlerin çağında, yüksek yemek kütürüne yönelik bir hiciv de diyebiliriz bu hikaye için. Yer yer komik, yer yer dehşet verici bu film bazı platformlarda hala yayında, kaçırmayın izleyin derim. İzleyince, ‘bazen iyi bir hamburger gibisi yoktur’ diyeceksiniz belki de, kimbilir!

Bourdain‘in acımasız eleştirileri

Ünlü şef Mehmet Yalçınkaya’ya sormuştum bir röportajda; “Şefler neden bu kadar sert ve sinirlidir?” diye… “Çünkü mutfak çok zor bir yer” demişti. Dünyaca ünlü şef Anthony Bourdain de yazdığı kitapta benzer şeyler anlatıyor. Geçenlerde okudum, bitirdim ‘Mutfak Sırları’nı. Gastronomi dünyasının ipliğini pazara çıkardığı kitapta; restoran mutfaklarında neler döndüğünü bir bir anlatıyor ünlü şef. Aşçı, yazar, yemek programcısı olarak ün yapan Bourdain; intihar ederek yaşamına son vermişti. Gastronomi dünyasında şok etkisi yaratan bu ölüm, kitabın etkisini de arttırdı doğal olarak. Yeri gelmişken; ünlü şef, mutfak sırlarına dair neler söylüyordu, hatırlayalım:

***

  • Asla pazartesi günleri balık ısmarlamayın, hafta sonları balık halleri kapalı olduğu için masaya gelecek balık en az dört günlüktür.
  • Dışarda yemek için en uygun günler salı ve perşembedir. Ürünler taze, ekip de pazar günü dinlenmiş olur.
  • İyi pişmiş et isteyen müşteri, şefin kurtarıcısıdır. Çünkü çöpü boylamak üzere olan eski ve kokmuş bir eti size kakalayabilir!
  • Açık büfeler ve brunch menüleri şeflerin elde kalmış malzemelerden kurtulmasına yarar.
  • Menüde genelde söylenmeyen ilginç yemekler menüyü zenginleştirmek için konmuştur ve günlerce buzdolabında meraklı birinin onu söylemesini bekler.
  • Tuvaletleri pis bir restoranda asla yemek yemeyin. Görmenize izin verdikleri yer o haldeyse, kimbilir mutfak nasıldır diye düşünün.
Sıradaki haber yükleniyor...
holder