İki gündür İsviçre takımlarıyla uğraşıyoruz. İlk maçtaki beraberlik ile tur umudumuz yüksek çıktık bu maça. Geçen sezon Avrupa arenasında olmamanın verdiği mutsuzluğu, hayal kırıklığını da unutmadan çıktık. Rakip doğal olarak önce fırtınayı durdurmayı, sonra da kontrataklarla tehlikeli olmayı planlamış. Bu İsviçre takımları sözleşmiş gibi hızlı kanat oyuncuları bulmuşlar. Adamlar aynı zamanda atletik. Visca’nın ilk sürümü gibi. Barisic bir süre rakip tehlikeleri başlamadan kesti. 27’de hakem Ozan’a yapılan faulü ve rakibin kartını resmen yedi. Bizim hocaları anlamıyorum. İllaki rakibin oyununa bir bakacaklar. Abicim sen kendi oyununu dayatsana rakibe. Uzun zamandır tartıştığımız; Avrupa’nın çoktan çözdüğü ‘sistem sorunu’nu halletmemiz gerekiyor. Vakti zamanında adam yerine koymadığımız takımların bugünlerde bize kafa tutmaları bu yüzden. Tempo yoksa sonuç da yok! Dakika 31’de herkes seyretti ve küçük bir boşlukta golü yedik. Sonra yüklendik, Colman bandanalı Lawrence biraz kurtardı ama Enis’in kafası onun da şevkini kırdı. Plaka (61) dakikasında yine yüklendik. Olmadı. Mecburen uzatmalar. Uzatmalarda kimse etliye sütlüye karışmazken Trezeguet serbest vuruşta direğe nişanladı. Sonra mecburen penaltılar. Halbuki işi penaltılara bırakmamak lazım çünkü penaltılarda her şey olur. Oldu da! Trabzon yine direğe takıldı ve maalesef bu sene de Avrupa’da yok.
30 Ağustos 2024, Cuma 07:00
Haberin Devamı