Kadroya bakalım; Icardi ve Osimhen çift forvet. Ortada 38’lik Mertens. Risk mi; evet. Ama kabul edelim çok cesurca. Peki bunun sahaya yansıması nasıl olacaktı? Öyle ya, ofansif olarak güçlü ama defansın arkasına atılan toplarda zaaf gösterebilecek bir kadro. Ofansif güç önce golü getirdi, sonrasında defanstaki küçük bir zaaf golü yedirdi. Hakeme bir parantez açmak gerekirse; bizim ligimizde alışık olmadığımız şekilde ‘futbol oynatmaya’ çalışan bir yönetim gösterdi. Bu futbol iklimi Cim Bom’un işine geldi. Takım; Cem Yılmaz’ın AROG filmindeki ‘top oynamaya aç’ takım gibiydi. Hele Osimhen! Biri ofsayttan üç gol attı. Üçü de atletik vuruşlar. İlk yarı Galatasaray için rahatlıkla yılın futbolunu oynadı diyebiliriz.
* * *
Aç Aslan ikinci yarıya da yoğun presle başladı. İki kez hat trick şansı bulan Osimhen ikisini de harcadı. Sonra da neler kaçtı neler. Tottenham da 10 kişi kalınca taraftar ‘galiba bu maçı alacağız’ dedi. Takımda da bu rehavet olunca, arkaya atılan toptan, 10 kişilik rakipten olmayacak bir gol yedik. Farka gidecek maç durduk yere sıkıntıya girdi. Oyuncu değişiklikleri de bir enterasandı. Osimhen’i çıkardı Okan Buruk. Tam da moralsiz Icardi’yi ‘kazanma’ maçı ya bu maç! Senelerdir oynamamış Ziyech de girdi mi oyuna! Son 10 dakika, 10 kişilik rakibe karşı bence çok riskli tercihlerdi. Bu yeni kadronun bir ahenk yakalaması bir yana üç puan zora girdi. Neyse ki korkulan olmadı. Galatasaray’ın şu öne geçip fark atabileceği maçlarda Okan Buruk’un deyimiyle; taraftara ‘kardiyo yapmak’ huyunu düzeltmesi gerekiyor. Nasıl olur bilmem ama son dakikaların tansiyonu cidden bir kardiyo.