Ben yeni yıldan çok şey bekliyorum… Bir sene boyunca, kişisel ve toplumsal, yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen yine ve yeniden umut etmekten kendimi alamıyorum. Zira umut olmazsa bizi ayakta tutacak hiçbir şey kalmayacak, en azından bunu net biliyorum. Ama bu umut yılla alakalı değil, hayatla ilgili daha çok. Takvim yaprağına anlam yüklemek değil de; bir defterin bitmesi, yeni bir defterin açılması gibi bi durum.
Herkes gibi muhasebe yapıyorum yıl sonu diye; neyi başardım, neyi başaramadım, yine neleri öteledim ya da erteledim, neler ekledim hayatıma, neleri çıkardım, nelere dört elle sarıldım, nelerden vazgeçtim vs. Sonra ‘Neyse ya’ deyip, yeni bir listeyle baştan başlıyorsun. Dedim ya, umut hiç bitmiyor ki. Umut hiç bitmesin diye mutlu anlar var çünkü. ‘Olmadı ki’ dediklerimiz değil, ‘bunlar oldu ya hani’ dediklerimiz. Onları hatırlayacaksın, işi bileceksin yani! Japonların mutluluk kumbaraları var ya hani…
Sizi mutlu eden şeyleri minik kağıtlara yazıp, bir kavanoza atıyorsunuz. Sene sonunda biriken güzel hatıraları okuyup mutluluk tazeliyorsunuz. Geçen yılın başında ben de yaptım... İnsanız unutuyoruz ya, o notlar bana hatırlatsın istedim. Kavanoz ağzına kadar dolmadı gerçi ama öyle çok güzel anı birikmiş ki…
Dün sabah onları okurken, her birini yeniden hatırladım, gülümsedim, resmen iyi hissettim. Olmayanlara kafayı o kadar çok takıyoruz ki, olanları unutuyoruz, onu gördüm. O yüzden herkese tavsiye ederim; yeni yılın bu ilk günü, hemen şimdi kalkın yerinizden, mutfağa gidin, şeker kavanozunu boşaltın, kendinize bir mutluluk kumbarası yapın. Önümüzdeki şu koca yıl boyunca mutlu anlarınızı yazın ve içine atın. Yıl sonunda öyle çok şaşıracaksınız ki. Şimdiden mutlu anlarla dolu, iyi seneler o zaman.
Ayıptır söylemesi, ben yeni yılda…
- Diyanet yetkilisinin “Kadınların yalnız başına 90 km’den fazla seyahat etmesi caiz değildir” lafına inat, çok çok uzaklara gitmek istiyorum...
- Kadınların kıyafetlerine, seyahatine, osuna busuna daha fazla karışılmasın istiyorum, bıyıklı bıyıklı adamlar kadınların hayatından elini dilini çeksin istiyorum...
- “Yıl olmuş 2023 ama biz nelerle uğraşıyoruz” şeklinde cümleler kurmayalım, normal gündemlere sahip olalım istiyorum...
- Taksiciler Odası Başkanı gündemimizde olmasın, hayatımızdan çıksın istiyorum artık. Rahat rahat taksiye binelim, eski günlerdeki gibi elimizi kaldırınca taksi dursun istiyorum…
- Ev sahipleri kendine gelsin istiyorum. Kontratın ortadayken, yasal sınırlar belliyken, ‘kirayı şu kadar artırıyorum’ deyip insanları hayattan soğutmasın istiyorum…
- Ayrıca insanlar ev kirası kadar para kazanmazken, bu fahiş kiralara birileri dur desin çok istiyorum...
- Çok önemli bir not olarak, doğru insanların yanlış insanlarla karşılaşmadığı ve sınanmadığı bir yıl olsun istiyorum... Şimdi ben çok şey mi istiyorum?
Herkese biraz vicdan diliyorum
Para, pul, sağlık, bolluk, bereket… Hepsi bir yana, olsunlar tabii ama yeni yıldan öncelikli dileğim herkese biraz vicdan. Çünkü vicdansız olduğunda başka hiçbir şeyin gereği kalmıyor. Zonguldak Ereğli’de engelli sınıf arkadaşlarını tekme tokat döven, zorbalık yapan, onunla dalga geçip kameraya alan 4 öğrencinin olayına geliyorum...
Öğrenciler gözaltına alındı, sonra bırakıldı, disiplin cezası aldılar vs. Çok iyi oldu, cezalarını mutlaka çekmeliler ama geçelim buraları… Hayatlarının baharındaki, gencecik insanların bu kadar vicdansız olabilmesine kafayı yoralım öncelikle. Nedir bu çocukları birer zorba haline getiren şey? Bir engelliyle dalga geçmeye iten? Aileleri mesela, ne düşünüyor? Bu çocuklar yetiştirilirken mi bu hale geliyor, doğuştan mı böyleydiler? Aileleri bu olanları anlamak için çaba sarf ediyor mu? Kafamda böyle deli sorular var çünkü anlayamıyorum bu kötülüğü, vicdansızlığı.
Önemsiz, sıradan, geçiştirilecek bir olay da değil. Zira toplumdaki çürümüşlük böyle böyle başlıyor. Bir çocuğa bile kötülük yapacak kadar vicdansız olabilenler, büyüdükçe, yaşama daha çok karıştıkça neler yapmıyor ki?! O yüzden o çocukların sadece ceza alması yetmez. Rehabilite edilmeleri, öğrenmeleri, bu konuda eğitilmeleri, anlamaları için ne gerekiyorsa yapılması şart diyorum. İşte o yüzden ben, yeni yılda her şeyden çok vicdan diliyorum. Herkese. Hepimize. Bize iyi gelecek bir şey varsa, o da biraz vicdan. Ayrıca vicdanlı çocuklar yetiştirebilecek olanlar çocuk yapsın diye de ekliyorum.
Yıl olmuş 2023, biz yine PCR tartışıyoruz!
Biz istediğimiz kadar geçtiğimiz bir iki yılı unutmaya çalışalım, yeni başlangıçlar yapalım, hayat hiç oralı olmuyor! Yeniden ‘PCR yapılmalı mı, yapılmamalı mı?’ tartışmalarının ortasındayız. Sebebi de yine Çin! Salgın önlemleri kaldırılınca, vaka sayılarının iki milyonu bulduğu Çin’in kapılarını açacak olması tüm dünyada tedirginlik yaratmış durumda. Bazı ülkeler Çin’den gelenlere PCR testi zorunluluğu getirdi bile.
Bizde henüz ses yok. Uzmanların bir kısmı “Sadece Çin vatandaşlarına değil, son 14 gün içinde Çin’den çıkış yapan herkese bu zorunluluk getirilmeli” derken; kimisi de “Bizde hastalık hala mevcut, sıfırlanmadı ki” görüşünde. Yani işimiz yine Allah’a havale. Önlem alarak riski azaltmak mümkünken, geniş geniş beklemenin kime ne fayrası var bilmiyorum ama net olan şu ki; iş yine bize düşüyor. Maske, mesafe, hijyene tam gaz devam. 2023’te bari bunları konuşmasak diyoruz ama olmuyor. Yıldık, vallahi yıldık.